VAN'DAKİ AZADÎ İNİSİYATİFİ (1)

ABDULBASİT BİLDİRİCİ

VAN 2.01.2014 11:42:31 0
VAN
Tarih: 01.01.0001 00:00

Kürdistan'daki birçok siyasi yapılanma gibi Azadi İnisiyatifi de 2012 yılından bu yana siyaset arenasında yer almak istiyor. İslami bir çerçeve çizerek hareket eden inisiyatif partileşmeyi de hedefliyor.

Röportaj: Adil HARMANCI

Van´da uzun süre Mazlum-Der Başkanlığı yapan Van Barosu avukatlarından Abdulbasit Bildirici, şimdi hem avukatlık mesleğini sürdürüyor, hem de Azadi İnisiyatifi´nin Van temsilciliğini yapıyor.

Av. Abdulbasit Bildirici ile inisiyatifin kuruluş çalışmalarını, amaçlarını, hedeflerini ve çözüme dair projelerini konuştuk:

Azadi inisiyatifine ilişkin kısaca bilgi verir misiniz?

Öncelikle yıllardır Van ilinde ilkeli ve dürüst bir şekilde gazetecilik faaliyeti yürüten Prestij Gazetesine başarılar dileyerek başlamak istiyorum. Hak ve özgürlüklerin çok kısıtlı olduğu 90´lı yıllarda ve 2000´li yılların başında Mazlum-Der olarak yürüttüğümüz insan hakları mücadelesine her zaman ve her platformda destek veren Prestij Gazetesini bu yönüyle hiç unutmayacağım. Kimselerin sesinin çıkmadığı, insanların sesini çıkarmaya korktuğu zamanlarda Prestij Gazetesi hep sesini yükseltti. Hep mazlumun yanında oldu. En azından ben hep öyle gördüm. Bunun dışında yıllar sonra bizimle röportaj yapma imkânı verdiği ve fikir düşüncelerimizi bu şekilde topluma yansıtma imkânı verdiği için Prestij Gazetesi´ne bir kez de bunun için teşekkür ederek başlamak istiyorum.
Bilindiği gibi 2012 yılının ortalarında ağırlıklı olarak İslami düşünceye sahip bir grup Kürt

Diyarbakır´da bir araya gelerek oldukça geniş katılımlı bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantı sonrasında "Kürtçe ifadesiyle Ji Bo Maf, Dad Û Azadiyê Înîsıyatîfa Îslamî Ya Kurdıstanê",

Türkçe ifadesiyle de "Hak, Adalet ve Hürriyet için Kürdistan İslamî İnisiyatifi" adı altında siyasi bir yapılanma oluşturuldu.
Böyle bir yapılanmaya gitmenin hiç şüphesiz en önemli yanı, belki de Türkiye ve Kürdistan tarihinde ilk defa ve fiilen Türk İslamcılığından ayrı ve tamamen Kürdistan merkezli bir siyasi yapılanmaya gidilmesi olmuştur. Bu şekilde oluşumunu tamamlayan Azadi İnisiyatifi kuruluşunu bir deklarasyon metniyle kamuoyuna duyurmuş oldu. Dolayısıyla Azadi İnisiyatifi ile ilgili olarak soracağınız sorulara daha çok bu deklarasyon metnine sağlıklı olarak cevap vermeye çalışacağım.

O zaman biz de inisiyatifin amaçları nelerdir diye soralım önce?

Sözünü ettiğim deklarasyon metninin ilk cümlesi şöyle başlar: "İNİSİYATİF; Kürdistan´ın Kuzeyi´nde, İslamî sorumluluk sahibi bireylerin bir araya gelmesiyle kurulmuş bir oluşumdur." İlk cümleden de anlaşılacağı gibi Azadi, Kürdistan´ın Kuzeyi tabirini kullanarak dört parçaya bölünmüş Kürdistan coğrafyasını siyasi olarak tanıdığını ve savunduğunu açıkça deklare etti.

"Kürdistan, aynı zamanda burada yaşayan Arap, Ermeni ve Süryani halkları ile Hıristiyanlık, Yezidilik ve Yaresanlik gibi birçok etnik ve dinî topluluğun da ülkesidir." Yukarıdaki cümle ise Türkiye Cumhuriyeti´nin mevcut yapısından çok daha farklı ve ileri bir tanımlama yaparak Kürdistan´ı orada yaşayan belli başlı bütün etnik ve dini yapılanmaların vatanı olarak tanımlamaktadır. Bu bağlamda klasik anlamda bir ulus devlet yapılanmasını hedeflememekte aksine şimdilik farazi bir Toplumsal Sözleşme neticesinde oluşacak müstakbel bir ortak yaşamı hedeflemektedir. "Hangi etnik, dini veya felsefi açıklamayla veya aidiyetle kendini ifade ederse etsin, Kürtler ve Kürdistanlılar; tüm farklılıklarıyla birlikte bir bütün olarak
Kürdistan halklarını teşkil eder." Şeklindeki cümle ise yukarıdaki amacı açığa çıkarmaktadır.
Azadi; Kurmanc ve Kırmancki (Zazaki) lehçelerini Kürtçenin birer lehçesi olarak kabul ederek bu yönüyle devletin ayrıştırıcı ve bölücü ya da zayıflatıcı tutumuna karşı çıkar.
Yine Azadi Kürdistan´ı bölen, 1639 Kasr-ı Şirin, 1916 Sykes Picot ve 1923 Lozan
Antlaşmaları´nı tanımaz. Biz bu üç antlaşmayı da tanımıyoruz. İran-Osmanlı yayılmacılığı -
1639 Kasrı Şirin antlaşması- ile başlayan, İngiliz, Fransız ve Rus´ların emperyalist emelleri doğrultusunda gelişen ve I. Dünya Savaşı sürecinde de devam eden Kürdistan´daki coğrafi parçalanma; 1916 Sykes Picot ve 1923 Lozan Antlaşmaları sonucu modern Türkiye, İran, Irak ve Suriye ulus devletlerinin oluşturulması, Kürdistan da siyasal parçalanmayı da beraberinde getirdi. Kürt milletinin aleyhinde devam eden bu süreç, Kürtleri ve Kürdistan´ı statüsüz bir millet ve ülke olarak bugünlere kadar getirdi. Bu ise asla Kürt milletinin iradesiyle gerçekleşmiş bir durum değildi. Dolayısıyla bizim bu antlaşmaları tanımamız beklenemez.
Yine Azadi inisiyatifi Kürdistan´la ilgili şu tanımlamayı yapar: Kürdistan, kardeş Müslüman halklar adına hareket ettiğini iddia eden devletlerin askeri ve siyasi hegemonyası altında bulunmaktadır. Buna göre Kürdistan, halkı Müslüman olan Türkiye, İran, Irak ve Suriye devletleri tarafından İslam kardeşliği adı altında askeri ve siyasi hegemonya altında tutulmaktadır. Buna göre Azadi, Kürdistan´ın yönetiminin Kürdistanlılara bırakılması gerektiğini savunur. Aynı şekilde Kürdistan´da bulunan askeri güçlerin de ülke dışına çekilmesi gerektiğini savunmaktadır. Bu bağlamda biz dört parçada bulunan dört devletin askeri güçlerinin Kürdistan´dan çekilmesini ve Kürdistan´ın yönetiminin Kürdistanlılara bırakılması gerektiğini savunuyoruz. Burada Kürdistanlılar derken tabi ki sadece Kürtleri kast etmiyoruz. Konuşmamın önceki kısmında da belirttiğim gibi Kürdistanlılar Kürdistan´da yaşayan bütün halklardan oluşur.

Peki, bu noktada nasıl bir siyasi mücadele benimsiyorsunuz?

İnisiyatif olarak, gönüllü birliktelik esasına dayalı olmak kaydıyla birlikte yaşamayı mümkün kılacak olan anayasal ortaklık tartışmalarını önemsiyor ve Kürtlerin kendi tercihleriyle özerklik, federasyon, bağımsızlık hakkını ve bunun meşruiyetini tartışma konusu yapmıyoruz.

Burada Kürtlerin statüsüyle ilgili olarak Azadi´nin belli bir önermesi bulunmamakta olup Kürt halkının çoğunluğunun tercihinin önemli olduğunu vurguluyoruz. Yöntem olarak Anayasal düzenleme yöntemi tercih edilmekte olup özü itibariyle bir Toplumsal Sözleşme´ye ehemmiyet veriyoruz. Somuta indirgemek gerekirse özerklik, bağımsızlık ve federasyon tercihlerinden hiçbiri tartışma konusu yapılmamakta ve Kürt halkı hangisini isterse bunun "mümkün"lüğünü kabul ediyoruz. Biraz daha somut söylemek gerekirse biz yapılacak olan yeni anayasanın bir toplumsal sözleşme olması gerektiğini belirtiyoruz ve bunu savunuyoruz.

Yani Kürtlerle Türkiye Cumhuriyeti arasında bir sözleşme yapılmalı ve buna göre yapılacak yeni bir anayasa çerçevesinde sorunun çözümü yönünde önemli bir adım atılmalıdır.

Tabi burada en çok merak edilen konu inisiyatifin şiddete ve silahlı mücadeleye bakış açısı olmaktadır. İnisiyatif; siyasal mücadele yöntemi olarak şiddeti tercih etmez, bununla birlikte meşruiyeti ve tabii/ilahi hakları esas alır. İnisiyatifin burada şiddet yöntemiyle hak aramaya olan yaklaşımı bir tercih meselesi olarak değerlendirilmektedir.
İnisiyatif´in çalışma yöntemine ilişkin olarak ev ek olarak şunu da belirtmek gerekir.
İnisiyatif, Kürt milletinin gerçek manada tüm haklarına kavuşması için, sivil itaatsizlik de dâhil her türlü demokratik yollarla yaptığı mücadeleyi ve bu yolları esas alarak faaliyet ve çalışmalarını yürütmeyi meşru görür. İnisiyatifin mücadele yöntemi her türlü demokratik yol olarak tanımlanır.

İnisiyatif, Kürdistan ve özellikle Kürdistan´ın Kuzeyi´ndeki hiçbir hareketin, örgütün, cemaatin, siyasi parti veya grubun hasmı ya da tarafı değildir. Adalet ve dayanışma prensiplerine bağlı olarak işbirliği ve ittifakları savunur. Kuzey Kürdistan açısından belki de en can alıcı tespit bence budur.
Buna göre Azadi, Kürdistan´daki hiçbir siyasi, kültürel ya da dini yapılanmanın hasmı ya da tarafı değildir. Bu ilke olması gereken çok genel bir ilke olmakla beraber geçmişte yaşanan bir takım nahoş iç çatışmaların da hala hafızalarda yer alması hasebiyle gerekli bir ilke olmaktadır. Azadi gibi İslami tandanslı bir Kürt siyasi yapılanması gündeme geldiğinde en ciddi endişeler şüphesiz bu "kirli" geçmişin tekrar edip etmeyeceği yönünde oluşmaktaydı. Bunun yanında yine Türk-Kürt İslami camiasında özellikle en kitlesel (hakim) Kürt siyasi hareketine karşı mevcut olan olumsuz bakışın Azadi

İnisiyatifinde bulunmadığını özellikle vurgulamak istiyorum.    

 Van´daki pozisyonunuz nedir, bir büronuz, yeriniz var mı?

Azadi´yi şimdilik bir kadro hareketi olarak tanımlamak daha doğru olur. Daha çok entelektüel sahada faaliyet yürüten bir yapılanma. Çünkü öncelikle ayrışmayı tamamlamak gerekiyor.
Ayrışma kopuş değildir. Ayrışma kendisinin ve diğerlerinin yerini ve konumunu belirlemek demektir. Hal böyle olunca halka yönelik bir takım hareketlere girmek hususunda çok aceleci davranmadık. İki yıl önce Diyarbakır´da yapılan Azadi Genel kurul toplantısında il temsilcileri belirlendi. Van temsilcisi olarak da ben seçildim. Dolayısıyla henüz bir yer tutmuş değiliz. Yani bir büromuz şimdilik yok. Ancak bu aralar Azadi kendi içinde partileşmeyi tartışıyor. Ben şimdilik partileşmeye açıkça karşı olduğumu belirtiyorum. Benim gibi düşünen arkadaşlarım da bulunmaktadır. Partileşmeyi savunan arkadaşlar olduğu gibi bir süreliğine bu şekilde devam etmeyi önerenler de bulunmaktadır. 2014 Ocak ayının ilk haftasında Malatya temsilciliğimizin misafiri olacağız ve bu konuyu tekrar tartışacağız.

Yasal statüde çalışma düzeniniz nasıldır?

Azadi şimdilik fiili bir durum yaratmış bulunmaktadır. Yani hukukta bizim "nev´i şahsına münhasır hukuk kurumu" dediğimiz bir yapıya sahiptir. Yani legal olmakla beraber resmi bir tanımı bulunmamaktadır. Yani dernek değil, parti değil, vakıf değil. İnisiyatiftir.

Örgütlenme çalışmalarınızı nasıl yürütüyorsunuz?

Çeşitli yol ve yöntemlerle yapıyı tanıtmaya çalışıyoruz. Fikirlerimizi anlatmaya çalışıyoruz. Bunun için de birebir yöntemleri kullandığımız gibi TV programları, köşe yazıları ve şimdi olduğu gibi röportajlarla kendimizi anlatmaya çalışıyoruz. Ancak bir konuda netiz. Hâkim siyasi harekete vurarak ayakta durmak gibi bir yöntem izlemeyeceğiz. Böyle bir tutum zarar verir. Hâkim Kürt Siyasi hareketi ile aynı değiliz. Bir takım farklılıklarımız bulunmaktadır. Ancak Kürtlerin bulunduğu özel şartlar ve konumları her halükarda birliği ve ortaklaşmayı bize adeta dayatıyor. Renklerimiz farklı olabilir. Arada nüanslar bulunabilir.
Ancak biz bu nüansı bir zenginlik olarak görüyoruz.

İnisiyatif Kürt sorununun çözüm şeklini nasıl değerlendirmektedir?

Sorunun çözüm şeklini kuruluşta deklare ettiğimiz deklarasyon metninde açıkça izah ediyoruz aslında. Yukarıda buna kısmen değindim. Ancak burada da kısaca değerlendirmeye çalışayım. Şiddeti esas almıyoruz. Ancak şiddet kullananlar için bu ayrıca bir tercih meselesidir. Her türlü demokratik yol ve yöntemi meşru görüyoruz. Sorunun çözümü için bulunan şekiller aslında bellidir. Bağımsızlık, federasyon, özerklik ve Hâkim Kürt siyasi hareketinin önerdiği Demokratik Özerklik yöntemi. Bunların her biri aynı zamanda çözüm şeklidir. Şimdilik demokratik özerklik yöntemi daha bir mümkün görünüyor. Kürtlerin kahir ekseriyeti de bunun üzerinde ittifak etmiş görünmektedir. Dolayısıyla biz her bir parçanın bulundukları hakim devletleri ile belli şekillerde statü elde etme çabalarını doğru buluyoruz ve destekliyoruz.

Kürt sorununun çözümünde nasıl bir sistem öngörmektedir inisiyatif?

Sistem olarak önerdiğimiz belli bir sistem yok. Belli bir sistemi önermek ya da dayatmak yerine her parça halkının mümkün olan hakların peşinde koşması gerektiğini savunuyoruz.
Ancak nihai hedefimiz tabi ki Bağımsız Birleşik Kürdistan´dır. Dünya da 40-50 milyon nüfusu olup da devleti olmayan ya da kendi kendisini yönetmeyen Kürtler dışında başka bir halk yok.
Kürt halkı barışçı bir halk. Sürekli barışı savunmaktadır. Kürtler de kendi topraklarında komşularıyla iyi komşuluk ilişkileri içinde yaşamak istiyor.
Kürt sorununu nasıl açıklıyorsunuz, sorun nedir, çözüm nedir?

Tabi bu soru geniş bir soru. Çok kapsamlı cevap vermek gerekiyor. Bunun için bu soruyu çok kısa ve bir iki cümle ile cevaplamak istiyorum. Aslında bu röportajın bütün soru ve cevapları aynı zamanda bu sorunun da cevabını vermeye yönelik. Kürt sorunu artık bireysel ya da kolektif insan hakları düzenlemeleriyle çözülebilecek bir sorun değil. Dolayısıyla ortada artık bir Kürt sorunu yoktur. Ortada bir Kürdistan sorunu vardır. Çözüm ise tek kelimeyle ifade etmek gerekirse statü sorunudur. Kürt sorunun Kürtler belli bir statüyü elde etmeden çözülmesi artık imkânsız bir hale gelmiş bulunmaktadır.

Günümüz koşullarında yasal zeminde statü elde etme mücadelesini nasıl değerlendirirsiniz?

Yüzyıl da savaşsanız sonunda bir masanın etrafına oturup sorunu konuşarak çözmek zorundasınız. Kürtler çoktan bunun farkına vardılar. Geldiğimiz nokta itibariyle devletin de bunun farkına vardığını görüyoruz. Dolayısıyla silahların bırakılmasından değil susmasından söz etmek gerekir ki yapılan da aslında odur. Eğer bir statünüz olacaksa (ki bir statü olmadan
Kürt sorununun çözülmesi artık imkânsızdır. Buna yukarıda değindim) o zaman mutlaka meşru silah taşıma hakkınız da olmalıdır. Bütün bunların yasal zeminde, demokratik ortamda olması gerektiğini düşünüyorum. Herkes istediği fikri açıkça söylemeli. Gerek devlet gerekse Kürtler yapacağı propagandayı özgürce ve açıkça yapmalı. Dünyanın sorunlu olan bütün bölgelerinde de aynı yöntemin kullanıldığını, denendiğini görüyoruz. Örneğin Katalanya halkı, örneğin İrlandalılar. Eninde sonunda referandumla çözülecek şeylerdir bunlar. Doğrusu da budur. Ne Kürt ne de Türk evlatlarının artık ölmesi gerekmiyor. Her şeyi konuşarak çözmek gerekir. Birlikte kalınacaksa, federasyon olacaksa hatta bağımsızlık bile olacaksa bunu referandumla çözmek gerekir.                       Devam edecek…