Kur'an'a aykırı hadisler bile bile nasıl kutsallaştırıldı

Hadislerin peygamberimize ait olmadığı, hadislerin peygambere eşitlemenin Allah Resulü'ne en büyük iftira olacağı söylendiğinde birilerini kuyruğuna basılmışçasına ortalığı ayağa kaldırıp "Peygamber inkarcısı, peygambers

YAŞAM 5.02.2020 19:31:07 0
Kur'an'a aykırı hadisler bile bile nasıl kutsallaştırıldı
Tarih: 01.01.0001 00:00

İncil'i bir kaç hatası için eleştirenlerin hadislerdeki yüzlerce yanlışı kutsallaştırması tesadüf olamaz... Mesele hadis savunuculuğu veya peygamber aşkı değil uydurma hadisler üzerinden şekillendirilen yeni bir din ve birbirine kırdırılan müslümanlardır.  Ve bu oyunu oynayanlar da EHLİ SÜNNET havariliğine soyunmuş başında sarık, sırtında cübbe, bir karış sakalıyla karşımıza geçmiş müslüman görünen gayri müslimlerdir...

Müslüman doğruyu ortaya çıkarma adına oturur, konuşur, kaynakları tarar, gerçeği ortaya çıkartır. Ama bu yapı farklı bir yapı...

Sanki gerçeğin ortaya çıkmasına engel olma adına canhıraş bir mücadele veriyorlar. 

Kurdukları binanın çökmesi korkusuyla tek bir mevzu hadisin dahi ortaya çıkarılmasına tahammül edemiyorlar. 

Bırakın insanlar konuşsunlar. Birileri tezlerini sunuyorsa diğerleri de anti tezlerini sunsunlar. Ama olay bu minvalde gerçekleşmiyor. İlim ve irfandan yoksun olan kesim "Peygamberi inkar ediyorlar" deyip vurun kahpeye mantığıyla hareket ediyor ve cehaletini örtmek istiyor.

***

Hadis, genel olarak Hz. Peygamberin sözlerine denilmektedir. Hz. Muhammed, bir peygamberdir, onun insanlıkla ilgili sözleri de “DİN” olarak değerlendirilmektedir.

Hz. Muhammed’in sözleri yanlış olacak olsa Allah müdahale eder ve yanlış olduğunu ayetleriyle ortaya koyardı. Eğer Allah’a rağmen bu sözlerinde ısrar ederse peygamberlik görevi sona ererdi. Oysa peygamberler insanların erdemli, onurlu, ahlaklı yaşamaları için tarihin akışını değiştiren en büyük önderler ve en cesur devrimcilerdir.

69Hakka/44-45-“Eğer (Peygamber) bize isnat ederek bazı sözler uydurmuş olsaydı, mutlaka onu kudretimizle yakalardık. Sonra da onun şah damarını mutlaka keserdik. Hiçbiriniz de bu cezayı engelleyip ondan savamazdı.”

Bir insan veya bir düşünce sayesinde insanların çıkar sağlama olasılığı varsa onu istismar edenlerin sayısı da bu doğrultuda artmaktadır. Onun adına sözler uydurulmakta, onun adına kahramanlar, din ve vatan düşmanları türetilmektedir.

Hadis, söz demektir. Hadis-i şerif ise “şerefli söz” demek. Allah’ın seçtiği bir insan, hayatında onurlu-şerefli sözler söylemiş olmalıdır. Ancak onun adına uydurulan sözlere bakarsanız, onun sözlerini ancak insan ve kadın düşmanları söyleyebilir. Böylesi sözler olsa olsa şerefli değil “onur kırıcı ve aşağılık sözler” olarak nitelenebilir. Böyle bir durumda bu sözleri Hz. Peygamberin değil onu uyduranların düşünce ve inançları olarak görüyoruz.

Uydurulan bu hadislerle uydurulmuş, türetilmiş bir din oluşmuştur. Uydurma hadislerle nice insanların umutları sönmüş, nice aileler yıkılmış, nice insanlar nice acılar çekmiş ve yıkımlar yaşamışlardır. Hadisler din olarak, dinin esası olarak görüldüğü için aileler bu doğrultuda şekillenmiş, bunun sonucunda en fazla zararı, insan eğitimi açısından kadınlar ve insanlığın gelişimi açısından bilimsel çalışmalar görmüştür.

Aşağıda Kur’an’a uygun ve Kur’an’a aykırı hadislerden bir demet sunuyoruz. Hadisten sonra gelen ilk numara, hadis numarasını diğer adlar hadis kaynaklarını göstermektedir. Hadis numaralarında Akçağ Yayınları arasında çıkan ve en sağlam hadis kitapları olarak bilinen KÜTÜB-Ü SİTTE (Altı Hadis Kitabı: Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesaî, İbn Mace, Ebu Davud) esas alınmıştır. Her hadisin sonunda verilen ayet numaraları, hadisin, Kur’an’daki hangi ayete aykırı geldiğini göstermektedir:

KUR’AN ‘A AYKIRI HADİSLER

1) Kadında, atta ve evde uğursuzluk vardır. [1995-6617-İbn Mace-1995/1993 c.17 s.218 /6617], [Buhârî-Müslim-Ebû Davud-Tirmizî-Nesâî] Bk. Kur’an-27/47 7/131

2) Namazın önünden kadın, eşek, siyah köpek, Yahudi veya domuz geçerse namaz bozulur. [2732-Buhârî-Müslim-Muvatta-Ebû Dâvud-Tirmizî-Nesâî] [2743-[Müslim-Ebû Dâvud-Tirmizî-Nesâî-İbnu Mâce] [6237- Müslim-Ebu Davud-Tirmizi-Nesai-İbn Mace] Bkz. Kur’an-107/4-6

3) Erkeğe karısını niçin dövdüğü sorulmaz. [3299-Ebu Dâvud] Bkz. Kur’an-33/58

4) İnsanın insana secde etmesi uygun olsaydı, kadının kocasına secde etmesini emrederdim.[3293-Tirmizî] Bk. Kur’an-27/24

5) Kadınların akılları kıt ve dindarlıkları eksiktir. [3307-Ebu Dâvud-Müslim-Buharî-İbnu Mâce] Bkz. Kur’an-39/18 4/1 49/11

6) Cehennemdekilerin çoğu kadınlardır. [5374-Buhârî-Müslim-Nesâî-Muvatta-İbn Mace] [2075-Buhârî-Müslim] Bkz. Kur’an-7/179 72/15 33/35

7) Cennette en az kadınlar vardı. [3309-Müslim] Bkz. Kur’an-7/179

8 ) Kadınlar sizin yanınızda esirler gibidirler [3303-Tirmizî] Bkz. Kur’an-4/1 49/11

9) Ey kadınlar, sizler cehennem odunusunuz. [3039-Buhârî-Müslim-Ebû Dâvud-Nesâî] Bkz. Kur’an-72/15

10) Erkek bebeğin sidiğini temizlemek için birkaç kez su serpin; kız bebeğin sidiğini temizlemek için çitileyin. [3506-Buhârî-Müslim-Muvatta-Ebû Dâvud-Tirmizî-Nesâî] [3507-Ebû Dâvud] [527-6162-İbn Mace] Bkz. Kur’an-6/139 16/58 43/17

11) Oğlan çocuğu için birbirine denk iki kurban, kız çocuğu için bir kurban gerekir. [3970-Ebû Dâvud-Tirmizî-Nesâî] Bkz. Kur’an-6/139 16/58 43/17

12) Erkeklere kadınlardan daha zararlı fitne bırakmadım. [3308-Buharî-Müslim-Tirmizî] Bkz. Kur’an-4/1 49/11

13) Kadın bir günlük yola mahremi olmadan seyahat edemez. [2194-Buhârî-Müslim-Muvatta-Ebû Dâvud-Tirmizî-] Bkz. Kur’an-33/35

14) Kadın avrettir, dışarı çıktı mı şeytan muttali olur. [3443-Tirmizî]

15) Altın ve ipek, erkeklere haramdır. [3597-7071-Ebu Dâvud- Nesâi-İbn Mace] Bkz. Kur’an-7/31-32 22/23

16) Altın ve ipek iman eden herkese yasaktır. [143-Buhârî-Müslim-Ebu Dâvud-Nesâî-Buhârî-Müslim-Tirmizî-Ebu Dâvud-Nesâî-İbnu Mâce] [2159-Buhârî-Müslim-Tirmizî-Nesâî] Bkz. Kur’an-7/31-32 22/23

17) Ey kadınlar süs eşyanız altın ve ipek değil, gümüş olmalıdır. [2104-Nesâî] [2106-Ebû Dâvud-Nesâî] Bkz. Kur’an-7/31-32 22/23

18) Ayakta su içmeyin. Biriniz ayakta su içerse, hemen kussun. [2246-Müslim] Bkz. Kur’an-7/31

19) Eti bıçakla kesmeyin. [3188-Ebu Davud]

20) Biriniz kötü bir rüya görürse, uyanınca sol tarafına üç kez tükürsün. [3910-7169-İbn Mace]

21) Ateşte pişeni yiyince abdest alın. [481-6147-İbn Mace] Bkz. Kur’an-5/6 4/43

22) İçinizin irinle dolması şiirle dolmasından iyidir. [Buhari-Müslim-Ebu Davud-Tirmizi- İbn Mace-Darimi] Bkz.Kur’an-26/224-227

23) Yönetici, Kureyş ‘ten olmalıdır. [4544-Tirmizî] [Buhari-Müslim-Tirmizi] Bkz.Kur’an -4/58

24) İki yöneticiye birden onay verildi mi, birini öldürün. [1710-Müslim] [1711-Müslim] Bkz.Kur’an-5/32

25) Toplum içinde casusvari gizli bir şey söyleyeni öldürün. [1118-Buhârî-Müslim-Ebu Dâvud-İbnu Mâce] Bkz. Kur’an-5/32

26) Çoktanrıcıların yaşlılarını öldürün. [1048-Ebu Dâvud-Tirmizî] Bkz. Kur’an-2/256 10/99

27) Hırsızlıkta ısrar edenleri öldürün. [1631-Ebû Dâvud-Nesâî] Bkz.Kur’an-5/38

28) İçki içmede beşinci kez ısrar edenleri öldürün. [1643-Ebû Dâvud-Tirmizî] Bkz.Kur’an-2/219 4/43 5/90

29) Kur’an okudukları halde traş olanları öldürün. [4816-Buhâri-Müslim-Muvatta-Nesâî-Ebu Dâvud] Bkz. Kur’an-4/93 5/32

30) Zina edenleri öldürün. [1623-Tirmizî] [1601] Bkz.Kur’an-24/1-3 4/93 5/32

31) Evliyken zina edenleri taşlayarak (recmederek) öldürün. [1111-Buhârî] [1606-Buhari-Müslim-Tirmizi-Ebu Davud-Nesai-İbn Mace] Bazı nedenlerden dolayı vazgeçildi. [1609-Muvatta] [1597-Ebu Davud] [1598-Tirmizî-Ebu Dâvud-Nesâî-İbnu Mâce] Bkz.Kur’an-24/1-3 4/93 5/32

32) Namazı terkedenler öldürülebilir. [2117-Ebû Dâvud] Bkz.Kur’an-19/59 4/93 5/32

33) Dinden dönenleri öldürün. [1585-Muvatta] [1558-Ebu Dâvud-Nesâî] [676-Nesâî] [1586-Ebu Dâvud-Nesâî] Bkz.Kur’an-5/54 2/256 5/32 10/99

34) Eşcinsellik yapanları öldürün. [1614-Tirmizî-Ebû Dâvud] Bkz.Kur’an-27/55-56

35) Birliği bozanı, tefrika çıkaranı öldürün. [1711-Müslim] [4775-Müslim-Ebu Davud-Nesâî] Bkz.Kur’an-3/103-105 30/32 6/159

36) Müslüman cinlere üç gün süre verin. Yine de görünürlerse, onları öldürün. [4941-Müslim-Muvatta-Ebu Davud] Bkz.Kur’an-72/1-19

37) Namazı terkeden kafir olur. [2356-Tirmizî-Nesâî-İbnu Mâce] [2357-Tirmizî] [2355-Tirmizî-Ebû Dâvud-İbnu Mâce] Bkz.Kur’an-19/59

38) Namazı terkeden müşrik(Allah ‘a ortak eden) olur. [2354-Müslim-Ebû Dâvud-Tirmizî] [1080-6307] Bkz.Kur’an-19/59

39) 10 yaşında namazı terkeden çocuklarınızı dövün. [2336-Ebû Dâvud-Tirmizî] Bkz.Kur’an-2/256

40) Yüz sene sonra yeryüzünde kimse kalmayacak. [5029-Müslim-Tirmizî-Buhari-Ebu Davud] Bkz. Kur’an-31/34 46/9

BUHARİ'DEKİ TARİHİ TUTARSIZLIKLAR

el-Buhari’nin rivayetlerindeki anakronizme bir örnek de şudur: Sahih-i Buhari’de, Ebu Hureyre “Hayber gazvesinde Rasulullah ile beraber gittik… Hayber’i fethettik.” demektedir. (el-Buhari, es-Sahih 83, Eyman, 33 (VIII.143); 64, Mağazi, 38 (V.133))

Ebu Hureyre’nin Hayber’e Hz. Peygamber ile birlikte gitmediği onlara fetihten sonra katıldığı tarihen malum bir husustur. Bu sebepledir ki, ed-Darekutni (O.385/995) “Bu hadisi Buhari ve Müslim rivayet etmiştir… yanlıştır.” demektedir. (İbn Hacer, Hedyu’s-Sari, s. 380)

Bütün bu eleştirilere maruz kalan bu rivayetin aynen Sahih-i Müslim’de de yer aldığını burada belirtelim. (Muslim, es-Sahih 1, İman, 48, hadis no: 183 (I. 168}.)

Bir diğer örnek ise şudur-. Hz. Peygamber’in amcası Ebu Talib’i kastederek “Yasaklanmadığım surece senin bağışlanman için dua edeceğim” demesi uzerine “Cehennemlik oldukları iyice ortaya çıktıktan sonra müşriklerin -akraba bile olsalar- bağışlanmaları için dua etmeleri, ne peygambere ne de muminlere yaraşmaz” mealindeki (9, et-Tevbe, 13) ayetin indiğine dair bir rivayet Sahih-i Buhari’de yer almaktadır. (el-Buhari, es-Sahih., 65, et-Tefsir, sure 9/16 (VI, 69)

Ancak biraz İslam tarihi bilgisi olan herkes bilir ki, bu olay doğru ise, Mekke dönemine ait olmalıdır, zira Ebu Talib bu donemde vefat etmiştir. Yine bilinen bir başka husus ise, söz konusu ayetin Medine’de nazil olduğudur. Bu sebeple bu rivayetin tarihi bakımdan doğru olması mümkün değildir. Bu da, yukarıdaki rivayetin iddia edildiği gibi sahih olmadığını gösterir.

Yine Hz. Adem ile Musa’nın kader konusunda tartışmasına ve Adem’in Musa’yı susturduğuna dair meşhur rivayet Sahih-i Buhari hadisleri arasında da yer almıştır.

Ancak bu rivayetin Hz. Peygamber’in kendi sözü -yani sahih-olamayacağı yönünde bazı ulemanın ilginc itirazlarına rastlanmaktadır. Mesela meşhur müfessir Fahruddin er-Razi (o.606/1209), Hz. Peygamber’in bu hadisi Allah’tan veya kendi bilgisine dayanarak söylemesinin mümkün olmadığını, bilakis muhtemelen haberin ravisinin hadisin baş tarafını duymayıp yalnız bir kısmını duyduğunu bu duyduğunu da Hz. Peygamber’in kendi bilgisine dayanarak soylediğini duşunerek Hz. Peygamber’in sozu, yani hadis haline soktuğunu -veya sokmuş olabileceğini iddia etmiştir. (Fahruddin er-Razi, et-Tefsiru’l-Kebir, I, 270 (nakleden: Talat Kocyiğit. Hadiscilerle Kelamcılar Arasındaki Munakaşalar (A.U.İ.F. yay. Ank. 1969) s. 249)

Özetlemek icabederse, Sahih-i Buhari hadislerinin tamamının veya çoğunluğunun kesin doğru olduğuna dair iddiaların gerçekleri yansıtmayıp, mücerret birer iddia olmaktan öteye geçemediği verdiğimiz örnekler ışığında kesinlik kazanmaktadır.

Zaten Buhari’nin Sahih’indeki bütün hadislerin sahih olduğu ve Buhari’ye yapılan eleştirilere İbn Hacer’in uzun ve yeterli cevaplar verdiği iddiasını ileri surenler de, (Mesela Faruk Hammade, el-Menhecu’l-İslami, s.398, 399, 401 (ed-Dehlevi de bu görüştedir) bu iddialarını ifade ettikleri kendi eserlerinde, Sahihayn dahil muteber kaynaklarda yer alan çürük rivayetlere bizzat işaret etmekle (Mesela Faruk Hammade, el-Menhecu’l-İslami, s.383 (ed-Dehlevi de bu görüştedir) acıkca kendi kendilerini nakzetmişlerdir.

"ÜMMETİM DELALET ÜZERE BİRLEŞMEZ" SÖZÜ HADİS DEĞİLDİR

Öte yandan bu iddia sahipleri Buhari’deki hadislerin tamamının veya ekserisinin kesinlik ifade ettiğini, hadis ulemasının -bazılarınca da ümmetin- bunları kabul ve tasdik edip, sahih olduklarına icma etmelerine dayanarak ileri sürmüşlerdir. Zira bu iddia sahiplerine gore ümmet -ulema- Sahih-i Buhari’yi -ve de Müslim’i kabul edip üzerine icma ettiğinden, şayet bu hadislerin yanlış olduğunu söylersek, ümmet-ulema hata üzerine icma etmiş olur ki, bu da “ümmetim dalalet üzerine icma etmez.” hadisi mucibince mümkün değildir. O halde doğru olan ümmetin-ulemanın icmaıdır. (Tahir el-Cezairi, Tevcihu’n-Nazar I, 325, 326, 329)

Halbuki bu hadis en eski kaynaklardan sayılan eş-Şafii’nin er-Risale’sinde hadis olarak değil, şahsi bir kanaat olarak geçmektedir ki, bu henüz o zaman ortada boyle bir hadisin dahi bulunmadığını -bilinmediğini- gösterir. Ayrıca ümmetin hata üzerine icma, etmeyeceğini böylesi ahad bir habere dayandırmak yeterli midir? Yine, ortada gerçekten bir icma var mıdır? Bunu kim(ler) tespit etmiştir? Bütün bu sorular icma iddiasının o kadar kolay ve bağlayıcı olmadığını göstermektedir.

İşin doğrusu yukarıdaki iddia sahiplerinin de farkında olmadan ifade ettikleri gibi, Buhari ve Müslim, ulemanın cerh ettiği pek çok raviden hadis almışlardır; ne var ki onlar bu ravilerden hadis alına bileceği kanaatine ulaştıkları ve ictihadları onları bu sonuca götürdüğü için böyle yapmışlardır. (Faruk Hammade, a.g.e., s. 360.)

Buhari-Müslim’in hadisler hakkında verdikleri hükümlerin ictihadi olduğunun kabul edilmesi demek, bunların mutlak doğruluk iddiasının geçersiz hale gelmesi demektir. Zira ictihad herkesi değil, sadece o ictihad(lar)ı kabul edenleri bağlar.

Bu vesileyle konuyla ilgili pek bilinmeyen bir hususu da zikretmekte yarar görüyoruz.

BUHARİ HADİSLERİNİN GÜVENİLİR OLMADIĞINI CESURCA DİLE GETİREN İLK ALİM

Bilindiği gibi el-Buhari’nin hadislerinin sıhhat (güvenilirlik, sağlamlık) acısından en üst seviyede olduğu iddiası çok yaygın ve etkilidir. Bu iddiaya cesaretle karşı çıkıp onu eleştiren yegane İslam alimi bildiğimiz kadarıyla İbnu’l-Humam (o.861/1456) olmuştur. Bu sebepten onun Fethu’l-Kadirdeki (I. 317) ifadelerine birçok eserde atıfta bulunulmuştur. Bunun anlamı, el-Buhari’nin hadislerinin, sıhhati konusundaki ictihadlarının Ibnu’l-Humam tarafından mutlak kabul edilmediği, eleştiriye acık olduğudur.

el-Buhari’nin hadisler hakkında verdiği hükümlerin mutlak olmayıp ictihadi olduğuna dair bir başka husus ise, sahih hadiste aranan şartlarla ilgilidir. Yaygın olarak kabul edildiği üzere el-Buhari bir hadisin sahih olabilmesi için ravinin hadisi aldığı diğer ravi ile çağdaş olmasını yeterli görmemektedir. Aynı zamanda onların bir araya gelmelerini (lika) de şart koştuğu malumdur. Ne var ki, sadece ravilerin çağdaş olmalarını değil, birbirleriyle karşılaşmış olmalarını da şart koşan el-Buhari’nin bu görüşü -yani ictihadı- daha kendisi hayatta iken eleştirilmiş ve reddedilmiştir.

el-Buhari’yi, adını açıkça zikretmezse de “za’ame’l-kail=goruş sahibinin iddiası şudur ki…” diyerek üstü kapalı biçimde eleştiren, yine meşhur hadis imamlarından Müslim olmuştur.

Müslim el-Buhari’nin lika şartına yönelik eleştirisi aynen şöyledir:

“İsnadları eleştirmeyi amaçlayan bu görüş -Allah seni bağışlasın- daha önce kimsenin ileri sürmediği, ilim ehlinden de kimsenin kendisini desteklemediği, sonradan icad ve ihdas edilmiş bir görüştür….” (Müslim, es-Sahih, el-Mukaddime, 6 (I,29-30) Mamafih, Müslim’in burada eleştirdiği muhaddisin el-Buhari değil, Ali b. el-Medini olduğu da ileri sürülmüştür.

İslam Düşüncesinde Hadis Metodolojisi - Prof. Dr. Mehmet Hayri Kırbaşoğlu, Ankara Okulu, 2006 (s.266-282)