“Zalim mazlumun rızasını almadan zulmedemez”

Dün Afkanistanda, Irakta yapıldı şimdi sırada Suriye ve Mısır var.

VAN 6.08.2015 13:47:29 0
“Zalim mazlumun rızasını almadan zulmedemez”
Tarih: 01.01.0001 00:00
 KULLANILMAYA FAZLA YATIRIM YAPILMAMALI!

Kullanılmaya en müsait olan aklının başkasından olanıdır. Dünyada her hastalığın çaresi vardır mutlaka. Ancak aklı başkasından olanın çaresi yoktur. O sürekli kullanılmaya müsaittir. Kullanılmaya müsait olduğu için onun yerine kararları hep başkası veriri, kararlar başkası tarafından verilince doğal olarak kontrolsüzlük ortaya çıkar.

Bu hastalıktan kurtulmak için, kullanılmaya fazla yatırım yapılmaması, çünkü başınız döner, hüsrana uğrarsınız. Elinizde sadece “kullanılmışlığınız” kalır. Bugün dünyanın maddi gücü açısından önemli sayılan batılı firavunu sistemlerin emel defterlerine bakıldığında, defterlerinin sayfaları adaletsizlik, işkence, zulüm, katliam, sömürü ve tecavüzlerle dolu olduğu görülecektir.

Bu batılı firavunu sistemlerin temellerinde kan vardır, gözyaşı vardır, işkence vardır. Bunların sistemlerinde mazlum halkların kukla yöneticilerinin tam itaatleri vardır. Bu sistemler ellerindeki imkânları kaybetmemek, dünya halkalarını daha iyi sömürebilmek için durmadan yeni yeni silahlar üreterek dünya halklarına gözdağı ve korku verirler.

Bunlar sömürdükleri, sömürgeleştirdikleri halklara bir taraftan ürettikleri silahları satarak onları birbirlerine düşürüp iç savaşlar çıkarmaya çalışırlar. Birbirlerine düşürdükleri halklara bu seferde insan hakları adına, demokrasi adına müdahale eder ve işgal ederler. Dün Afkanistanda, Irakta yapıldı şimdi sırada Suriye ve Mısır var.

Onlar bu işgallerini yaparlarken kendilerine karşı onurlu bir şekilde mücadele veren halkları terörist ilan eder kendilerine meşruiyet kazandırmak için de bu insanları medya aracılığıyla dünya milletleri nezdinde karalamaya çalışırlar.

Bunların tarih sayfalarına bakıldığında girmiş oldukları hiçbir ülke halkı yoktur ki, katledilmiş, yakılıp yıkılmamış, işkence görmemiş, tecavüzlere uğramamış olsun!..

Bu batılı firavunu güçlerin defterleri maalesef insanlık tarihi boyunca insan hakları ihlalleri yönünden, mazlum halkların kan, gözyaşı ve alın terlerinin akması yönünden oldukça kabarık olmasının tek suçlusu onlar mıdır? Acaba!...

Elbette ki hayır!...

En az onlar kadar bu sömürüleri kabul eden ve sömürgeleşmekten kurtulmak için mücadele vermeyen mazlumlaşmayı bir kader olarak kabul edenlerde suçludurlar.

Hz. Ali(ra)’ın veciz ifadesiyle “Zalim mazlumun rızasını almadan zulmedemez” eğer mazlum duruma itilmiş olan halklar, hakları ellerinden alınanlar, toprakları emperyalistlerce işgal edilenler bütün bu olanlara karşı durabilmeyi başarsalar onlara zulmetmekte olan saltanatların yıkılmaması için hiçbir sebep yoktur.

Zalimleri doğuran ve besleyen hiç şüphesiz mazlumlardır. Bir başka ifadeyle analar mazlumları, mazlumlarda zalimleri doğurmaktadırlar!.

Batılı firavunların özellikle İslam coğrafyasını işgal ederek zenginliklerini sömürdüğü yetmemiş gibi Müslüman halklara yapmakta oldukları zulüm, işkence, katliam, tecavüz gibi olayları Müslüman’ım söyleyenlerin sessizce izlemelerini, ah vahla geçiştirmelerini anlamak mümkün değildir.

Çünkü firavunu düzenlerin oynadıkları oyunda Kürt anaların yandıkları ateşte Türk analar da yanmaktadırlar. Ne acı ki, İnsanımızın birçoğu bu anlamsız savaşın kim için ve ne için yapıldığının farkında bile değildir.

Olaylara ve gelişmelere hissi kararlarıyla ve düşünceleriyle bakanlar lanet olası ırkçılığın illetine çabuk kanmakta ve olaylara sadece ırkçılık boyutundan bakmaktadırlar. Durum böyle olunca benim ırkım daha üstündür, ben ne desem o olacaktır yaklaşımları sergilenmekte ve çatışmalarda durmadan tırmanmaktadır.

Bu ateş Türküyle, Kürtüyle, Lazıyla, Çerkeziyle hepimizi dün yaktığı gibi yeniden yakacak. Buna da ülkemizin aklıselim hiçbir insanı sevinmeyecektir. Sevinenler olmayacak mıdır? Elbette olacaktır hem içte hem de dışta!..

İşte bu noktada özellikle Müslümanlar olarak aydınlarımıza, akademisyenlerimize, siyasilerimize, bürokratlarımıza büyük görevler düşmektedir. Var olan bu yaranın kapanması için herkes üzerine düşeni yapmak zorundadır.

Aksi halde bu yara iç ve dış düşmanlar tarafından kaşındıkça kaşınacak ve sonunda da kangrene dönüşecektir. Sonuç olan bu ülkenin insanlarına Müslüman, mazlum insanlarımıza olacak kazana ise batılı firavunu düzenler ve yerli işbirlikçileri olacaktır.

Nasihatlerin musibetlerden evla olması dileğiyle.