Yemen'in Hizbullahı Hûsîler

Ramazan Yıldırım

VAN 14.10.2014 15:32:48 0
Yemen
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Anayasasına göre İslam şeriatının yasamanın temel kaynağı olduğu ülkelerden biri olan Yemen nüfusunun %85 civarı kabile-aşiret bağlarına sahiptir. Kabilecilik ve bölgeciliğin sosyal ve siyasi hayatın en belirleyici unsuru olmasının yanı sıra ABD’den sonra halkı tarafından en fazla silah taşınan bir ülkedir. Nüfusunun büyük bir kısmının Şafilerden diğer çoğunluğun Zeydîlerden oluştuğu bu ülkede İsmailîler, az da olsa Yahudi ve Hıristiyanlar da yaşamaktadır.

Osmanlı devletinin Yemen’den çekilmesiyle birlikte Kuzey Yemen 1918’de bağımsız bir devlet olurken İngiltere’nin sömürgesinde kalan Güney Yemen 1967 yılında bağımsızlığına kavuşmuştur. İki farklı devlet olarak varlığını devam ettiren Yemen 1990 yılında tek devlet çatısı altında bir araya geldi. Yaklaşık olarak 25 milyonluk bir nüfusa sahip olan Yemen’in bugün içinde bulunduğu derin krizler bu birleşmeden sonraki sürecte adalet temelli bir sistemin inşa edilememesinden kaynaklanmaktadır. Birleşme sonrası kendisini en fazla mağdur edilmiş olarak gören kesim daha çok Kuzeyde yaşayan Zeydîler oldu. Yemen’in kuzeyindeki sarp coğrafyada yaşayan Zeydîler kendilerine özgü kültürel, sosyal ve dinî geleneklerini yüzyıllarca sürdürdüler. Ancak yeni sistem onları aşamalı bir şekilde oldukları gibi entegre etmek yerine uyguladığı sosyal ve eğitim politikalarıyla asimilasyon yöntemine başvurmuştur.

Zeydî ana bünyeden koparılan Hûsîler

Yemen’de yaşayan ve İmam Zeyd b. Ali’nin dinî-siyasî yorumlarını benimseyen Zeydîler içinde yer alan Hûsîler, Arap baharı sonrasında siyaset arenasında yer alarak dikkatleri üzerlerine çektiler. Diğer Zeydîlerden farklı olarak Zeyd b. Ali’nin fıkhî ve itikadî yorumlarından daha çok onun siyasî kimliğini ve Emevilere karşı isyan hareketini ön plana çıkardılar. Zeydîlik, Şiî eğilimli bir mezhep olmasına rağmen İran’ın resmi mezhebi olan İmamiyye yorumundan daha çok Sünnî kökenli mezheplere özellikle de Hanefîliğe daha yakındır. Hûsîler, diğer Zeydîlerin aksine siyasî olarak İran’la ilişki içinde olduklarından dolayı İran’ın resmi mezhebiyle yakın bir akrabalık tesis etmeye çalışmaktadır. Yemen’deki Zeydî ana damarın yabancısı olduğu ve sadece Hûsîlerin son yıllarda kutlamaya başladığı ğadir-u hum bayramı ve aşûra gibi törenler tamamen İran hinterlandındaki Şiilerin yaşattığı geleneklerdir.

1990 yılındaki birleşmeden sonra Zeydîler, Hizbu’l-Hak/Hak Partisi ismiyle siyaset hayatına atıldılar. Ancak siyasetin doğası gereği parti içi tartışmalar başladı ve bölünmeler yaşandı. Daha çok Hûsîlerin başını çektiği ve siyasal aidiyetten daha çok dinî hiyerarşinin ağır bastığı bir gurup partiden ayrılarak eğitim ve sosyal faaliyetlere yoğunlaşmaya başladılar ve zeydî gençler üzerinde etkisini giderek artıran Mümin Gençlik Platformunu kurdular. Hûsîlerin selefîlerle ideolojik olarak karşı karşıya gelmesi de bu dönemle birlikte başladı.

Suudi Arabistan’ın desteğiyle Yemen yönetiminin Hûsîlerin yoğunluklu olarak yaşadıkları Sa’de bölgesine 2004 yılından bugüne kadar altı defa havadan ve karadan düzenlediği saldırılar sonucu binlerce Hûsî hayatını kaybetmişti. Bu savaşların bir kısmında bazı selefî gurupların da yer almasına göz yumulmuş ve Yemen hükümeti bu saldırılarına meşruiyet kazandırmak için mezhepçi bir dil kullanarak Hûsîleri sapkın kişiler olarak değerlendirmiştir. Hûsîler ise bu saldırıların ABD’nin isteğiyle gerçekleştirildiğini ve Amerika’nın İslam coğrafyasını etnik ve dinî esaslara göre parçalayıp birbirine düşürme stratejisini uyguladığını söylemişlerdir.

Zeydîler, yüzyıllardır Yemen’de Şafiîlerle birlikte yaşamaktadırlar. 1990 yıllarından itibaren Suud’un desteklediği Selefî guruplar İslam dünyasının diğer bölgelerinde olduğu gibi Yemen’de de yükselen bir akım haline geldi. Mezhep olarak Şafiî olan Yemenliler arasında tırmanışa geçen selefîlik, Zeydîlerin dinî yorumlarına ve mezhep büyüklerine karşı tekfire varan teolojik bir eleştiri saldırısı başlattı. İşte siyasî, ekonomik ve sosyal alanlarda kendilerini dışlanmış olarak gören Hûsîler, kendilerine bir çıkar yol olarak siyaseten İran’la yakınlaşmak zorunda kaldılar. Yemen yönetiminin son yıllarda uyguladığı baskı politikaları onların bu kopuşunu ve İran’la yakınlaşmasını hızlandıran bir faktör olmuştur.

Etnik olarak aynı isimle anılan aşirete mensup olan ancak daha çok dinî-siyasî görüşleriyle tebarüz eden Hûsîlere göre yönetici olacak kişinin Haşimî soyundan gelmesi gerekir ki kendileri de Hz. Fatma’nın soyundan geldiklerini iddia etmektedirler. Bu yaklaşımlarıyla Hûsîler, içinden çıktıkları Zeydîliğin siyasî-itikadî yorumundaki bazı esnekliklere de karşı çıkmışlardır. Hûsîlerin topluma deklare ettikleri talepleri arasında; özgür ve onurlu bir şekilde Yemen toplumunun bir parçası olmak, eğitimde Zeydîliğin temel dinî yorumlarının yer alması, Zeydî kökenli şahsiyetlerin küçük memurluklardan daha çok devletin önemli yüksek kademelerinde eşit bir şekilde istihdam edilmesi, Zeydîlerin yoğunluklu yaşadıkları bölgelerde ekonomik ve sosyal kalkınmanın sağlanması gibi hususlar yer almaktadır.

Hizbullah’ın Reenkarne olmuş hali Ensarullah

2011 yılında Tunus’ta başlayan Arap baharı onlarca yıldır bu coğrafyada üstü örtülen, baskı altına alınan ve yok farz edilen ne kadar sorun varsa hepsinin farklı etnik veya dini bir kisveyle ortaya çıkmasını sağlamıştır. Yemen açısından da durum değişmemiş ve özellikle son yarım asırdır uygulanmakta olan adaletsiz politikalar buradaki sorunların farklı şekillerde tezahür etmesine sebep olmuştur. Ülke içindeki silahlı çatışma, yolsuzluk ve yoksulluktan dolayı biriken öfke 2011 yılında patladı ve 33 yıldan beri iktidarda olan Ali Abdullah Salih ve ailesi çekilmek zorunda kaldı. Bunun üzerine başlayan Yemen milli diyalog toplantılarının ardından Yemen’in tek devlet çatısı altında olmak üzere altı özerk bölgeden oluşması ve bu hususun 2015 yılında referanduma götürülecek olan anayasada yer alması kararlaştırıldı. Buna göre her bölge kendi içinde özerk olacak, merkezi hükümetten bağımsız bir parlamento ve hükümetle idare edilecek, birleşik merkezi hükümet ise savunma ve dış politika konularında tek söz sahibi olacaktır.

Birkaç yıl öncesine kadar Sa’de bölgesinde kültürel hakları için mücadele eden Hûsîler bugün silahlı olarak Amran ve San’a şehirlerine yürüyerek birçok devlet binasına el koymuş, Başbakan Basendu hükümetinin istifasını istemiş, yapılan akaryakıt zammının geri alınmasını istemiştir. Cenbiye ve kalaşnikofun hafif silah kabul edilip herkes tarafından taşınmasının normal olduğu Yemen’de Hûsîlerin ağır silahlarla günlerce yürüyüp başkenti kuşatmaları sonucu “Barış ve Milli Koalisyon” anlaşmasının yapılmasına karar verildi. Buna göre mevcut hükümet istifa etmiş, akaryakıt zammı geri alınmış ve yeni bir mütabakat hükümetinin kurulması, başbakanın iki yardımcısından birinin de Hûsîlerden atanması hususları karara bağlanmıştır. Hûsîler, bu kararlarını kabul ettirerek Yemen siyasetinde güçlü bir aktör olmalarının yollarını aralayarak siyasetin merkezinde yer almışlar ve siyasi güç dengelerinin yeniden karılmasını sağlayıp Yemen İhvan hareketinin belirleyici bir siyasi unsur olmasını da devre dışı bırakmışlardır.

Ordunun sessizliği, İran’ın lojistik desteği ve son 30 yıl boyunca Zeydîleri mağdur duruma düşüren Ali Abdullah Salih’in kurumlar içindeki güçlerinin örtük desteğiyle Hûsîler bugünkü konumlarını perçinlemeye çalışmaktadırlar. Sabık başkan Salih’in ordu ve devletin diğer birimlerindeki güçleri, Hûsîlerin bu silahlı ilerleyişi karşısında sessiz kalarak eski rejimin Arap baharı sonrası Yemen’de başlayan yeni sürecin ve elde edilen siyasi kazanımların geri alınmasını sağlamaktadır. Daha önceki krizlerde devreye giren Suud, Katar ve BAE’nin derin bir siyasi kırılmanın yaşandığı bu süreçte sessiz kalmaları da manidardır.

Hûsî aşiretinin lideri olan Bedruddin el-Hûsî aynı zamanda topluluğun dinî lideri ve imamıdır. Oğlu Hüseyin el-Hûsî, siyasi kimliğiyle öne çıkarak Hak Partisinin kurucuları arasında yer aldı ve 1993-97 yılları arasında milletvekilliği yaptıktan sonra partiden ayrılarak Mümin Gençlik teşkilatının başına geçmiştir. Yemen’deki bazı siyasi gözlemciler, Hûsîlerin İran devrim muhafızları ve Lübnan Hizbullahı temsilcileriyle organik ilişki içinde olduklarını bu ilişkilerin de 2004 yılında Yemen güvenlik güçlerinin düzenlediği bir saldırı sonucu hayatını kaybeden Hüseyin el-Hûsî tarafından kurulduğunu iddia etmektedirler. Onun ölümünden sonra yerine kardeşi Abdülmelik el-Hûsî hareketin başına geçmiştir ancak bu hareketin manevi liderliğini ise baba Bedruddin el-Hûsî yapmaktadır. Bugün ise Hûsîlerin en örgütlü yapısı Ensarullah isimli teşkilattır. “Allahu Ekber, Kahrolsun Amerika, Kahrolsun İsrail, Yahudilere lanet olsun ve zafer İslam’ındır” sloganlarını kullanan Ensarullah hareketiyle Hizbullah arasında birçok paralellikler kurulmakta ve İran’ın Yemen’deki Hizbullah’ı olarak değerlendirilmektedir. Arap Baharı sonrası Yemen’deki tüm kesimlerin partileşerek siyasette var olma mücadelesinin verilmesine rağmen Hûsîler, çok daha önceleri içinde bulundukları siyasi partiyle yollarını ayırarak silahlı bir örgüt hüviyetine bürünerek siyasal hak elde etme mücadelesi vermeye çalışmakta ve bunu yaparken de Lübnan’daki Hizbullah hareketini taklit etmektedir.

Mevcut kazanımlarını korumak isteyen Hûsîler, bugüne kadar Yemen’in bütünlüğü adına karşı çıkılan bağımsız Sa’de İmamlığını kurma karşılığında belki de ellerindeki silah kozunu sonuna kadar kullanacaklardır. Tüm bu gelişmeler sonucu Yemen İhvanı şimdilik siyasi denklemin dışına itilmiş gözükmektedir. Işid’in kısa bir süre içinde Musul’u ele geçirip Irak ve Suriye’de birçok bölgede hâkimiyetini ilan etmesi gibi Hûsîler de benzer bir yöntemle düzenli ordu birliklerinin hiçbir müdahalesiyle karşılaşmadan Sa’de’den Amran’a oradan da başkent San’a ya kadar yürüyerek Yemen siyasetindeki tüm dengeleri altüst ettiler.