Terör finansmanı yasası' ya da yeni egemenlik

'Masum ve meşru gibi gözüken terörle mücadele politikalarının yarattığı güvenlik devleti uygulamaları, karşısında mücadele ettiği terör kadar insan haklarını da tehdit ediyor.'

VAN 23.02.2013 14:41:07 0
Terör finansmanı yasası
Tarih: 01.01.0001 00:00

Terörle mücadele adlı yeni egemenlik

Ahmet İnsel / Radikal İki

Önce Taraf gazetesinde Ümit Kardaş uyardı. Sonra birkaç hukukçu. Meclise gelen bir yasa teklifi, terörle mücadele gerekçesi altında idareye, insan haklarını tehdit eden geniş bir yetki veriyordu. BM bünyesinde kurulmuş olan Mali Eylem Görev Gücü’nün (FAFT) önerisiyle bir yasa tasarısı sunulmuştu. Bunu onaylamakta ayak sürüyen Türkiye ’ye, 2012 ilkbaharında yapılan FAFT Genel Kurulu’nda 23 Şubat 2013’e kadar süre verilmişti. Bu süre içinde yasa yürürlüğe girmezse, Türkiye’nin askıya alınmış olan üyeliğine son verilecek ve İran ya da Kuzey Kore gibi “terör destekçisi ülke” grubuna fiilen girecekti.

İdari-siyasal düzenek

Yasa paldır küldür Şubat başında meclisten geçti. Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Yasası, bir tarafıyla uluslararası yükümlüğü yerine getiriyor. BM Güvenlik Konseyi’nin kararlarıyla terörü finanse eden kişi ve kuruluşlar listesinde yer alanların Türkiye’de tasarrufunda olan malvarlığının dondurulmasını öngörüyor. Bu kararı bir mahkeme değil, maliye ve güvenlik bürokrasisinin temsilcilerinden oluşan Malvarlığının Dondurulmasını Değerlendirme Komisyonu’nun önerisiyle, Bakanlar Kurulu alacak. Böyle bir karar alınmasını talep eden devletin bu konuda teminat vermesi, suçlamaya ilişkin belgeleri yollaması, malvarlığını dondurma kararının alınmasını izleyen bir yıl içinde soruşturma açılmaması halinde dondurma kararının kaldırılmasını öngören birtakım kısmi koruyucu önlemler yasada yer alıyor. Ne var ki sonuçta Güvenlik Konseyi’nde listenin oluşturulmasından Türkiye’de malvarlığı dondurma kararı alınmasına kadar, her aşamada yargının, dolayısıyla savunmanın da devredışı kaldığı, inanılmaz bir idari-siyasal düzenek bu.

Meclisten geçen yasa bununla yetinmiyor. Terörizme mali kaynak sağlanması veya toplanması fiiline giren suçlara, Türkiye’deki Terörle Mücadele Kanunu kapsamında terör suçu olarak kabul edilen fiilleri de dahil ediyor. Hatırlatalım: Ceza Kanunu’nda tam 50 ayrı maddede yer alan suçların terör suçu kapsamına girebilmesi, TMK’da öngörülüyor! Dünyada nüfusuna oranla en yüksek terör suçu sanığı ve hükümlüsüne sahip olma üstün ayrıcalığına sahip ülkemizde, bu yasanın bir devlet terörü veya tehdidi aracı olması işten bile değil. Yasada, tümüyle ve kısmen kullanılması amacıyla veya kullanılacağını bilerek ve isteyerek, belli bir terör fiiliyle ilişkilendirilmeden dahi, bir teröriste veya terör örgütlerine fon sağlayan veya toplayanlara, bu fiil daha ağır cezayı gerektiren başka suç oluşturmadığı takdirde, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilmesi öngörülüyor. Yasayı hazırlayanlar, bunun üzerine bir tüy dikmeyi ihmal etmemişler. Ceza verilebilmesi için fonun bir suçun işlenmesinde kullanılmış olması şartı aranmayacak!

18 STK’nın itirazı TMK’da terör suçu tanımının polisin, yargının, hükümetin istediği yere doğru çekilmesini bir nebze sınırlayacak bir değişiklik getirilmesinin söz konusu olduğu günlerde, güvenlik devletinin nasıl her yerden fışkırdığını, bir gediği kapatırken, başka yerden birkaç gedik birden açtığını betimlemek için bundan daha güzel bir örnek bulmak zordur.

Yasaya karşı İslami çevrelerin insani yardım ve insan hakları örgütlerinden son derece ağır bir ortak eleştiri geldi. Aralarında Mazlum-Der, İHH, Deniz Feneri Derneği, Özgür-Der, Fatih Akıncıları, Uluslararası Hukukçular Birliği, TGTV, Anadolu Platformu’nun olduğu 18 kuruluş, yayımladıkları ortak bildiride, bunu emperyalizm ve siyonizmin yeni bir hamlesi olarak değerlendirip, daha önemlisi, “terörizmin üzerinde uzlaşılmış bir tanıma sahip değilken, Türkiye’de mevcut TMK tartışılırken, böyle bir yasanın yürürlüğe girmesinin hemen hemen her ekonomik faaliyetin terörizm kapsamına alınmasını mümkün kılabileceği”ne dikkat çekti. Özellikle Gazze’de, Somali’de, Sudan’da, Nijer’de yaptıkları insani yardım faaliyetlerinin terörizmin finansmanı yasasının ağına takılma ihtimalinin olması, belli ki onları harekete geçirmişti. Örneğin Hamas, BM Güvenlik Konseyi’nin değil, ama ABD, AB, Japonya, Kanada ve İsrail’in terör listesinde!

Açık listeler Yukarıdaki tabloyu tamamlayan başka bir gelişme daha var. US AID, kendisinden kaynak desteği alıp, bunu dünyanın çeşitli yerlerinde insani amaçlı projeleri finanse etmek için çalışan ABD’li STK’lara yeni bir koşul dayatmış. Bu koşul nedeniyle, bu STK’lar da, finanse ettikleri diğer ülkelerdeki STK’lardan, ABD Hazine’sinin yönettiği http://sdnsearch.ofac.treas.gov/ adresli internet sitesine girip, verdikleri hibenin yer aldığı proje bütçesinden tek bir kuruş ödeme yapılan her kişi ve kurumun adını, adresini bu siteye yazarak kontrol edilmesini ve bu denetimin yapıldığına dair yazılı beyan verilmesini talep ediyorlar. Özel yetkili savcıları imrendirecek uzunluktaki bu listede, ABD Hazinesi’nin oluşturduğu ama somut olarak kimin ve nasıl karar verdiği meçhul, dünyanın dört bir yanında terörle, kara para aklamayla ve benzeri suçlarla ilişkilendirilmiş örgüt ve kişi ismi yer alıyor. Farklı başlıklar altında düzenlenmiş bu liste, http://www.treas.gov/ofac adresinden herkesin ulaşımına açık.

İdari kararla oluşturulan böyle bir uluslararası liste, güvenlik devleti zihniyetinin nasıl demokrasiye karşı ciddi bir tehdit oluşturduğunun somut işareti. Masum ve meşru gibi gözüken bu terörle mücadele politikalarının yarattığı güvenlik devleti uygulamaları, karşısında mücadele ettiği terör kadar insan haklarını tehdit ediyor.

Yukarıda belirtilen basın açıklamasının yapıldığı toplantıda, Mazlum-Der Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal, “Özü itibarıyla siyasi bir bakış açısını gerektiren terörizm kavramını dünya egemenlerinin tanımlayarak tüm dünyaya dayatmaları, egemenlik sisteminin yeniden inşası anlamına geliyor. Konu ile ilgili çekincelerimizi yetkili kurumlara ileterek bu kanunun yeniden ele alınmasını talep ediyoruz” demiş. Dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de durum aynen bu değil mi?