Zulüm ne zaman biter? (2)

Muhittin Kandırmaz

VAN 31.12.2017 09:54:12 0
Zulüm ne zaman biter? (2)
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Bir önceki yazımızda adaletsizlikten, zulümden dolayı helak olan toplumlara örnekler vermiştik. Bu durumla ilgili Hayat Kitabımız Kuran’dan ilgili ayetleri sizlere aktarmıştık. Bu yazımızda da bu duruma duçar olan bir topluluktan bahsedeceğiz ve kanayan yaramız Kudüs’ü hatırlayacağız. Son olarak da bizim şahsi olarak yapabileceklerimiz üzerinde duracağız inşallah.

 

Helak olan topluluklardan biri de Kur'an’da aynı isimle anılan Ashab-ı Kehf. Kuran bize Roma İmparatorluğu döneminde, üçüncü yüzyılda yaşanmış bir olay anlatır. Burda adı geçen Kur'an kahramanlarının muvahhit müslim oldukları net. Peki kim bunlar, nedir durumları? Anlatıldığı kadarıyla bunlar beş, yedi... diye sayılarla ifade edilen, putperest Roma İmparatorluğu’nda üst kademe bürokrat ya da bürokrat çocukları. Bu insanlar bir şekilde Allah’a iman etmişler ve imanlarının gereğini yapmışlar. Yönetici tanrılarına (krallarına) tazimde bulunmayıp kalabalık toplum içinde hak olanı yüzlerine haykırmışlar. Tabi bu haykırma Roma İmparatorluğu içinde büyük bir yankı bulmuş olmali ki, mağarada uykuya daldıklarında putperest olan Roma kendi içinde devrim gerçekleştirmiş ve Hıristiyan olmuştur.

 

“Sana onların haberini, sahih bir amaca uygun olarak Biz aktaracağız: Şu bir gerçek ki, onlar Rablerine iman etmiş gençlerdi; ve Biz de onların doğru yolda olma bilincini artırmış ve yüreklerini (imanda) sabit kılmıştık. (Küfre) başkaldırdıkları zaman (aralarında) şöyle konuşmuşlardı: Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir! Asla O'nu bırakıp da, ilah diye başkalarına kulluk etmeyiz! Doğrusu eğer böyle yaparsak, asıl o zaman haktan uzaklaşıp haddi aşmış oluruz.” (Kehf 18:13-14). Bu ayetlerden anlaşıldığı gibi Roma İmparatorluğu putperest bir topluluk.

 

“İşte bizim kavmimiz olacak şu güruh, tuttular O'ndan başkalarını ilah edindiler; oysa ki onların bu konuda ikna edici güçlü bir delil getirmeleri gerekmiyor muydu? Şu halde, kendi uydurduğu yalanı Allah'a isnat edenden daha zalim biri olabilir mi?” (Kehf 18:15). Sanki bu ayetin muhatapları günümüzde oldukça fazla, desek abartmış mı oluruz? insan Kuran’ı düşünerek okuyunca bazı şeyler daha da netleşiyor.

 

“İşte bu yöntemle onların hikayesini (insanlara) aktardık ki, Allah'ın vaadinin bütünüyle gerçek olduğunu ve Son Saat'in gelip çatacağından kuşku duyulmaması gerektiğini bilip fark etsinler. O zamanlar, (işin bu yanını bırakıp) onların eylemini aralarında tartışmaya başladılar. Onlardan bir kısmı Onların hatırasına anıtsal bir kitabe dikin; onların gerçek konumunu Rableri daha iyi bilir dediler. Onların yönetimini ellerine geçirmiş olan egemen sınıfa mensup berikiler ise (Kararımız) kesindir: onların üzerine ille de bir mabed yapılacaktır! dediler.” (Kehf 18:21).

 

Son günlerde Kudüs gündemde. Oysa son yüzyıldır Kudüs kimin? Kimin işgali altında? Kim yönetiyor orayı? Ne yapıyorlar orada? Bu toplumun aklına Kudüs ne zaman geldi? Yirmi Sekiz Şubat'ta Kudüs Gecesi düzenlendi ve bu programdan dolayı tanklar yürütüldü. Siyonizmin yerli uşakları tarafından ozaman bizim gündemimize girdi Kudüs. O gün bu gündür ne yaptık? Kimse kusura bakmasın ama elimizde tuttuğumuz bilmem kaç bin liralık yahudi malı telefonla ‘İsrail'i boykot edelim, hem de bilmem kimin hazırladığı boykot listesiyle’ mesajları atıyoruz. Hadi bu olmadı, kolamızı yudumlayarak bir kaç da tivit atalım. Ondan sonra ‘Kahrolsun İsrail.’ Bu kelime yanlış. Unutmayalım ki İsrail, Hz. Yakup Peygamberin diğer adıdır. Doğrusu ne? İlle de kahrolsun diyeceksen, ‘kahrolsun siyonizim ve uşakları’ de. Hem hiç Filistin ya da Kudüs’e gitmeyi düşündük mü? Oradaki Filistinliler bizleri görünce gözleri parlıyor, haberiniz olsun. Bi de şunu hatırlatayım: Orada işgal altında bir Filistin var ve hayat Filistinliler için çok zor. Sahi hiç Filistin için oradaki Müslümanlar için para gönderdik mi? Orda bir Filistinlinin ev yapması neredeyse imkansız. İzin almak için İsrail makamlarına müracaat etmesi gerekiyor. Bu da yüksek meblağlarda vergi demektir. İki odalı evlerde on-onbeş kişi kalıyorlar. Özellikle Kudüs’te her köşe başında sekiz on tane siyonizm askeri ve daha acayip olanı bu askerlerin çoğunlukla çocuk yaşta olmaları dikkate şayan. Bu çocuk askerlerin ellerinde ise ağır silahlar mevcut. Askerin olmadığı yerlerde ise son sistem kameralar, daha da zor olan bölgelerde balon kameralar var. Oradakilerin halini anlamak için oraları görmek lazım. Aslında korku devleti İsrail. Ya biz Müslümanlar. Hal-i pürmelalimiz ortada, sözde bir milyar sekiz yüz milyon müslümanız ama yok hükmündeyiz sanki. Sadece bir Reis bağırıyor, başka kimse rahatından ödün vermiyor. Oysa bizim Peygamberimiz; “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.” diyor, değil mi? Yoksa şeytanlaştık mı?

 

Bu son örnek toplum üzerinden herkes kendisini değerlendirsin. Acizane kanaatım başta şirkten kurtulmamız gerek. Nisa suresi 136. ayete bakınız. Bir de; “Hahamlarını, rahiplerini, bir de Meryem oğlu Mesihi, (alimlerini, bilginlerini) Allahla beraber rableri olarak gördüler; Oysa, Tek Tanrıdan başkasına kulluk etmekle emrolunmuş değillerdi; (o Tek Tanrı ki,) Ondan başka tanrı yoktur, (O Tek Tanrı ki,) sınırsız kudret ve izzetiyle, (böylelerinin) Onun tanrılığında bir pay yakıştırdıkları her şeyden bütünüyle uzaktır, yücedir!” (Tevbe 9:31). ayetini anlamamız lazım. Yani şirki ve tevhidi ayırtetmemiz lazım. İkincisi yalan söylemekten uzak durmalıyız . Yoksa Ahmet Yasin’in “Siz ey Müslümanlar! Suskun ve aciz, helâk olmuş ölüler!” dediği gibi suskun ve aciz kalarak helak oluruz.

 

“Onların kalblerinde bir hastalık vardır. Allah da onların hastalığını çoğaltmıştır. Söylemekte oldukları yalanlar sebebiyle de onlar için elîm bir azap vardır.” (Bakara 2:10). Yalan söylemeyi tabiat haline getiren herkes bu ayetin muhatabıdır. Çok kez söylüyorum, bir don alırken bile onlarca dükkan geziyoruz, sorup soruşturuyoruz ama din olunca sazan gibi atlıyoruz. Hepimiz kendimizi hesaba çekelim yoksa yüce mahkeme zor olacak...

 

Selam dua ve dua talebiyle.
hilal haber