Yenilikçiler-Tayyipçiler-AK Parti

Ayşe Böhürler

VAN 19.08.2017 11:58:18 0
Yenilikçiler-Tayyipçiler-AK Parti
Tarih: 01.01.0001 00:00
Geçen hafta 16. yılını dolduran Ak Parti’nin yolunun ülkenin kaderiyle böylesine  kesişeceğini o yıllarda elbette tahmin edemezdik. Mümkün değildi. Ak Parti, bu ismi almadan bir yıl önce siyasetin tıkandığı, Türk ekonomisinin iflasa sürüklendiği bir dönemde “yenilikçi bir hareket “olarak doğdu.

 
Yenilikçiler-Tayyipçiler-AK Parti
14 Ağustos 2001’de Bilkent kuruluş açıklamasından kısa bir süre önce yapılan Afyon toplantısı Parti’nin kuruluş sürecini hızlandırmıştı. Partiye diğer partilerden geçen milletvekilleriyle daha önce siyaset ile hiç tanışmamış yeni kadrolar orada karşılaştı ve birbirlerini tanıma imkanı buldu. Üç gün süren toplantıda Kürt meselesinden eğitime birçok konu tartışılma imkanı bulmuştu.  Yenilikçiler hareketinin lideri Tayip Erdoğan’ın her tartışmada temel vurgusu “Kuracağımız partide ahlak zeminine dayalı bir siyaset olacaktır” olmuştu.
Yenilikçilerin iki ayağı vardı. Bir ayağı Fazilet Partisi’nden ayrılan Abdullah Gül başkanlığındaki ekip oluşturuyor, diğer ayağı da Tayyip Erdoğan’ın belediye başkanlığı dönemindeki yakın çalışma ekibi oluşturuyordu.

Kurucular listesi hazırlanırken iki ekip de ortak bir liste çıkardı. Pek çok kanaat önderi bu süreçte etkili oldu. Genç isimler ile Türk siyasetinin tecrübeli isimleri aynı çatı altında buluştular. Ak Parti kendisine farklı partilerden geçen 51 milletvekili ile 2003 seçimlerinden önce TBMM’de temsil edilmeye başlamıştı. Bu çizgi, tecrübeyle yeni isimlerin yenilikçi bakış açılarını buluşturan bir çizgiydi. Eskinin de yeninin de hem değeri vardı hem de yeri. Bugün de bunun önemli bir başarı kriteri olduğuna inanıyorum.

AFYON’DAN NOTLAR…

Dönem haberlerini okurken aynı siyasi karakterlerin yine devrede olduğunu görüyoruz. Mesela “yenilikçilerin” parti kurma çağrısına cevap veren isimlerden birisi de Meral Akşener’di. Biz ilk kurucu heyet olarak Afyon’a gittiğimizde Meral Akşener’in oraya geleceği söyleniyordu. Ancak orada vazgeçtiğini öğrendik. Medya tabii ki bugünkü medya değildi. “Anti Erdoğan” medyası diyebileceğimiz bir çizgide yönlendiriliyordu. Yenilikçi hareketi yakından takip ediyor ve sürekli negatif haberlerin peşinde koşuyordu. Afyon toplantısını haber yapan Abdullah Karakuş, Meral Akşener’in kopuşuyla Erdoğan’la temas kuran DYP-ANAP ve MHP’lilerin de Parti’ye katılmaktan vazgeçtiğini söylüyordu. Yenilikçiler cenahındaki kulislerde ise Akşener’in; Susurluk’un karanlık isimlerini partiye sokmak istediği, sokamayınca da gittiği konuşuluyordu. Bir diğer rivayet de teşkilattan sorumlu genel başkan yardımcılığını beklediği ama buna dair bir umut görmediği şeklindeydi. 

Akşener’in kopuşu “Ülkücü- İslamcı birlikteliğinin kolay olmayacağını gösterdi” yorumu ile  medyada yer alıyordu.

O dönemin tartışma başlıkları Fazilet Partisi’nin devamı olup olmayacağı şeklindeydi. Bir ikinci konu da başörtülü milletvekili aday gösterilip gösterilmeyeceğiydi.

Medya, vaziyeti kuruluş sürecinde Fazilet’ten kopuş, gelenekçiler ve yenilikçiler arasındaki kavga üzerinden değerlendiriyordu.

Afyon toplantısı YENİ PARTİ programının önceliklerinin belirlendiği toplantı oldu. Sayın Erdoğan ve Gül’ün uzun süredir devam ettiği kanaat önderleriyle, çeşitli toplum temsilcileriyle, akademisyenlerle yaptıkları toplantıların da bu sürece katkısı büyük oldu. Parti kadrosu zaman içinde değişti. O dönem olan bazı isimler sonradan ayrıldılar. Kuruluş yıllarının muhalif kanadındaki birçok isim de sonradan parti başarı kazanınca siyasete dahil oldu, hatta başından beri içindeymiş gibi olayları anlatmaya başladı.

PETER PRENSİBİ VE YENİ KADROLAR

Ak Parti içinde geleneği temsil eden, farklı uçları barındıran yenilikçi bir hareket olarak yola çıktı. Geleneğe olan bağlılığı yenilikçiliğine engel olmayan bir çizgide karar kıldı. Bu çizgide yer yer kendi gerisine düşse de, hatalar yapsa da her seferinde yenilenmenin, bir ileri adım atmanın yolunu buldu. 

Ak Parti, bünyesine farklı siyasi çizgiden insanları katmakta hiçbir zaman beis görmedi. Aday profilleri her zaman çok geniş bir yelpazeden oldu. Başarısının ardında bu geniş yelpazenin de etkisi vardı.

AK Parti’de yaşanan durağanlığı Sayın Erdoğan metal yorgunluğu olarak tanımladı. Belli ki toplumun değişim hızıyla siyasetçinin değişim hızı arasındaki uyum sağlanamıyor. Geleneği konumlandırmaktan başlayarak “yeni” olanı anlamaya ve revizyona ihtiyaç var. Ancak bunu sadece  genç kuşaklardan beklemek her şeyden önce onlara haksızlık olur. Bir şey, eskiye ait olduğu için kötü yeniye ait olduğu için de iyi olamaz. İyi- kötünün ve en önemlisi de başarı hedefinin kriterlerini ortaya koyup, bunu uygulayabilecek kadrolarla revizyona gitmekte fayda var. Ancak bu değişim yapılırken de mutlaka nitelikli bir iş  tecrübesi aranmalı.

Alev Alatlı Türkiye’nin sanayi devrimini atlamasını, hiyerarşiyi iyi işletememesine ve en önemlisi de hiyerarşiyi yapılandırırken Peter Prensibi denilen iş mühendisliği ilkelerinin ihmaline bağlar. Yani başarıyı getirecek yeterliliklere göre kadroları belirlemek… Onu da şöyle özetler: “Bir fabrika yanar, çok başarılı bir yönetici donar kalır. Fabrika bekçisi atak bir şekilde yangını söndürür. Ertesi gün bekçiyi müdür yaparlar. Ancak sonuçta hem müdürden hem de bekçiden olurlar... İşte Peter İlkesi!


Yeni Şafak