ÜLKEME BAHAR GELMİŞ, KIŞA GEÇMİŞLER OLA…

A.Baki KARACA

VAN 1.04.2013 15:21:55 0
ÜLKEME BAHAR GELMİŞ, KIŞA GEÇMİŞLER OLA…
Tarih: 01.01.0001 00:00
ÜLKEME BAHAR GELMİŞ, KIŞA GEÇMİŞLER OLA…
 
Ülkede açılan umut pencereleriyle gelişen olumlu gidişattan ilimiz Van da yeni süreç ve değişimle birlikte nasibini almalı. Zira 30 yıllık çatışmalı sürecin seyircisi olanlar bir başka deyişle yetkili ama etkisiz olanlar, yaşadıkları ülkeyi ve coğrafyadaki gelişmeleri sadece izleyenler, bugün üzülerek görüyoruz ki ucuz kahramanlığa soyunmuş durumdalar. Oysa insanların öldüğü, zulme uğradığı, her türlü pisliğin döndüğü zamanlar, bu insanlar yine farklı söylemleri ile güçlüden yana tavır takınan bukalemunlardı.
 
Tabiî ki barış sürecine herkes katkı sunmalı, sorumluluğunu bilmeli, olası hatalara karşı dik ve dirençli durmalı. Ama herkes şunu bilmeli ki; bu 30 yıllık çatışmalı süreçte kirlenmiş, şaibeli insanları, idarecileri, STK’ları artık elini oluşacak temiz sürecin içinden çekmeli, emekliye ayrılmalı ve süreci kirletmemeliler. Nedeni ise, o bulanık akılların artık değişime sunacakları hiçbir şeylerinin olmadığı gerçeğidir.
 
Her ne kadar tutsakların bırakılması ile ılımlı bir sürece girmiş bulunsak da, asıl dikkat edilmesi gereken hassas dönemin bundan sonra başladığını unutmamak lazım. Dolayısıyla bu sürecin politikasını okuyacak, sunacak ve yürürlüğe koyacak idareciler, siyasiler ve STK mensupları olmalı. Ya bu insanların yeri değişmeli ya da kendilerini olumlu yönde değiştirmeliler. 
 
Peki, sürecin başladığı günden beri nasıl yürüdüğüne dair bilgiler var mı, varsa bu bilgileri nasıl ve neye göre alıyor ve aktarıyorlar. Batıda kıyametler koparanlar var, doğuda ise bir sessizlik ve sükûnet ile birlikte meraklı bir bekleyiş… Bundan sonra aklıselim insanların yani süreci iyi bilenlerin, bildiklerini toplumla paylaşmaları gerekir. Endişeleri olan, kaygıları olan, karamsarlığa düşenlerin, bu rahatsızlığının da giderilmesi gerekir. Tabi ki ülkenin her yerinde yapılmalı bu bilgilendirmeler. Çünkü bu iyi bir dönem ama aynı zamanda en zor dönemdir de. Asıl meşakkatli süreç bundan sonra başlıyor. Kötü niyetlilere fırsat vermemek için. Kötülerin her zaman güçlü ve sonuç getirici imkânlara sahip olmadıklarını ispatlamak için. Mazlum olmanın hep zulme uğramak demeye gelmediğini göstermek için. Allah’ın, günleri insanlar arasında evirip-çevirdiğini görebilmek için. Kötülerin de yenildiğini gösterebilmek için. Haysiyet ve onur için. Haksızlığa boyun eğmemek için, haksızlığı kanıksamamak ve kanıksatmamak için. Yetimler, dullar, sahipsiz bırakılmışlar, evlerinden yurtlarından olmuşlar, aç ve çıplak bırakılmışlar, gözü yolda kalmışlar, mezarlığı ikinci adres edinmişler, sahipsizlikten kötü yola düşmüşler, horlanmışlar ve aşağılanmışlar için…
 
Türkiye de 81 şehir var. Diğer şehirlerde tam anlamıyla neler olup bittiğini bilmiyoruz ama bizim şehrimizde inanılmaz bir gündem yoğunluğu olduğunu ve bu yoğunluğun her yeni gün yeniden biçimlendiğini görüyoruz. Kendi şehrimizin gündemini takip etmekte güçlük çektiğimiz şu zaman aralığında, sanki birileri toplumu ve şehri kendi çıkar ve menfaati çerçevesinde dizayn etmeye çalışıyor. Dağdan gelen seli durduramayacağını görüp, selin yolunu değiştirmek ve birilerinin bu sele kurban etmek için hesap edenler var. Birkaç kişi olduğunu düşündüğüm bu toplum mühendisleri, despotik baskıcı dönemlerin uygulamaları ile Van şehrine ve Van halkına şekil vermeye çalışıyorlar. Şiddet içermeyen yeni yöntemlerle toplumun kendi doğal döngüsü ve ihtiyacı çerçevesinde akmasını engelliyor, önümüze sanki yeni kanallar kazarak hepimizin o kanallarda akmasını sağlıyorlar.
 
Şimdi şöyle bir düşünüyorum da, bu sıradan adamlar bu gücü, bu kazma-küreği nereden alıyorlar. Hepimizin huzura ve sükûnete ihtiyaç duyduğu bu zamanda birkaç kişinin şehri, kurumları, halkı, ekonomiyi kişisel çıkar ve menfaatleri gereği şekillendirmeye çalışmalarına seyirci mi olmak gerekiyor? Yoksa bütün ömrünü burada geçirecek insanlar olarak duyarlılıkla karşı durmak mı gerekiyor?
 
Benim naçizane görüşüm şudur ki; Van halkı bu toplum mühendislerinin yapmak istediklerine karşı asla geçmişte olduğu gibi duyarsız kalmayacak. Bu şehirde gelecek planı olmayan bu adamlar, büyük sürprizlerle karşılaşacaklar. Çünkü Van halkı artık eskisi gibi kamplara bölünüp bu çıkar çevrelerinin ekmeğine yağ sürecek saflıkta değiller. Kimse unutmasın ki geçmişte yapılan pislikler şimdi ortaya çıkıyor ve yavaş yavaş suçlular cezalandırılıyor. Bugün yapılan pisliklerin de ortaya çıkacağı günler yakındır, yine o şer odakları bu asil toplumun önünde rezil  olacaklardır.
 
Topraklarımıza gelen bahar artık toplumumuza da sirayet etmiş, şehrimiz yeni bir sürece girmiştir. Tabi Türkiye’nin değişimine bağlı olarak Van da değişiyor, değişecek. Her şeye yeniden başlayacak bu şehir. Başbakan açıkladı geçenlerde; “Kırmızı Kitabı kaldırdık” diye. Yakında bu şehirdeki kırmızı kitaplı adamlar da ortadan yok olacaklar. Bunun yerine bu ülkede ve bu şehirde bembeyaz bir kitap yazılacak. Toplum mühendislerinin koltukları altında saklı tuttukları kırmızı kitapların endazesi kopmuş, birçok yaprağı dağılmış, rengi artık solmuş ve sırıtmaya başlamıştır.
 
Barışa, huzura, kardeşliğe bu kadar yakın olduğumuz bir zamanda Van halkı bir arada yeni bir geleceğin kapılarını hep beraber aralayacaktır. Bu birkaç kişi, yakında şehrin kaderinden tamamen silinecekler. İsteseler de istemeseler de bu böyle olacak, kazma ve kürekleri ile sahip oldukları güç ve imkân ne olursa olsun bırakıp gidecekler. Gitmek zorunda kalacaklar. Çünkü yeni bir süreç başlıyor bu ülkede ve  bu şehirde…
 
Olağanüstü dönemin adamları, artık olağan ve normalleşen bir dönemin ihtiyaçlarına cevap olamazlar, o dönem eskilerde kaldı. Van halkı bunu görüyor. Bu mühendislerin yarattığı derin ve çirkin ilişkilerin herkes farkında artık. Olağanüstü dönem bitiyor, hayat, kardeşlik projesi ile yeniden şekilleniyor. Bizim artık olağanüstü yöneticilere ve bunu ruhuna işletmiş birkaç adama ihtiyacımız yok. Bu süreçte herkes ne yaptığını bilmeli. Gümbür gümbür kar sularının çağıldattığı bahar, dağlardan ovalara akacak, zemheriye ve karanlığa inat ovaya can katacak, her taraf yemyeşil çiçeklerle donanacak. Ordu’nun dereleri aksa yukarı aksa, diyenler ancak çekildikleri köşelerinde bu hayalin tesellisi ile avunabilirler. Çünkü değişim hayatın tabiatında var ve değişim sözle olmaz.
 
Bizim; olağan adamlara, olağan yönetenlere, içimizden olan ve bizi düşman görmeyen, bize bizim gözlerimizle bakacak helal süt emmişlere ihtiyacımız var. Bizden biri olanlara, aramızda korkusuzca dolaşan adamlara…