YENİDEN DÜNE UYANMAK!

PKK ne istiyor? Önce “Öcalan muhatap alınmalı” diyen örgüt, Öcalan’ın muhatap alındığı süreç sonrasında “Öcalan silahsızlanma çağrısı yapamaz” diyorsa, seçim barajından yakınıp barajı aşan HDP’nin sözünün kendile

VAN 13.09.2015 12:23:28 0
YENİDEN DÜNE UYANMAK!
Tarih: 01.01.0001 00:00
Stargazete/ Açık Görüş/ Gülçin Avşar

Her sabah aynı güne uyanan bir insanın hikayesini anlatan bir film “Groundhog Day”. Hırslı bir hava durumu muhabiri olan Phil Connors, geleneksel “dağ sıçanı günü (groundhog day)” etkinlikleri kapsamında 2 Şubat’ta dağ sıçanının gölgesine göre hava durumu tahmini yapmak için küçük bir Amerikan kasabasına gönderilir. Her sene aynı haber için aynı kasabaya giden muhabirin istemeye istemeye yaptığı bu iş, son gidişinde tam bir kâbusa döner. Çünkü Phil, haberi yapmak için gittiği kasabada her sabah aynı güne uyanmaya başlar. Kendisi dışında kimsenin hatırlamadığı dünü tekrar edip durur. Ve Connors, rahatsız edici onlarca özelliğinden, nobran, kaprisli, kibirli tavırlarından kurtulana dek aynı günü yaşamaya devam eder.

Bugün artık dündür
KCK, Öcalan’la doğrudan yürütülen barış görüşmelerinin dolaylı tarafı olarak, 2013 başında ilan etmiş olduğu ateşkesi 12 Temmuz 2015 günü sona erdirdi. 
“Türk devletini karakol, askeri amaçlı yol ve barajlar yapmaması konusunda sürekli uyarmış, bunların ateşkesi bozmak ve savaşı başlatmak anlamına geldiği vurgulanmıştır” açıklamasının ardından günümüze dek gelen günler yeniden 2013 öncesi döneme döndü.
Onlarca ölüm, cenaze, kan, gözyaşı. Tam da unuttuğumuz bir zamanda yeniden haberlerin ilk üç sırasını ölüm ve çatışmalar alırken, açık oturum programları da yeniden stratejistleri konuk etmeye başladı.

Ülke yeniden “düne” uyandı.
Oysa iki yılı aşan bir çatışmasızlık dönemi boyunca, en güçlü kazanım siyasetin etki alanının genişlemesi olarak karşımıza çıkmıştı. Gezi olayları, 17/25 Aralık girişimleri ve devam eden operasyonlarının kaotik ortamında girilen 2014 yerel seçimlerindeki olumlu tablonun peşi sıra cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ilk kez Kürt bir adayın girdiği, sakin ve demokratik bir seçim dönemi geçirilmişti. HDP’nin yüzde 13’lük oy oranıyla barajı aşması ve meclisteki sayısını iki katına çıkartması, barışın çok daha güçlü bir siyasi aktörle yürütülmesini mümkün kılan bir ortam yaratmıştı.

Fakat bütün bunlara rağmen PKK, genel seçimlerin hemen ardından HDP’nin de Öcalan’ın da silah bırakma konusunda kendilerine çağrı yapamayacağını söyledi. HDP’ye, kendileriyle olan ilişkisindeki “hiyerarşik konum”unu hatırlattı. Öcalan’ın ise cezaevinde olmasının, kendileri açısından Öcalan’ın erkini geçersiz kıldığını belirtti.
KCK, ateşkesi sona erdirirken karakol, baraj, yol yapımlarını gerekçe gösterdi. Bunların, savaşı başlatmak anlamına geldiğini söyledikten sonra Urfa’da evlerinde öldürdükleri iki polisin canıyla yeniden çatışmalı sürece girmemize neden oldu.
2011 yılında basına sızdırılan Oslo görüşmesinin ses kayıtlarında devlet yetkililerinin PKK/KCK ile doğrudan görüşme yaptığını öğrenmiştik. MİT adına dönemin Müsteşar Yardımcıları Afet Güneş ve Hakan Fidan, PKK yöneticileri Sabri Ok ve Mustafa Karasu ile görüşmüştü. Üstelik ses kaydına göre yapılan bu görüşmeler Öcalan’a da iletilmişti.
O gün PKK’nin, barış için neler istediğine dair yorum yapmamızı sağlayabilecek bu ses kaydında Mustafa Karasu, Öcalan tarafından “yol haritası” verilmesini beklediklerini ve buna uygun hareket edeceklerini söylüyordu.
Kürt şehirlerinin her tarafına hendekler kazan, şehirleri bombalarla doldurduklarını ve yerelde yapılandıklarını söyleyen ve “devrimci savaş” hali ilan eden PKK yöneticileri, bugün ise Öcalan’ın silahsızlanma çağrısının örgüt tarafından kabul edilemez olduğunu söylüyor. Oysa aynı ses kaydında Mustafa Karasu, Öcalan’ın doğrudan muhatap alınması gerektiğini, toplumun da buna hazır olduğunu belirterek “Önder Apo’nun muhataplığının meşrulaşması Türkiye’nin çıkarınadır” diyordu.
Gerçekten de 2012 sonundan beri Öcalan’ın doğrudan muhatap alınıp, görüşmelerin kamuoyuyla paylaşılmasıyla devletin ve toplumun buna hazır olduğu görülüyor. Fakat bugün de PKK, bir anlamıyla, Öcalan’ın muhataplığını reddetmiş oluyor.

PKK gerçekte ne istiyor?
Oslo sürecine ait söz konusu ses kaydında, Sabri Ok’un “anadilde eğitim, seçim barajı ve tutuklu siyasetçiler (KCK davaları)” ile ilgili talepte bulunduğunu görüyoruz. Beşinci görüşme olduğunu anladığımız Oslo görüşmelerinin evvelinde neler konuşuldu, PKK tarafından neler talep edildi bilmiyoruz. Ancak anadilde eğitim, seçim barajı ve KCK davaları ile ilgili son barış süreci döneminde Türkiye tarafından sayısız adım atıldı. Her ne kadar devlet okulları henüz bu aşama için hazır olmasa da 30 Eylül 2013’te dönemin Başbakanı Erdoğan tarafından açıklanan Demokratikleşme Paketinin ardından özel okullarda Kürtçe okutulması yasalaştırıldı. Aynı paketle, herkese zorla “Türküm doğruyum” yemini ettiren, “Andımız” kaldırıldı. Siyasi partilerin Türkçe dışındaki dillerde propaganda yapması serbest bırakıldı.
Son barış süreci boyunca hükümet tarafından atılan adımların eksiklikleri, içerdiği usulî hatalar ya da yavaşlıklar tartışılabilir olmakla birlikte, geçmiş dönemle mukayese edilemez boyutta gelişmeler sağlandığını görmemek mümkün değil. Hele ki Oslo görüşmelerine ait ses kaydında PKK yetkililerinin taleplerine baktığımızda devrimsel boyutta gelişmelerin yaşandığını dahi söyleyebiliriz. Öcalan’la görüşüldü, doğrudan tüm Türkiye’ye Öcalan mesajları iletildi, anadilde eğitim ve kültürel haklarla ilgili birçok yasal değişiklik sağlandı, KCK tutukluları serbest bırakıldı vs. Ses kaydı notlarında yer alan seçim barajı konusunda ise muhalefet ve iktidar partisi arasında yaşanan uzlaşmazlık ile değişiklik yapılmamış olması söz konusu talepler arasındaki tek eksiklik olarak sayılabilir.
Peki şimdi PKK ne istiyor? Önce “Öcalan muhatap alınmalı” diyen örgüt, Öcalan’ın muhatap alındığı süreç sonrasında “Öcalan silahsızlanma çağrısı yapamaz” diyorsa, seçim barajından yakınıp barajı aşan HDP’nin sözünün kendilerini bağlamayacağını söylüyorsa gerçekte ne istiyor?
1993 yapımı Groundhog Day filminde, halk, Dağ sıçanının 2 Şubat’taki gölgesine göre havaların ısınıp ısınmayacağını anlamaya çalışıyordu. Oysa bilimsel olarak Şubatın başında kışın sona ermeyeceğini herkesin kabul etmesi gerekir, değil mi? Fakat, herkes gölgeyi takip etmek için festivale akın ediyordu.
Bugün bir kez daha aynı güne uyanmayı seçen PKK’nin, ölerek ve öldürerek, cesetler içinde bir coğrafya yaratışının hikayesi, maruz kaldığımız. Filmden farklı olarak hepimiz örgütün geçmişte kalmış bir güne uyandığını görüyoruz. Ölerek ve öldürerek de savaşın sona ermeyeceğini de biliyoruz.

PKK/KCK’nin içine girdiği bir döngü bu.
Biz de onun “hak mücadelesi” adına başvurduğu şiddetle bugünü değil, aslında dünü yaşıyoruz.

www.iktibasdergisi.com