Teröre teslim olmak: Dün ve bugün

Türkiye için yanlış hesaplar!

VAN 12.08.2015 10:28:19 0
Teröre teslim olmak: Dün ve bugün
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Türkiye’yi 12 Eylül darbesine götüren kritik üç yıl vardır. ’77, 78 ve 79 yılları...  

Bu yıllarda bütün ülkeyi bir terör sarmalı kuşatmıştı. Şehirler, köyler mahalleler bölünmüştü. Devletin içindeki bazı yapılar da, bu “sivil” terör sarmalını durdurmak yerine, daha da yukarıya çekmek için uğraşıyorlardı. Yani devlet içindeki “paralel” yapılanma o günlerde de farklı bir biçimde ama aynı özle karşımızdaydı. Tabii o yıllarda terörün ve aciz koalisyon hükümetlerinin esir aldığı ülkede dış istihbarat örgütlerinin nasıl cirit attığını da tahmin edersiniz. 

Bugün sabık savcıların kanundan kaçış görüntüleri de ispat etmiştir ki, dünkü gibi terör destekçisi paralel yapı, devlet içinde halen faal ve ellerinde bir istihbarat ağı var. 

Terör’ ün siyasi hedefi çok açık...  

12 Eylül’ün tarihe geçen bir başka özelliği de vardır. Tam üç yıl, hemen hemen her gün ortalama 20-30 kişinin öldüğü ülkede, 12 Eylül 1980 Cuma günü terör eylemleri bıçakla kesilir gibi kesilmişti. Sanki ülkeyi uçuruma götüren bütün o toz dumanı kaldıranlar bir işaretle ortadan toz olmuşlardı. 
Türkiye, bu haftaya hem batıda hem de doğuda, aynı anda, terör eylemleriyle başladı. Üstelik bu eylemleri yapan örgütler (PKK ve DHKP-C) birbirleriyle organik bağı olmayan yapılar. Pazartesi günü yapılan terör saldırıları çok yönlü ama oldukça sembolik saldırılardır. Birincisi ABD İstinye Konsolosluğu'na yapılan saldırı, ABD ve Türkiye’nin DEAŞ terörü konusunda İncirlik üssünü anlaşarak yeniden işlevlendirilmesinden sonra gelmiştir. Ama pazartesi gününün en önemli ayrıntısı o akşam koalisyon için Davutoğlu ve Kılıçdaroğlu buluşmasıdır. 

Ayrıca pazartesi günü FETÖ savcıları ellerini kollarını sallayarak yurtdışına kaçtılar. Ya da kaçtıkları ortaya çıktı ve görüntüleri servis edildi. 

Şimdi söylemek istediğim şudur; şu uğursuz pazartesi günü, farklı alanda ve farklı saiklerle çalışan (!) iki farklı terör örgütünü birileri, aynı anda, devreye soktu. Hem zamanlama hem de seçilen hedefler, söylediğimiz gibi oldukça anlamlıydı ve söylemek istediği “şeyi” çok ama çok açık olarak söylüyordu.

1977’den 1980 Eylül ayına kadar, 12 Eylül’ü hedefleyen terörün hepimize söylediği şey şuydu; “bu toplumda siyaset olmayacak, herkes darbeyi yapan taşeronların emrinde olacak, yoksa ölmeye devam edeceksiniz” Yani ülkenin teröre teslim olması isteniyordu. Öyle de oldu; yani bize ölümü gösterip sıtmaya razı ettiler. Ama bu gelecekte bütün toplumun ölüme demekti. 

Bıçakla kesilir gibi kesilen terör... 

Ben şimdi şunu soruyorum, tarihten çıkardığım bu dersle, Avrupa’da gerici Alman sermayesinin, İngiltere’de ve ABD’de savaştan ve 20. yüzyıldan kalma “gerici” sektörlerden nemalanan finans oligarşisinin istediği bir hükümet kurulursa bu terör, tıpkı 12 Eylül 1980 Cuma günü olduğu gibi, bıçakla kesilir gibi kesilecek mi? 

Tahmin edeceğiniz gibi benim bu soruya yanıtım evet; o zaman şunu da bu sorunun hemen arkasından sormamız gerekiyor; tıpkı 12 Eylül’de olduğu gibi Türkiye teröre-dış kaynaklı bu teröre- teslim olacak mı? Ben böyle olacağını sanmıyorum. Tarih sanıldığı gibi ya da yanlış olarak söylendiği gibi, tekerrür etmez. Yani Heraklitos’un dediği gibi, “aynı ırmakta iki kez yıkanılmaz” 

Türkiye, geleceğini bu sefer onu terörle teslim almak isteyenlere teslim etmeyecek. Evet, şunu söyleyebilirsiniz; “bunların istedikleri gibi bir koalisyon kurulsun, bu saldırılarda bitsin” hayır yalnızca saldırılar, tıpkı 12 Eylül’de olduğu gibi, göstermelik olarak bıçakla kesilir gibi kesilecek. Ama bu toplumun içine işleyen bir başka paralel terör içten içe devam edecek. Bugün teknokrat-teslimiyetçi bir koalisyon isteyenler yarın ekonomiden başlamak üzere tam teslimiyet isteyecekler, bunun gereklerini yerine getirmediğinizde terör ve kargaşa çok daha acımasız olarak devreye girecek. Geleceğimiz yağmalanacak. 

Türkiye için yanlış hesaplar!  

Şunu söyleyebilirim; Mısır için Sisi darbesi neyse, Türkiye için de, teknokrat bir koalisyon hükümeti aynı şeydir. Mısır’ı, hem Doğu Akdeniz’de hem de Kuzey Afrika ve Ortadoğu geçişlerinde, Türkiye karşısında, Sisi cuntası ile dizayn eden küresel güçle şu sıralar Türkiye’yi, terör yoluyla, istedikleri bir teknokrat hükümete götürmek isteyen gücün merkezi, aklı ve hedefi aynıdır.  

Mısır’ın Türkiye karşısında Doğu Akdeniz’de alternatif bir güç olarak işlevlendirilmesi, hiç şüphesiz ki, bir projedir ama bize göre yarı yolda kalacak bir projedir. Çünkü Sisi cuntası, orta ve uzun vadede, istikrarı baskı ve devlet terörüyle sağlamaya çalışacaktır. Tarih bize öğretmiştir ki, bu geçerli bir yol değildir. Bu açıdan şimdi Doğu Akdeniz ve MENA bölgesi için Mısır’da Sisi cuntasına oynayanlar yanlış ata oynuyorlar. Aynı şekilde, Türkiye’yi terörle teslim almak isteyenlerin hesabı da yanlış.

Terörün amacı dün olduğu gibi bugün de bellidir ve aynıdır. Bunu bilelim ve teröre teslim olmayalım...