Ve insan defalarca şeytanlara, firavunlara aldandı.

Ne yazık aldandık! Ne yazık insan yine aldandı!

VAN 24.08.2015 23:19:39 0
Ve insan defalarca şeytanlara, firavunlara aldandı.
Tarih: 01.01.0001 00:00
VE İNSAN ALDANDI!


Ey insan!
Bütün dualarımı sana adadım.
Adadım ki Kabillerden olmayasın.
Ve cehennem seninle dolmasın.
Yeryüzünün en kutsalı anneler,
Canilere gebe kaldığını bilse!
Feryat edip seni doğurmaz ey insan!
Ey İnsan!
Ey yeryüzünün halifesi!
Tenine gül, yasemen yakışan insan!
Ruhuna takva, bedenine sevda  giydirmek varken,
Neden çirkinlik elbisesi giyersin?
Yeryüryüzü Hanne’nin adamışlığına muhtaçken,
Yusuf’un berraklığına hasretken,
Ömer’in adaletini ararken,
Halid’in bilenmişliğini kuşanmak gerek.
Ey insan!
Sen eşrefi mahlukatsın, özlenensin.
Melekut aleminin bile imrendiğisin.
Söyle, neredesin?
Ne yazık duadan elleri karıncalanmış annelerin,düş kırığısın.

Bir annenin duasında olmak, tarif edilemeyecek kadar değerlidir, kıymetlidir.Hangi hazine, hangi güç, hangi makam bunun yerini tutabilir ki?

Doksanlı yılların tekrarını yaşadığımız şu günlerde, yine annelerin ciğeri pareleniyor, onların feryatları arşı âlâyı titretiyor. Anneler vardır; dua eder, anneler vardır; beddua eder. Gündüzün silahların gölgesinde, geceleri ise silah seslerinin hiç kesilmediği yavaş yavaş metruklaşan şehrimde, hüznün soğukluğu tahakküm ediyor.

Bir sokak ötede devam eden çatışmalarda, kimse ölmesin diye dua ediyorum.Evladına beddua eden anneleri hüzünle seyrediyorum.Susarak konuşmayı tercih ediyorum ve duadan elleri karıncalanmış annelere,muhabbetle bakıyorum.

Suruç katliamıyla başlayan sıcak savaş, nice yeni fidanlarımızı bizim olmayan bir savaşa kurban vermeye sebep oluyor. Kesinlikle bizim olmayan bir savaş bu! Hangi toprak parçası, hangi ırk, hangi ideoloji yada hangi siyasi oluşum bir insanın hayatından daha ehemmiyetli olabilir ki?

Ne yazık aldandık! Ne yazık insan yine aldandı! Çok değil dört yıl önce deprem olmuştu. Şehir merkezindeki otel yıkılmıştı. Yardım ekibi aralıksız çalışıyordu. Ve sürekli şu ses vardı. “Sesimi duyan var mı?” O ses kulaklarımda hep yankılandı durdu.Hiç unutamadım o sesi. Ve şimdi avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum.

-Kardeşlerim sesimi duyan var mı?

Hz Muhammed a.s. veda hutbesinde ‘’burada bulunanlar bulunmayanlara duyursun’’ demiş. Rabbimden dileğim yazdıklarımın ve yazacaklarımızın bir çok insana ulaşması ve ulaştıktan sonra kalplere tesir etmesi..

Mevcut iktidarın yanlışları, teslimiyetçi ruha bürünmesi (!) üzerine çok konuştuk ve özeleştiri yaptık. Hatalardan ders almak erdemdir. Etraftakiler masum mu? Yani hırsızın hiç mi suçu yok.  Üzülerek belirtmem gerekiyor ki Ak Partinin ılımlı islam projesi fazlasıyla hedefine ulaştı. Proje başarılı oldu. Kapitalizm çarkına kapılan kesim, yani 28 Şubat mağdurları daha iyi şartlarda yaşamak adına, yaşam standardını yükseltme adına pasifize edildi. Yükselen ırkçılık sendromuna kulaklarını tıkadı. On yıl önce özellikle gençlere Allah ve Peygamberini anlatan davetçi kesim, daha kaliteli yaşama potasında eridi gitti. Bizler eriyip dururken karşı tarafımızdaki kapitalist kan emiciler hiç boş durmadılar. Hatta uyumadılar bile. Adamlar yüz yıl önceden yakalamış hassas yanımızı. Türkiye’de mezhep çatışması tutmaz çünkü mezhepçilik yok. Din çatışması çıkmaz. Çünkü halkın çoğu Müslüman. Oyunu kurala göre oynayan üst akıllar, hassas noktamızın ırkçılık olduğunu biliyorlardı. Süreki işlediler benliğimize.. Hani bir Kürt kızı olarak –annem kürt- Türklerden “pis Kürt” lafını çok işittim. Kürtler ise “Beyaz Türkler” lafını hep alay etmek için aşağılamak için kullandı. Annem Kürt, babam Türk. İki kültürün arasında harmanlanarak büyüdüm. Ama Türkiye’nin batısında hep Kürt oldum, doğusunda Türk. Yani iki ırkı da gururla taşıdım. Ötekileştirmelerine izin vermedim. Neticede insandık. Aynı coğrafyadaydık, aynı yağmurun altında ıslanıyor, aynı güneşin altında ısınıyorduk. Hatta daha da önemlisi aynı peygamberin ümmetiydik.

Aslında uyuşturucu baronları, petrol avcıları, silah tüccarları, organ mafyaları karışmasa kardeşliğimiz bakiydi. Birileri daha çok kazanacak diye ben neden kardeşimi öldürmek zorunda kalıyorum, neden vatan borcunu öderken beni hiç tanımayan belki de öz kardeşimin kurşunu isabet etsin ki?
Hayır! Hayır! Bu kirli savaş benim değil, bizim değil. Kürtlerin hakkını savunduğunu iddia edenler! Eğer davalarında samimi olsalardı, her gün Kürt çocuklarını bomba olarak kullanmazlardı. Asker ve polis anneleri evlatlarını uğurlarken ağıtlarıyla tüm Türkiye ağlıyor.. Oysa Kürt anneleri evlatlarının arkasından ağlayamıyor bile. Çünkü evlatlarının ölüm haberini aylar hatta yıllar sonra alıyorlar. Onlar da anne. Evlatlarının kandırılmış olmasını, arkasından terörist denilmesini istemezlerdi elbet. Ben hep iki kez ağlıyorum polise, mehmetçiğe. Ağlarken dağda ölene de ağlıyorum. Üzerimizde oynanan kirli oyuna kurban gitmeleri, gerçekten ağlatmalı bizleri.

Yüce Allah bizleri birbirimizi ötekileştirelim diye yaratmadı. Renklerimizin dillerimizin farklı oluşu onun ayetlerindendir. Böyle yarattı ki birbirimizi tanıyalım kaynaşalım. Dillerimiz farklı olsa da gözyaşımız aynı renk değil mi? Masumiyetimiz tebessümümüzde gizli değil mi? Yanı başımızdaki mezhep çatışmasına sokan kan emiciler ülkede taş üstünde taş bırakmadılar. Katil Esed’e sormak isterdim; halkının yarısını öldürdün, diğer yarısını da mülteci dilenci durumuna düşürdün, güzel ülkeyi viraneye döndürdün, şimdi hangi ülkeyi hangi halkı yöneteceksin veya kimler için boşalttın bu ülkeyi? Esed aldandı ve kaybetti..!

Sıranın Türkiye’ye geldiğini dillendiriyor herkes. Savaşın tek kazananı silah tüccarlarıdır. Ne devletin başı kazanır ne de halkı. Aynı senaryo yine sahneleniyor. Ülkemizin, kardeşliğimizin selameti için eli kalem tutanları, diliyle iki cümleyi bir araya getireni sahaya davet ediyorum. Gelin hep beraber kanayan yaramızı saralım. Sadece takvada birbirimizden üstün olalım, yersiz dünya kavgalarını bir tarafa bırakalım. Kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur. Bu ülkenin toprakları kardeşçe yaşamak için herkese yetecek kadar büyüktür.

Bir anne olarak yazıyorum, sesleniyorum. Hiçbir anne evladını en verimli çağında bir hiç uğruna yitirmeyi hak etmiyor. O anneler evlatlarının acı haberlerini aldıklarında yutkunarak “vatan sağolsun” veya “öndere feda olsun” demelerine bakmayın. Hangi söz onları teselli etmeye kafidir ki. Ölünceye kadar yürekleri kavrulacak onların.

Allah hiçbir anneye Kabil’in annesi olmayı nasip etmesin ve hiçbir anneye evladının acısını yaşatmasın.

Ve insan defalarca şeytanlara, firavunlara aldandı. Gelin bu kez dualarda ellerimiz karıncalansın, insanımız düş kırığımız olmasın. Türkiye insanı aldanmasın.