Tarih: 23.11.2013 12:44

Kurdistan

Facebook Twitter Linked-in

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Diyarbekir'de Doğu ve Güneydoğu gibi uyduruk kelimelerin yerine gerçek ismi olan Kürdistan'ı kullanması bazı çevrelerin kimyasını bozdu. Kemalist laik çevreler ile Türkiye Cumhuriyetinin elit faşist kesimleri Kürdistan ismini duyunca kırmızı görmüş boğalar gibi kudurmakta, Kürd ve Kürdistan kelimelerine Kürd halkına, Kürd bayrağına ve Kürdlerin bütün manevi değerlerine saldırmaktadırlar.

Saltanatı kaldırıp, Cumhuriyeti kuranlar Kürt ismine Osmanlı kadar hoş görülü olamadılar. Cumhuriyetten bu yana Kürt ve Kürdistan ismini kullanmak yasak, hatta yazılı ve sözlü kullanılanlara Türk ceza yasaları uyarınca yıllara varan cezalar verildi. Kürdistan kelimesi yüz yıllardır coğrafi olarak tanımlanırken, kimileri coğrafi terimleri bile içlerine sindiremediler. Bilindiği gibi yıllardır Kürdistan coğrafyasının, şehirlerinin, dağlarının, ovalarının ve köylerinin isimleri değiştirildi.

Türk politikacıları Kürt ve Kürdistan'la ilgili her konuda sözde kelimesini kullandılar. Örneğin,Sözde Kürdistan başbakanı, sözde Kürdistan haritası, sözde Kürt gerillası, Sözde federe Kürt devleti gibi.

Oysa binlerce yıldır Kürdistan diye bir isim kullanılmaktadır. Kürt sözcüğ MÖ 24. yüzyıldan kalma antik Sümer  tabletlerinde Guti olarak, , Xenophon'un yazılarında, Kardukhoi (ki bu Kardu sözcüğünün çoğulu sayılır zira son ekteki kh kısmı Ermenice çoğul ekinden gelmektedir ve Xenophon bu kabilelerin isimlerini Ermenilerden öğrendiğini belirtmektedir) Polybius ve Strabo'nun eserlerinde de Kyrtiae olarak,  Sasaniler döneminde yazılan Kârnâmag î Ardashîr î Babagân destanında Gord yani "kahraman" olarak geçmektedir. Ve onların yaşadığı bölgelere de Kurdistan denilmektedir.

 Kürdistan kelimesi; (Arapça: كردستان Kurdistân, Farsça: کردستان Kordestân, Kürtçe: Kurdistan / کوردستان Kwırdıstan, Kafkaslar 'ın güneyi ve Orta Doğu'da, Azerbaycan, Ermenistan, Irak, İran, Suriye ve Türkiye'ye ait toprakların bir kısmını kapsayan coğrafi bölge olarak kullanılmaktadır.

Günümüzde herhangi bir devlet ya da uluslararası kuruluş tarafından tanınmış "Kürdistan" isimli bir devlet bulunmamaktadır. Siyasî bakımdan özerk, federal bir bölge olarak uluslararası resmî tanınmaya sahip olan tek bölge Irak'ın Kürdistan Bölgesel Yönetimi'dir. Bir de İran da; Kürdistan adını taşıyan Kürdistan Eyaleti (Farsça: استان کردستان Ostān-e Kordestān) vardır. Sovyetlerde Kızıl Kurdistan adında Özerk bir bölge ise kısa sürede ortadan kaldırılmıştır.

"Kürdistan" tabirini idari bir terim olarak ilk kullanan Selçuk Sultanı Sencer'dir (1117-1157) Sencer İran'daki Hamedan  şehrinin batısındaki Bahar kalesini merkez alan eyalete Kürdistan adını vermiştir. Bu eyalet Zagros dağlarının doğusunda ve batısında olmak üzere Hamedan, Kirmanşah, dinever, Sincar ve Şehrizor şehirlerini kapsıyordu. Bu coğrafya I3. yüzyıl kaynaklarında Cibal (İran tarafı) ve Cezire (Diyarbekir) den oluşmaktaydı. 14. yüzyılda Hamdullah Mustafa Kazvini'ye ait  Nuzhet ul kulub adlı eserde Kürdistan 16 kasaba olarak tanımlamıştır.

Osmanlı İmparatorluğu - Kürdistan Eyaleti

Osmanlı döneminde Kürdistan ; kelimesi, Kürtlerin bulunduğu bölgeleri (sınırları belirsiz biçimde) nitelendirmek için resmi düzeyde kullanılıyordu.

Kürdistan adı, coğrafi bir terim olarak, Kanuni Sultan Süleyman 1525 ve 1553 tarihli fermanlarında da vardı. I. Ahmet 1604 tarihli fermanında 'Umum Kürdistan' terimini kullanmıştı. 17. yüzyıl yazarı

Evliya Çelebi ünlü seyahatnamesinde ayrıntılarıyla 'Kürdistan' bölgesini ve şehirlerini anlatmıştı

Sadrazam Mustafa Reşit Paşa 1847 yılında yönetim birimi olan 'Kürdistan Eyaleti'ni kurdu. 13 Aralık 1847 tarihli Takvim-i Vekayi'de yayınlanan düzenlemedeki eyaletin merkezi Ahlat'tı ve Diyarbakır, Muş, Van, Hakkari, Cizre, Botan ve Mardin'i kapsıyordu. Merkez sonra sırasıyla Van'a, Muş'a ve Diyarbakır'a taşındı. 1856'da bu eyaletin sınırları yeniden düzenlendi, 1864'te ise Diyarbakır ve Van vilayetlerine bölünerek son buldu.

I. Abdülmecid (1839-1862) Bedirhan Bey'in eline geçen Harput, Urfa, Diyarbekir, Erzurum, Bağdat ve Musul bölgelerini geri alınmasının şerefine 1847'de Kürdistan madalyası yaptırmıştı. Altın, gümüş ve bronz üç çeşit 29 mm. çapındaki madalyanın üzerinde Kürdistan dağlarının kabartması, Kürdistan yazısı ve taarruzun Rumi takvimdeki yılı 1263 yazıyodu. Madalyanın arka yüzündeyse Abdülmecid'in tuğrası yer alıyordu.

Dahiliye Nazırı Mehmed Ali Bey'in Hariciye Nazırı Ferid Paşa'ya gönderdiği13-14 Nisan 1335/1919 tarihli tezkireye bakılırsa bu tarihte de 'Kürdistan, Ermenistan, Kürt gibi terimler hiçbir komplekse kapılmadan kullanılıyordu

Aşağıdaki resimdeki harita II. Abdülhamit döneminde basılmış Osmanlı Devleti'nin Ortadoğu'daki topraklarını gösteren haritadır.1893 yılında basılmıştır.Haritanın tam ortasında arapça alfabe ile Kürdistan kelimesi bulunmaktadır.


Dahiliye Nazırı Mehmed Ali Bey'in Hariciye Nazırı Ferid Paşa'ya gönderdiği13-14 Nisan 1335/1919 tarihli tezkireye bakılırsa bu tarihte de 'Kürdistan, Ermenistan, Kürt gibi terimler hiçbir komplekse kapılmadan kullanılıyordu.Osmanlı İmparatorluğunda Kürdistan kelimesinin geçtiği bazı bölümleri bu şekilde açıklayabiliriz.

 

.

. Milli Mücadele'nin başlarında Mustafa Kemal'in, Kürt aşiret reislerine çektiği telgraflarda, Sovyet Rusya Dışişleri Komiseri Çiçerin'e yazdığı mektuplarda, bazı Meclis konuşmalarında 'Kürdistan' dediğini, Birinci Meclis'in Doğu'dan gelen üyelerine Kürdistan milletvekili dendiğini biliyoruz. Cumhuriyet döneminde, Maarif Vekaleti'nin yayınladığı 8 Aralık 1925 tarihli "Türk Birliğini Parçalamaya Çalışan Cereyanlar" başlıklı bildiriyle Lâzistan gibi, diğer bütün etnik takılarla oluşturulan yerel adlar gibi "Kürdistan" da resmi kullanımdan kaldırıldı'', söz konusu bölge coğrafi yön isimleriyle (Şark, Doğu, Güneydoğu) adlandırılmaya başlandı  daha sonraki belgelerde bölgeden Vilayat-ı Şarkıya veya Şarkî Anadolu olarak söz edilmeye başladı. 1930'larda Şark, 1950'lerde Doğu ve Güneydoğu Anadolu, 1960'larda Kalkınmada Öncelikli Yöreler, 1984'ten 2002'ye kadar OHAL Bölgesi dendi.

 

Baweri com sitesinde yayınlanan Kürdistan Eyaleti'nin kurulduğunu ilan eden Takvîm-i Vekâyi Gazetesi evrakı

5 Muharrem 1264 (14 Aralık 1847) Resmî Teblîgât

Mukaddim ve muahhar Takvîm-i Vakayi nüshalarında keşîde-i silk sutûr-ı beyân kılındığı vechile bir müddetden berü eyâdî-i mütegallibede kalmış olan hıtta-i Kürdistanın leh-ül-hamd ve'l minh mücerred himmet bî-hemtâ-yı hazret-i şehr-yârî ve satvet-i bâhire-i cenâb tâc-dâr-ı eser-i celîli olarak bu kerre yeni başdan feth ve teshîr-i mir'ât-ı teyessürde cilve-ger olmuş ve işbu muvaffakıyyet hazret-i şehen-şâh-i mahzâ âmme-i tebaa ve berâyâ-yı saltanat-ı seniyye haklarında ma'tûf ve rây-gân olan niyet-i âdle ve efkâr-ı hayriyye-i cenâb-ı cihân-bânî ibtigâ-yı sâmîsince herhalde min kıbel-in Râhman zât-ı fahâmet-simât mülûk-anenin mazhar envâ'-ı füyûzat ve te'yidât buyurulduklarına delîl ve bürhân olub doğrusu dîbâce-i tevârîh-i ezmân olmaklığa şâyân görünmüş olduğundan hıtta-i merkûmenin hüsn-i zâbıta ve râbıta-ı umûr-ı mülkiyye ve istihsâl-i menâzım-ı dâimîyesiyle te'sîs-i âsâyîş ahâlî kaziyye-i matlûbesine bakılması yani oraların bir idâre-i mahsûsa ve müstakile tahtına konularak dirâyetli ve vukûflu bir zâta ihâlesiyle Diyârbekir eyâleti ve Vân ve Mûş ve Hakkârî sancakları ile Cizre ve Bohtân ve Mârdîn kazâları birleşdirilüb cümlesinin bir eyâlet add ve itibâr olunması ve iş bu eyâlete Kürdistan eyâleti tesmiye kılınması iktizâ-yı hâle muvâfık ve çesbân olacağına mebnî eyâlet-i mezbûreye ol sûretle münâsib bir vâlî lede-t-teemmül Mûsul valisi atûfetlü Es'ad Paşa hazretleri dirâyet ve fatânet-i kâmile ve iffet ve istikâmet-i zâtiyye ile muttasıf ve çok zamanlar ol taraflarda istihdâm buyrulmasıyla usûl ve ahvâl-i memlekete vâkıf kudemâ-yı vüzerâ-yı saltanat-ı seniyyeden olmakdan nâşî eyâlet-i cedîde-i mezkûrenin müşârün-ileyh Es'ad Paşa hazretlerine ihâlesi ve ol halde Mûsul eyâletine bir diğerinin ta'yini tabiat-ı maslahat-ı iktizâsından olarak Belgrad muhâfızı esbak atûfetlü Vecîhî Paşa hazretleri ashâb-ı rüşd ve reviyyet ve erbâb-ı sıdk ve istikâmetden ve hüsn-i idâre-i umûr-i mülkiyyeye vâkıf zevât-ı sütûde-simâtdan olması ve eğerçi Mûsul eyâleti şimdiye kadar Tanzîmât-ı Hayriyyeden müstesnâ olarak idâre olunmakda ise de dâire-i tanzimatda bulunan memâlik-i hazret-i şâhâne ahâlîsinin sâye-i ma'delet vâye-i  hazret-i mülûk-anede mazhar oldukları menâfi' ve âsâyiş ve istirâhat ve emniyyet-i kamileyi eyâlet-i merkûme ahâlîsi derk ve iz'ân ederek ve bunun üss-i esâsı ma'delet olduğunu bilerek bu eyâletin dahi dâire-i nasfet bâhire-i Tanzîmât-ı Hayriyyeye idhâlini arzu ve niyâz etmekde olduklarına ve ahâlî-i merkûmenin iş bu niyâzlarına müsâade-i seniyye-i cenâb-ı şehen-şehi bî-dirîg buyurulduğuna binâen müşârün-ileyh Vecîhî Paşa hazretleri usûl-i ma'delet-şümûl tanzimâtın ol vechile hüsn-i ... ve tensîkına dahi muktedir bulunması cihetleriyle kendüsünün Mûsul valisi nasb ve ta'yin kılınması tensîb ve tasvîb berle ol bâbda isâbet-efzâ-yı sünûh ve sudûr buyrulan emr ve fermân maâlî-i ünvân hazret-i hilâfet-penâhî mantûk celli üzere iktizâları icrâ kılınmışdır.

Belgenin sadeleştirilmiş hâli

Takvim-i Vekayi'nin bundan önceki sayılarında da yazılmış olduğu gibi bir süreden beri zorba ellerinde kalmış olan Kürdistan ülkesinin -Allaha şükürler olsun ki- Padişahın benzersiz gayreti ve ezici gücünün eseri olarak bu kez yeni baştan ele geçirilmesi başarıyla tamamlanmıştır. Bu başarı yüce Padişahın, Osmanlı İmparatorluğu tebaa ve berâyâsının(4) haklarıyla ilgili adalet niyetinin, hayırlı fikirlerinin ve yüce amaçlarının her zaman Allah tarafından feyz ve yardıma mazhar olacağının delili ve ispatıdır. Doğrusu zamanının geldiği düşünüldüğünden adı geçen ülkenin idaresi, içişleri ve düzeninin devamlılığıyla, güveninin tesisi ve halkın isteklerinin yerine getirilmesi yani oraların hususi ve bağımsız bir idare makamına konularak, zeki, bilgili ve olgun bir zata ihalesiyle Diyarbekir eyaleti, Van, Muş ve Hakkâri sancakları ile Cizre, Bohtan ve Mardin kazaları birleştirilip hepsinin bir eyalet sayılması ve bu eyalete Kürdistan eyaleti isminin verilmesi gösterdiği lüzumdan dolayı yerinde ve münasip görülmüştür. Bu suretle adı geçen eyalete bir vali düşünülünce Musul valisi şevketli Esad Paşa hazretleri, dirayet, zekâ, namus ve doğruluk vasıflarından dolayı ve uzun süre o taraflarda hizmet etmesi nedeniyle memleketin düzenine ve durumuna vakıf, Osmanlı eski vezirlerinden olduğundan adı geçen yeni eyaletin Esat Paşa Hazretlerine ihalesi uygun görülmüştür. Bu durumda Musul eyaletine bir diğer valinin tayini işleyişin gereği olduğundan Belgrat eski muhafızı şevketli Vecihi Paşa hazretleri, doğru, düşünceli, halkla ilgili işleri idare etmeye vakıf, övgüye değer zatlardan olması ve her ne kadar Musul eyaleti şimdiye kadar Tanzimat-ı Hayriye'den(5)  ayrı olarak idare olunmakta ise de, Tanzimat dairesinde bulunan ülke halklarının, Padişahın adil koruması altında gördükleri rahat, huzur, fayda ve emniyet, adı geçen eyaletin (Musul) halkı tarafından anlaşılmış ve bunun gerçek adalet olduğunu bilerek bu eyaletin de doğruluk ve güzellik dairesi olan Tanzimat-ı Hayriye'ye dâhil olmasını arzu ve niyaz ettiklerinden adı geçen ahalinin bu isteklerine yüce padişahımız müsaadelerini esirgemeyerek adı geçen Vecihi Paşa hazretlerinin Tanzimat'ın adaletli usulleri gereğince idareye ve düzenlemeye muktedir bulunması sebebiyle kendisinin Musul valisi olarak atanması münasip ve doğru bulunmuş, bu husus doğrultusunda yüce fikirlerin sahibi padişahımızın emir ve fermanı üzerine lazım gelenler yapılmıştır.

Kürdistan Eyaleti'nin kurulduğunu ilan eden Takvîm-i Vekâyi gazetesinin orijinal nüshası

Doğrusu zamanının geldiği düşünüldüğünden adı geçen ülkenin idaresi, içişleri ve düzeninin devamlılığıyla, güveninin tesisi ve halkın isteklerinin yerine getirilmesi yani oraların hususi ve bağımsız bir idare makamına konularak, zeki, bilgili ve olgun bir zata ihalesiyle Diyarbekir eyaleti, Van, Muş ve Hakkâri sancakları ile Cizre, Bohtan ve Mardin kazaları birleştirilip hepsinin bir eyalet sayılması ve bu eyalete Kürdistan eyaleti isminin verilmesi gösterdiği lüzumdan dolayı yerinde ve münasip görülmüştür

Açıklamalar

1.Kürdoloji Çalışmaları Grubu Üyeleri (Sezen Bilir - Alişan Akpınar)

2.Bu tarihi TTK'nin yayınlamış olduğu tarih çevirme kılavuzunda 14 Aralık olarak bulduk.

3.Geniş bilgi için bakınız: Lütfî [Ahmed Ramiz], 2007).  

4.Berâyâ: Halk, İnsanlar. Ancak burada Tebaa ve beraya birlikte kullanıldığı için bu, tüm Osmanlı halkı anlamında kullanılmıştır.

5.Tanzimat-ı Hayriye: 3 Kasım 1839 yılında ilan edilen ve Osmanlı devletinde önemli değişikliklerin olmasına neden olan ferman. Bu fermanla ilk kez padişahın bazı yetkileri kısıtlanırken "Osmanlı Millet Sistemi"nde de büyük değişiklikler olmuş ve Müslümanlarla gayrimüslimlere eşit haklar tanınması gündeme gelmiştir. Ancak özellikle Arap eyaletleri ve Musul gibi bölgelerde gayrimüslimlere verilen bu hak tepkiyle karşılanmış ve bu bölgelerde Tanzimat fermanı uygulanamamıştır.

Kaynakça

Baykara, Tuncer (1988), Anadolu'nun Tarihi Coğrafyasına Giriş-I: Anadolu'nun İdari Taksimatı, Ankara. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü

•Lütfî[Ahmed Ramiz] (2007), Emir Bedirhan, İstanbul: Bgst Yayınları.

•Salname-yi Devlet-i Aliyye, 1264[1848]-1284 [1868].

•Takvîm-İ Vekâyi', 5 Muharrem 1264 [14 Aralık 1847].

Sezen BİLİR - Alişan AKPINAR  /Günlük




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —