Din Adamları mı, Din Tüccarları mı?

Ama ibret alan nerede?

YAŞAM 14.05.2019 13:02:07 0
Din Adamları mı, Din Tüccarları mı?
Tarih: 01.01.0001 00:00

”Ey iman sahipleri! Hahamlardan ve rahiplerden birçoğu halkın mallarını uydurma yollarla yerler ve Allah’ın yolundan alıkoyarlar. (Tevbe Suresi, 34. Ayet)

Ayette de görüleceği gibi “din adamları” din tüccarlarına dönüşebilmekte ve insanları en başta saptıranlar, bu “din adamları” olmaktadır. Peygamberimiz de bu tarz sahtekâr din adamlarından az çekmemiştir. Fakat sahtekâr din adamları kadar onlara uyanlar da suçludur. Dinimizin etten kemikten insan olarak onay verdiği, dini konularda kendisine güvenebileceğimizi garanti ettiği tek kişi Hz. Muhammed’dir. Onun dışında, gerek onun döneminde yaşamış, gerek ondan sonra gelecekler içinde kimseye böyle bir onay verilmez. Oysa dinimizde Hz. Muhammed dışında “cennetlik” ilan edilmiş o kadar çok kutsal vardır ki! Bu kutsalların ve şeyhlerin dedikleri adeta vahiy gibi kabul görmüştür. Oysa gerçek dindarı ancak Allah bilir. Bunun dışındaki teşhisler ancak zandır.

Allah’a inanan ve samimi bir şekilde hayır üreten bir kişi, Allah’a yakın olmayı, Allah’ın sevgili kulu olmayı umabilir. Hiç kimse İmam Rabbanilerin, İmam Gazalilerin, Abdulkadir Geylanilerin, İmam Humeynilerin maneviyattaki üstünlükleri ve mana âleminde lider oldukları şeklinde hiçbir temele dayanmayan iddialar üretmesin. Maneviyat âleminde kimin ne kadar üstün olduğunu Allah’tan başka kim bilebilir? Herhangi bir kişide Allah’tan bir vahiy mi var ki birtakım insanlara manevi makamlar,
evliyalıklar dağıtıyorlar?

Fakat din, Kuran’ın anlattığı İslam olmayınca, müritlerin uçurduğu şeyhler de, “en dindar” ve “en takva sahibi” ilan edilen kimseler de, tarikatların ve mezhepçi yapıların anlayışına uygun olarak kutsanmıştır. Mezheplerini tartışılmaz kılmak isteyen bazı kişiler, Hanefi mezhebinin kurucusu Ebu Hanife’nin Allah’ı rüyasında yüz kere gördüğü şeklindeki bir yalanı bile mezhep taraftarlığıyla uydurabilmişlerdir. Kuran’da anlatılan Peygamber mucizelerini aşacak mucizeler yakıştırılan mezhep ve tarikat ileri gelenleri “gerçek dindar” ve “takip etmemiz gereken kişi” olarak sürekli lanse edilmektedirler. Halk, böylece “Bak bu ne büyük adam, rüyasında Allah’ı görüyor… Falanca ölmüş tavuğu diriltiyor… Sen aciz bir insansın, Allah’ın bu üstün kullarına tabi ol. Nefsani olma. Bu Allah’ın sevgili kullarını izle ki kurtuluşa eresin” denilerek uyutulmaktadır. Oysa bu şahıslar, eğer bu iddialarda bulundularsa bu; üstünlüklerine değil, sapıklıklarına delil olur.

Dini her şeyden evvel “evliya” etiketlilerden, cennetin vizesini veren münasebetsizlerden, Allah adına konuşan haddini bilmezlerden kurtarmalıyız. Bunlar dine, dinsizlerden daha büyük zarar vermektedirler. Dinsizler daha çok kendilerine zarar verir. Bunlar ise bilgisi kıt, geleneklerin esiri olmuş halkı hikâyeleriyle kandırarak, din diye kapkaranlık, içinden çıkılmaz ve çelişkilerle dolu bir hayat tarzının içine sokmaktadırlar. Üstelik dinin tekelinin kendilerinde olduğunu zannetmekte ve kendileri dışındakileri “Sen kim oluyorsun ki din adına konuşuyorsun” diye susturmaya ve bir tek kendilerini dinlenir kılmaya çalışmaktadırlar. Bunlardan birçoğu, dinsizlerden daha çok kendilerini eleştiren Müslümanlara düşman olurlar. Çünkü bu Müslümanların, kiminin manen sömürdüğü, kiminin oyuncak yaptığı, kiminin ticari meta olarak kullandığı dini, ellerinden almalarından korkarlar. Kuran’ın birçok yerinde dini temsil ediyormuş gibi gözükenlerin hataları anlatılır. Ama ibret alan nerede?