Ehli sünnet ve şia alimlerinin tuttukları yolu dinleştirmeleri

Ali Aydın

YAŞAM 5.05.2020 15:03:15 0
Ehli sünnet ve şia alimlerinin tuttukları yolu dinleştirmeleri
Tarih: 01.01.0001 00:00

Kur'an'ın penceresinden baktığımızda Yahudilik, Hristiyanlık, Şiilik ve Sünnilik arasında inanç bakımından büyük benzerliklerin olduğunu görebiliriz.


Allah ile beraber İsa'ya ve azizlere  tapan müşrik Hristiyan ilim adamları  hakkında inen şu âyet Şia ve Ehli Sünnet âlimleri için en büyük bir ibrettir.


"(Ey Resul!) De ki: Ey ehli kitap!
Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze (tevhid inancına) geliniz: Allah'tan başkasına kulluk yapmayalım,
O'na hiçbir şeyi şirk koşmayalım ve Allah'ın yanında kimimiz kimimizi ilahlaştırmayalım. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, İşte o zaman: Şahit olun ki biz (sadece Allah'a teslim olmuş) müslümanlarız! deyiniz." (Ali İmran, 64)


Dolayısıyla insanlığın, özellikle bu ümmetin âlimleri ve ümmileri ile  birlikte tek ortak değeri Allah'ın kitabı Kuran'dır. Çünkü Kur'an'ı Mübin'in yegane hidayet ve rahmet kaynağı olduğu ile alakalı yüzlerce ayet vardır.

"De ki: Ben, sadece, vahiy (Kur'an) ile sizi uyarıyorum. Fakat sağır  olanlar, ikaz edildikleri zaman bu çağrıyı duymazlar." (Enbiya, 45)
 

"İşte sana gerçek olarak okuduğumuz bunlar Allah'ın ayetleridir. Artık Allah'tan ve onun âyetlerinden sonra hangi söze iman edecekler?" (Casiye, 6)

"Biz onların dediklerini çok iyi biliriz. Sen onların üzerinde bir zorlayıcı değilsin. Tehdidimden korkanlara Kur'an'la öğüt ver." (Kaf, 45)
 

"(Ey Muhammed!)"De ki:
Eğer (haktan) saparsam,  kendi aleyhime sapmış olurum. Eğer doğru yolu bulursam, bu da Rabbimin bana vahyettiği Kur'an sayesindedir". Şüphesiz O, işitendir yakın olandır." (Sebe, 50)
 

Din Allah tarafından Resul (aleyhisselam) daha  hayattayken hem itikadi ve hem de ameli olarak tanımlamıştır. "Bugün size dininizi mükemmelleştirdim,  üzerinize (tevhid) nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'a razı oldum." (Maide, 3)
 

Âyette geçen "el-yevme"  "bugün"  kelimesi çok önemlidir.
 

Yani Allah Resulü( Aleyhisselam)'dan sonra kıyamet gününe kadar itikat, İnanç ve  amel olarak hiç kimse dine bir hüküm ve kaide koyamaz demektir.
 

Şii-Sünni ayrılığı, İslam tarihinde ve günümüz İslam dünyasında yaşanan yegane ayrılık değildir.

Geçmişte olduğu gibi günümüzde de bizzat Şia ve Ehli Sünnet içinde tarihsel süreçte oluşmuş nice etnik, kabile,msınıf, siyasal ayrılıklar ve iç çatışmaları yaşanmış, bunlar zaman zaman İslam dünyasının değişik yerlerinde patlayarak büyük acı ve ızdıraplara yol açmış ve halen de açmaya devam etmektedir.
 

Aslında ilim adamları olmazsa ümmi halkın Allah'ın kitabına ulaşmasına engel olacak hiçbir etken yoktur.


İnsanların Allah'ın kitabına gitmekten alıkoyan, engelleyen ve Allah'ın dosdoğru yolunu farklı tarif eden ve o yola ulaşmayı engelleyen Allah adına hüküm koyma ve konuşma yetkisini kendinde gören din büyükleridir.
 

Bu adeta dinleşmiş mezhebin âlimleri tarafından bir takım hurafe inanç ve itikadi bariyerler yüzünden ümmi halkın Kur'an'a gitmesi engellenmiştir.

***

"(Resulüm!) Sen yüzünü hanif (her türlü kirli inançtan arınmış saf Müslüman) olarak dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise  ona çevir.  Allah'ın yaratışında değişme yoktur. işte dosdoğru din budur, fakat insanların çoğu bilmezler. Hepiniz O'na yönelerek Allah'a karşı gelmekten sakının, salatı ikame edin asla müşriklerden olmayın. Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan (olmayın. Bunlardan) her fırka, kendilerinde olan (din ve inanç) ile böbürlenmektedir." (Rum, 30, 31, 32)
 

Maalesef gerek sünni gerekse şii dünyasının insanları, Yahudi ve Hristiyanlar gibi her iki kesim kendilerinin tam bir  hidayet üzerinde olduklarını ve diğerlerinin cehenneme gireceğini iddia etmektedirler.

"Hepsi de kitabı okumakta oldukları halde Yahudiler: Hristiyanlar doğru bir din  üzerinde değildir,  dediler. Hristiyanlar da: Yahudiler doğru bir din üzerinde değillerdir, dediler" (Bakara, 113)
 

Şia ve Ehli Sünnet âlimleri aynen  Yahudi ve Hristiyan ilim adamları gibi kendilerinin Allah katında en  makbul ve sevgili kullar olduklarını iddia ediyorlar. 
 

"Allah onların batıl itikatlarına şöyle cevap veriyor. "Yahudiler ve Hristiyanlar "Biz Allah'ın kulları  ve sevgilileriyiz dediler. De ki: Öyleyse günahlarınızdan dolayı size niçin azab ediyor." (Maide, 18)
 

Yani Şia ve Sünnet âlimleri yollarının Allah katında tek ve makbul olduğunu iddaa etmelerine rağmen dünya milletleri içinde en rezil, sefil ve perişan hayatına mahkum olmuşlardır.
 

Şia ve Ehli Sünnet'in muhaddisleri ve âlimleri milletlerini anarşi, zulüm, katliam, kargaşa, vahşet ve kanlı felaketlerin pençesine mahkum etmişlerdir.
 

Yoksa Kur'an'ın hayat bahşeden hidayet ve rahmetinden ümitsizlik ve kaos çıkarmak mümkün değildir. 
 

Çözüm yolu şudur.
 

Müslümanlar Kur'an'ı Mübin'de ana hatlarıyla belirlenen inanç esaslarına inanmakla yükümlüdürler.
 

Kur'an dışında kalan herşey bir zan, algı, eleştiriye açık, özel ve büyük bir ihtimalle uydurma ve batıldır.
 

İşte bu yüzdendir ki, Kur'an dışında mezhep ve  fırkaların  kaynaklarından bir İnanç ve  amel oluşturup topluma dayatmak büyük bir sorumsuzluktur.
 

Milletlerin tek bir hal üzerinde kalmayıp sürekli değişim ve dönüşüm yaşadıkları gerçeği ortadayken başka türlü düşünmek hem vahye  hem de akla aykırıdır.
 

Şia ve Ehli  Sünnet âlimlerinin Allah'ın dosdoğru yolunu yamuk gösterip, ümmi halka inanç olarak Allah'ın emir ve yasaklarından dolayı sorumlu olacakları gerçeğini değil de, atalarının uydurma inancını empoze etmeleri affedilecek bir günah değildir.

Ali Aydın