Zeytin Dalı Operasyonunun Temel Kodları

Ejder Aşit

VAN 23.01.2018 09:37:12 0
Zeytin Dalı Operasyonunun Temel Kodları
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Türkiye’nin Özgür Suriye Ordusuyla(ÖSO) ile birlikte Afrin'deki PKK-PYD-YPG ve DAEŞ'e yönelik hedefleri vurmak ve sınırı terör örgütlerinden temizlemek için başlattığı 'Zeytin Dalı' operasyonu, birçok emperyalist ve münafık devletin çirkin yüzlerini ve emellerini görme adına turnusol kâğıdı oldu.

Suriye meselesi başladığından bu yana, dış güçlerin amacının bir halkı özgürleştirme olmadığı açıktı. Esed rejiminin düşürülmesi için kamuoyu nezdinde net tavır koyanların, alttan alta rejimi besleyerek düşmesini engellediği ve Ortadoğu’da kargaşadan prim elde edip hegemonyalarını devam ettirme arzusunda oldukları görüldü. Bunu yaparken kukla-taşeron örgütler kullanıldı.

Kabul etmek gerekir ki Müslümanlar, dünya siyaseti adına ileri görüşe sahip değiller. Batı, düşünen Müslüman kişi ve devlet istemediği gibi Müslümanların da sorunlara hissi yaklaşması, akli fonksiyonlarını kullanmaması ve din adına imanlarını çalan şeytanlara kayıtsız şartsız biat etmesi bunun temel nedenlerindendir. Adları, logoları, faaliyet şekilleri değişse de biliyoruz ki, fikirleri birdir. Fetö veyahut başka bir örgüt… Fikirleriyle yüzleşmek ve onlardan arınmak zorundayız. Yoksa 15 Temmuzlarımız bitmeyecek, yangın yerlerimize su taşımakla ömrümüzü geçireceğiz.

Arap Baharı, dünya siyasetinde bir milat oluşturdu diyebiliriz. Zira Batının Skypes-Picot ve Camp David Anlaşmalarıyla Ortadoğu’da köleleştirdiği irili ufaklı parçalı-bağımlı devlet yapısı bozulmuş, halklar özgürleşme imkânına kavuşmuştu. Bu hal, Batı ve bölgedeki destekçileri için sıkıntılı bir durumdu. Darbe girişimleri, infial yaratacak suikastlar ve taşeron örgütler eliyle sürdürülen terör faaliyetleri, kısa günün karından çıkarmaya çalıştıkları oportünist siyasetlerinin bir gereğidir. Türkiye’nin hem devlet şekli hem yönetim tarzı Ortadoğu devletlerinden kat be kat farklı olmasına rağmen uğradığı uluslararası linç girişimi ve dikkate alınmama siyaseti, kotarmaya çalıştıkları sefih siyasetlerinden kaynaklıdır.

Resim net. Savaş tamtamları sınırlarımızda hayli zamandır çalınıyor. 15 Temmuz ile içeriden başaramadıkları darbe girişimini komşularımıza taşıdılar. Bizler içerde gereksiz kelami tartışmalarla meşgul olurken, sınırlarımızdan sessiz sedasız tonlarca silah ve mühimmat taşındı. Bugün Hatay ve Kilis’e yapılan roketli saldırılar, işte bu kelami tartışmaların yapıldığı dönemde oluyor.

Afrin sorunu siyasi egemenlik sorunu haline gelmiştir. Abd’nin, 'Daeş ile mücadele' gerekçesiyle Türkiye’nin yaklaşık son 35 yıldır mücadele ettiği Pkk'nın Suriye uzantısı PYD-YPG'yi meşrulaştırıp bölgede kalıcı kılmaya çalışması, asıl hedefin kim olduğunu ortaya koymaktadır.

Türkiye, Ağustos 2016’daki Fırat Kalkanı Harekâtıyla, sadece sınırın Suriye tarafındaki DAEŞ’in varlığını sonlandırmamış, aynı zamanda Afrin ve Kobani arasında bir tampon bölge oluşturarak, terör gruplarının Suriye'de Türkiye sınırı boyunca uzanan bir koridor oluşturmasını engellemiş, bundan sonra yapılacak bu tarz girişimlere müdahale edeceği sinyalini vermişti. Fakat buna rağmen Abd’nin başını çektiği koalisyon devletleri, Afrin’de başta olmak üzere Türkiye karşıtı adım ve söylemlerini sıklaştırmış, Türkiye’yi bu adımı atmaya mecbur bırakmışlardır. Türkiye de sınırlarında güven ve istikrar görmek istemesinden dolayı, bu sorunu kökten halletmek istiyor. Dolayısıyla Münbiç’i operasyona dâhil edip, 'Kürt koridoru' projesinin en önemli ayağı olarak görülen Afrin ile Kobani'nin birleşmesinin önü almak istiyor.

Abd ve İran’a ayrı sayfa açmak gerekir. Dünya siyasetinde ayrı gözüken bu iki devlet, aslında birbirilerinin değirmenine su taşımakla meşguller. Sözde farklı görünseler de siyasi söylem olarak farksızdırlar. Astana ve Soçi görüşmelerinde Abd devre dışı bırakılmışken, İran’ın Afrin operasyonuna yönelik üst perdeden demeçleri samimiyetine gölge düşürüyor. Esed’den daha Esed’çi, Abd’den daha Abd’ci… Giydikleri din kisvesi ve yaptıkları mazlum edebiyatları, onları Yezidi olmaktan kurtarmıyor.

Türkiye, Afrin ve Münbiç operasyonunu tamamlamalı ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlayacak her türlü adıma destek vermelidir. Özellikle galeyana gelip İran’ın Şiiliğine karşı Sünniliği ön plana çıkarmaktan kaçınılmalıdır. Devletlerarası konjonktürün gereğini yerine getirip bir taraftan müzakereler yaparken, diğer taraftan yeni Suriye, Irak ve Afganistan olmamak için gerekli adımları atmalıdır.