ÜÇÜNCÜ YOL

AYKUT AKÇA

VAN 20.12.2015 11:53:55 0
ÜÇÜNCÜ YOL
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Kişisel ikbal yada oy kaygısı olmayan sadece Allah rızası için çalışan bir komisyon, olamaz mı? Beceremez miyiz? Zor mu geldi, kolaya mı razı olalım! Bu yazının konusu, enine boyuna tartışılması gereken bir konu elbette ve itiraf etmeliyim ki belki de, boyumu bile aşan bir konuyu tartışmaya açmanın endişesini de geriden geriye hissediyorum.

Bizimkisi gibi toplumlarda İslam’ın, Müslümanların sosyal hayatta kendilerini daha doğru ifade edebilmeleri, hak ve taleplerini daha etkili bir şekilde dile getirebilmelerine katkı olsun adına tartışılsın istiyorum bu konuyu. Yıllarca dindar halkı ötekileştiren, basit ve geri gören bir anlayışla yönetilen bir ülkeydi bizimkisi. Son yıllarda dindar halk ile barışmaya karar verildi, malumunuz.

Bu barışmaya bağlı olarak sözünü ettiğimiz dindar halk(çok azı istisna) doğrudan sistemin göbeğine balıklama daldı, onca yılın hasretiyle. Seraptan gerçeğe geçişimizin çabukluğundan anlaşılıyor ki suya(!) ne kadar da hasretmişiz meğer. Kişisel ikbal kaygıları ile sisteme entegre olma olarak da adlandırabileceğimiz bu durum, bahsi geçen dindar kesim için daha güvenli(!) bir liman olduğu aşikâr. Diğer tarafta müzmin muhalif olup, sanal köşklerimiz üzerinde her şeyi eleştirmeyi kendimize vazife bilen kadrolu(!) muhaliflerimiz.

İslam adına olmasa bile, toplum menfaati adına fayda sağlayabilecek meselelerde bile sırf işi yapana olan muhalefetimize odaklandığımız için kaçırdığımız adalet. Girişte sözünü ettiğim, beklide boyumu aşacak endişesi duyduğum konu tamda bu ikisi arasında, vasatta (diye nitelendirebileceğim) bir öneridir.

Yeni bir şey keşfettiğim iddiasında değilim, ancak mevcut sisteme balıklama entegre olmak ile adaleti kaçıran muhaliflik arasında bir duruş belirleme diye tanımlayabiliriz, birazdan dile getireceğim konuyu.

Bizimkisi gibi ülkelerde, Müslümanlar olarak toplumsal hayattan ekonomiye, eğitimden terör meselesine kadar tüm önemli meselelerde söyleyecek sözümüzün olması ve bunu en güzel şekilde dillendirme sistematiğinin oluşturulmasının gerekliliğine inandığım için bu konuda yazma ihtiyacını hissettim. Evet, bu konu düşünülmeli, tartışılmalı ve yaşayadurduğumuz âna çözümler üretmeli.

Yaşana gelen hayat içinde zamana tanıklık ederken, sadece seyirci ya da yorumcu değil üreten, hak ve adalet adına sözü olan, sorumluluktan kaçmayan, kendini soyutlamayan gür bir sese ihtiyacı var bu toplumun.

Bu ses nasıl oluşturulur? Hayır, adı sivil ama kendisi sivil ol(a)mayan kuruluşlar arasına yeni bir tabela daha eklemeyi önermiyorum. Bu tür STK’lardan mevcut şartlarda bağımsız bir ses çıkması pek mümkün görünmüyor.

Bir siyasi partiye eklemlenmeyi ya da yeni bir parti kurmayı da önermiyorum. Siyasal iktidar, güç ve şöhret hırsına kapılan politikacıların oy kaygısıyla nelere tamah ettikleri de herkesçe malum.

STK’lar ve siyasi partiler dışında bir zemin için, Müslümanlar arasında bu kadar güvensizlik ve birlikte iş tutma konusunda isteksizlik varken, nasıl tesis edilir bunu da bilmiyorum açıkçası.

Bu konuda bildiğim bir şey varsa oda, bu ülkede ve Müslümanların yaşadığı diğer tüm ülkelerde Allah’ın dininin hak ettiği değere ulaştırılması ve gerçek manada dindar halkın toplumsal ve bireysel hayatta haklarının korunması adına gür ve etkili bir sese ihtiyacın olduğudur.

Konularında uzman, rüştüne ve samimiyetine şahitlik edilebilecek kişilerden oluşturulmuş bir komisyon düşlüyorum. Ülkemizde ve dış ülkelerde olan bitenle ilgili hem halkı aydınlatacak hem de ülkeyi yönetenlere bu konuda öneriler sunabilecek, beklide yol gösterebilecek ehliyette bir komisyon. Gerektiğinde kâmil bir tonda eleştirecek, gerektiğinde adaletle takdir edebilecek.
Örneğin, eğitim alanında mevcut siyasi iktidarın M.E.Bakanına yada T.B.M.Meclisine halihazırdaki eğitim-öğretim sisteminin yanlışları ve bunların çözümleri ile alakalı çalışmalarını sunan ve sonuçlarını takip eden bir komisyonumuz olsa.

Evet, bir komisyonumuz olsa da, terör sorununun çözümüne dair bizzat bölge insanının da katkı sunduğu bir çalışmayı ilgili kurumlara sunan ve tabii ki sonuçlarını takip edebilse. Ülkenin sağlık alanındaki yanlış ve eksiklerini görüp bunların çözümlerini hastalar, hasta yakınları ve sağlık çalışanlarının da dahil olduğu çözümleri, sağlık bakanına yada meclise sunabilecek ehliyette bir komisyon düşlüyorum.

Kişisel ikbal yada oy kaygısı olmayan sadece Allah rızası için çalışan bir komisyon, olamaz mı? Beceremez miyiz? Zor mu geldi, kolaya mı razı olalım! Sisteme entegre olma yada her ne olursa olsun muhalefet kalmak gibi iki zıt ve bir o kadar ucuz olan yollardan sonra, bu üçüncü yol biraz zor ve bedelli görünüyor.

Gerçekten de zor olacak eğer olabilirse. Bu üçüncü yolu önererek aslında iki zıt kutubu da aklı selime ve adalete çağırmış oluyoruz aynı zamanda. İlk guruba, ‘’sadece oy vermekle yetinmeyip canhıraş destek verdiğiniz, siyasi iktidar eliyle sisteme eklemlenmenizdeki kaygı eğer gerçekten islamı daha rahat yaşama arzunuzsa, taleplerinizi bahsi geçen üçüncü yol üzerinden de hemde onurunuzla becerebileceğiniz bir yöntem oluşturabilirdiniz’’ demeliyiz. İkinci guruba da ‘’sonuçlar üzerinden yorum yapmak kolay, asıl olan işin başında yada devam ederken fikir beyan etmek ve bedele razı olmaktır’’ demeliyiz.

Bu üçüncü yolun yolcularının, toplum nezdinde saygın bir yer bulmasının, seslerine kulak verilip, sözlerinin önemsenmesinin yegâne koşulu samimiyetine ve rüştüne şahit bulunabilecek kişilerden oluşmasıdır. Buna delilimiz rahmetli Ercümend ÖZKAN’dır.

Gerek mahkeme salonlarında, gerekse hapis hayatında hep saygıdeğer bir muamele görmüş olması samimiyeti ve rüştünü ispatlamış olmasıyladır.

Bu gibi değerlerin bir araya gelmesiyle oluşacak bir komisyon düşlüyorum, Allah rızasından başka bir kazanç ummadan, yurt içinde ve yurt dışındaki İslam’ın ve Müslümanların sorunlarına kafa yorup çözümler sunan bir komisyon. Müslümanların dertlerine derman, sevinçlerine ortak olma adına çalışmalar yapan, sahalarında ehliyetli, dinlerinde samimi, derdi bağcı dövmek değil de üzüm yeme olan, her şartta Allah rızasını önceleyen üyelerden oluşan bir komisyon. Bu konunun düşünülmesini, bu konunun tartışılmasını umuyorum, (şimdilik tek başıma da olsa) sadece düşlüyorum. aykut_akca@hotmail.com İKTİBAS DERGİSİ