Yine yeni yeniden

İsmail Kılıçarslan

VAN 19.08.2017 12:01:04 0
Yine yeni yeniden
Tarih: 01.01.0001 00:00
 19 Ağustos 2017
Avrupa’da her terör saldırısı olduğunda yazdığım yazıyı bir kez daha yazacağım. Ne bıkacak, ne usanacağım. Zira dünya büyük bir hızla ‘kendi kıyametini hazırlama’ performansında tam gaz devam ediyor yoluna.

 
Yine yeni yeniden
Yeni Şafak
Önce fıkrayı hatırlayalım. Girit’te nasıl olduysa ilk kez tavşan denen hayvanı yakalar köylüler. Kuş da değil deve de... Nedir ne değildir diye bakarlar, bir şeye benzetemezler. Çareyi, hayvancağızı alim bir zât olan Bektaşi dede babasına götürmekte bulurlar. Derler ki ‘dede baba bu nedir?’ Serde alimlik var, hikmet var falan ama ne bilsin Bektaşi dede babası bu hayvanın ne olduğunu? Ömründe hiç görmemiş ki. E, ‘bilmiyorum’ demesi de cemaatte hayal kırıklığı yaşatacak. Çareyi şu cevapta bulur: ‘Evlatlar, bu budur. Böyleleri böylelerini doğurur.’
Avrupa’da ne vakit bir terör saldırısı haberini içim yanarak okusam, izlesem aklıma hep bu fıkra gelir. ‘Bu budur. Böyleleri, böylelerini doğurur.’

Kendi sıcak yatağı dışında neredeyse hiçbir durumu önemsemeyen, kendi çıkarları söz konusu olduğunda sırtlan kesilen, dünyanın geri kalanında insanların hangi şartlarda yaşadığına hiç dikkat kesilmeyen Avrupa ve onun gayrı meşru çocuğu Amerika keşke yine de ektiğini biçmese. Keşke yine de Avrupa’nın da, Amerika’nın da ‘vahşi siyaset’inden habersiz masum insanlar canlarını alçak terör saldırılarında kaybetmeseler.

Ne ki iş böyle değil. Avrupa da, Amerika da ektiğini biçiyor. Bugün global terörizmin en büyük destekçisi durumunda olan Avrupa ve Amerika sık sık ‘kendi ektiği ile’ zehirleniyor.

Dünyanın kaynaklarını arsız bir iştahla, vahşi bir barbarlıkla ve sadece ‘kendi sıcak yatağı’nı önemseyerek sömüren Avrupa ve Amerika, makas değiştirmenin, empati yapmanın, ötekini de dikkate almanın bir yolunu bulmazsa kıyamete doğru dört nala gidiyoruz demektir. Ve bilirsiniz, kıyamet koptuğunda bütün insanlığa kopacaktır. Ayrım yapmadan.

İspanya, Almanya, Fransa, Amerika, Suriye, Türkiye, İran, Irak... Terör artık her yerde. Ne coğrafya ayırıyor ne ülke ayrımı yapıyor. Silaha erişimin bu kadar kolaylaştığı, bomba yapımının internetten öğrenilebildiği, tek kişilik eylemlerle onlarca insanın öldürülebildiği bir dünyada yaşıyoruz.

İngiliz düşünce kuruluşu Henry Jackson Vakfı bir rapor yayınladı. Ne diyor raporda: ‘Vahşi terör örgütü PKK’nın Suriye kolu YPG’ye katılan İngilizler başımıza büyük bela olurlar. Döndüklerinde ülkemizde yalnız kurt saldırıları ya da kitlesel terör eylemleri düzenleyebilirler.’

Hah. Hani mesele DAEŞ’ti? Değil işte. Meselenin DAEŞ olduğunu düşünmek dolmanın büyüğünü yutmak olur. Bugün DAEŞ, yarın YPG saflarında çarpışan İngilizlerin kuracağı örgüt, sonraki gün Ku Klux Klan, sonraki gün bilmem ne  intikam tugayı. Bugün DAEŞ denen canavarlık biçimini yok edersin, yarın daha zalimi, daha vahşisi, daha canavarı kurulur. Üstelik kurulurken de emperyalizmin âli menfaatleri gereği silah, para, insan kaynağı desteği bulur Avrupa ya da Amerika’dan.

Şimdi durup düşünelim. Benim ‘küresel emperyalizme karşı küresel intifada’ olarak kodlamaya çalıştığım bir ahlakla ahlaklanmayacaksak dünyanın o derin karanlığa doğru baş döndürücü bir hızla yuvarlandığını oturup izlemek zorunda kalırız. Din, meşrep, mezhep, ırk, ideoloji falan ayırmadan bir yeni direniş cephesine ihtiyacı var insanlığın.

Bu cephenin ısrarla savunması gereken şey insanın biricilikliği, insan hayatının önemidir. Suriye’de terör yüzünden ölen masumla Barcelona’da terör yüzünden ölen masum arasında bir ‘nitelik farkı’ olduğunu düşünen herkes emperyalizmin değirmenine su taşıyordur. ‘DAEŞ kötü ama YPG iyi’ diyen de, ‘YPG kötü ama DAEŞ iyi’ diyen de dünyayı kıyamete hazırlıyordur.

Terörle, daha doğrusu en temelde ‘kötülük’le mücadelede yine, yeni, yeniden bir dil icat etmek gerekir. Zira dünyanın kurtuluşu oralarda bir yerdedir.