Kürt seçmenin çoğunlukta olduğu Ağrı’da Adalet ve Kalkınma Partisi ile Barış ve Demokrasi Partisi arasındaki yarışın galibi BDP oldu. BDP’nin Ağrı sokaklarında bir zafer atmosferinde kutlanan bu başarısında, Sırrı Sakık isminin büyük rolü var. Seçim sonrasında Al Jazeera’nin sorularını yanıtlayan BDP’li Sakık, Ağrı’nın en az Diyarbakır kadar önemli bir Kürt kenti olduğu görüşünde. Sonucun seçmenin barış sürecine verdiği destek olarak okunması gerektiğini belirten Sakık, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecini de değerlendirdi. Sakık’ın, “Kürtler Ak Parti’nin adayını mı destekleyecek?” sorusuna yanıtı, “Kendi adayımızı konuşacağız ama ben kendim için konuşuyorum, hiç bir güç beni ulusalcı cephenin yanında göremez” diye konuştu. HDP çizgisindeki Kürt siyasi hareketinin en tecrübeli isimlerinden biri olan Sakık, kendi partisini de eleştirdi, “Oylarımızı artırmamız için bir çok neden varken hala çatışmalı dönemlerdeki rakamlardaysak, HDP’nin fazla bir başarısı yoktur. Öyle tepeden halka bakarak siyaset olmaz. Yüzde 10’luk barajı hala aşamıyorsak, bu bizim ayıbımız, bizim günahımız.” dedi.

Ağrı neden bu kadar önemliydi?

Ağrı bir Kürt kenti, Kürt hareketinde önemli bir kent. Ağrı’nın acıları var, 1930’larda Ağrı’da katliamlar yapılmış. Yani Diyarbakır, Kürtler açısından ne ifade ediyorsa aslında Ağrı da onu ifade ediyor. Uzun yıllardır bizim de bu konuda eksikliklerimiz, yetersizliklerimiz var. Burası geçmişte Anavatan Partisi’nin sonra AKP’nin hüküm sürdüğü bir kent. Devlet de biliyor Kürtler açısından ne ifade ettiğini, bizim niye bu kadar önemsediğimizi. Onun için Ağrı’yı bize vermediler. Ağrı’nın isyanı geçmişte yarım kalmış, biz de bugün bu isyanı barışa dönüştürdük. Ağrı, buradan bir mesaj verdi, “Benim sorunlarımı çözün, ben barışı destekliyorum. Ben bu görüşme sürecini destekliyorum” diyerek iradesini ortaya koydu.

Coğrafi olarak da baktığımızda BDP-HDP Iğdır ile birlikte biraz yukarı doğru çıkmış oluyor… Geçmişte Cemil Çiçek’in bir sözü vardı, “Ermenistan sınırına dayandılar” demişti. Bu açıdan da mı anlamlıydı?

Biz kaderimizi Türkiye’ye doğru belirledik, yani Erzurum’u da inşallah alırız. Birlik böyle olur. Tabi Türkiye’deki siyasetçilerin endişeleri var, korkuları var.

Ne endişeleri var mesela?

Hiç kimsenin endişeleri, korkuları olmasın. Biz kaderimizi Türkiye halkları ile birleştirdik. Herkesin kafasında, “Bu ülke bölünüyor, parçalanıyor” diye bir korku var. Oysa ki Sayın Öcalan’ın açıklamaları var, “Bana ulus devleti altın tepside ikram etseniz, ben reddederim.” diyor ama bizim de taleplerimiz var, bizim sorunlarımızı görün ve bizim sorunlarımıza çözüm üretin. Kürtler bu ülkede söz ve karar sahibi olmak istiyorlar.

Bir yandan da Ağrı’yı alarak bir güç elde etme çabası var…

Evet, doğru. Siyaseten de bir güç oldu. Barış görüşmelerinin devam ettiği bir süreçte, Ağrı barış sürecine katkı sunacak. Mesela ben eminim ki Sayın Öcalan, barış görüşmelerine bugün daha güçlü bir şekilde girecek. Hükümet de bunu istemiyordu belki. Halkımız, “Hayır, biz barış sürecine önem veriyoruz, destekliyoruz.”dedi. Ağrı hakettiği yönetimi kazandı, biz de onlara layık olacağız. Hep birlikte bu kentin yaralarını sarmaya çalışacağız.

Sokaklarda kutlama yapılırken, Abdullah Öcalan’ın HDP heyeti ile görüşmesinin anrdından farklı bir açıklaması yansıdı. “Süreç yeni bir aşamaya geçmiştir” dedi. Bu hep beklenen o müzakere aşaması mı sizce?

Bence geç bile kalınmıştır, Beşir Atalay’ın da bu konuda açıklamaları var, çok detayını bilmiyorum ama barış sürecinin yol alabilmesi için diyalogdan müzakereye geçilmesi gerekir. Ben öyle okuyorum bu açıklamayı ama hala bize yansıyan somut bir bilgi olmadığı için net bir şey söylemem zor. Sayın Öcalan da bu süreci ne kadar önemsediğini, herkesin hassas davranması gerektiğini, kırılgan olan barış sürecinin kollanması gerektiğini söylüyordu.

Açıklamada yer alan o “herkesin” vurgusu önemli değil mi sizce? Son dönemde yaşanan olaylar göz önüne alınınca PKK’ya da bir çağrı var.

Tabii ki önemli, Sayın Öcalan’ın çağrısı iki tarafa da yapılmış bir çağrı. Dün mesela Sayın Öcalan’ın açıklamaları olmadan, biz de aynı şeyi söyledik. “Buradan çok önemli bir mesaj çıktı, halk barışı çok önemsiyor, bu topraklarda kaybeden yok, tek kazanan var, barış.”dedik. Kim kaybediyor diye baktığınızda barış karşıtları kaybediyor. Eğer bugün AKP, barış sürecinde samimiyse, bu süreci de götürüyorsa, hepimiz birlikte kazanmışız. O zaman Ak Parti de bunun gereğini yapmalıdır. Demokratik siyasetin önündeki engelleri kaldırmalıdır. Sayın Öcalan’ın 2013 Nevruz’unda seslendirdiği, “Demokratik siyaset hayat bulsun, tezinin hayat bulması için derhal yasal ve anayasal değişiklikler yapılmalı. Tabi ki anayasal değişiklikler şu aşamada çok gerçekçi değil ama yasal değişiklikler yapılabilir. Yüzde 10’luk baraj kaldırılır, siyasi partiler yasası, seçim kanunu bunların hepsi değişebilir.

Hükümet bir yanda duruyor ama işin bir de PKK boyutu var. Sizce PKK neden yapıyor bu eylemleri, süreci baltalamıyor mu bu eylemler?

Barış projelerinde A projenin dışında sizin kafanızda B, C projeleri varsa siz samimi değilsiniz demektir. Bence PKK’nin de A projesi dışında bir projesi olmamalıdır, devletin de. Ama Başbakan zaman zaman çıkıp şunu söylüyorsa, “Benim B, C projelerim var” diyorsa, burada samimiyetin dışında bir yol var demektir. Şimdi şunu söyleyebiliriz, siz barışacaksınız, siz karakolları, kalekolları neden yaparsınız? Cezaevlerini neden yaparsınız? Demek ki sizin B, C projeleriniz var.

İki tarafın da mı B, C projeleri var?

Ben iki tarafa da sesleniyorum. İki taraf da çok samimi ve şeffaf olmalı. A projesinin dışında hiç kimsenin B, C projesi olmamalı. Hem gerilla açısından hem de devlet açısından. Bu konuda çok samimi olmalıyız ve halkımızla her şeyi paylaşmalıyız. Şimdi mesela hükümet çevresi barış görüşmeleri başladıktan bu yana çok zaman geçti ama hala ciddi bir aşama alınmadı. Bu adımlar atılmış olsaydı, belki biz bugün farklı bir aşamada olacaktık.

Bu noktada acaba sizce Hükümet samimi mi?

Yani Hükümet’e bu konuda tabii ki eleştirilerimiz var ama hep umudumuzun taşlanmaması gerektiğine inanıyorum. Hükümetin de bu konuda, bu süreci veya bu barış görüşmelerini sadece bir siyasal sıçrama ya da bir argüman olarak görmemesi gerekir.

Böyle bir şüpheniz mi var?

Var, zaten olduğu için hep uyarıyoruz, hep ikazlarda bulunuyoruz. Barış kırılgandır diyoruz. Barışı siz sürece yaymayın, seçimlere heba etmeyin, kurban etmeyin dedik. Mesela bu seçimlerde bir sürü ithamlar vardı. Bunların hiç birini hak etmiyorduk. 30 Mart’ta bu kenti kanatmaya çalıştılar. Eğer bu kenti kanatsalardı emin olun, barış diye bir şey olmayacaktı bugün. Biz çıktık, fedakârlık yaptık. Kanamaması ve barış sürecinin heba olmaması için fedakârlık yaptık. Bugün barış süreci varsa, bizim Ağrı’yı, bir ana rahmi gibi barışı koruyan duruşumuzdan kaynaklandığını düşünüyorum.

Sizce Cumhurbaşkanlığı seçimi nasıl etkiliyor bu süreci?

Her seçim bu süreci çok olumsuz etkiliyor. Biz Kürtler, seçimlerin, siyaset dünyasının kurbanı olmuşuz. Her seçim geldiğinde, “Aman etmeyin, aman etmeyin” diye feryatlar başlar. O zaman seçimlerde, seçimler sonrasında da rehavete kapılmayın. Artık sorunu çözün ve bundan kurtulalım. İlk kez bu kadar Türkler, Kürtler bir barış sürecini konuşuyorlar ve bir noktaya geliyor, hepimizin bunu görmesi lazım.

Başbakan Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilebilecek mi sizce?

Hâlâ kimin aday olduğunu bilmiyoruz, bizim de Parti olarak gönlümüzden geçen her halükârda halkın onay verebileceği biri olmalıdır. Salt aday çıkarmak adına, aday çıkarılmamalıdır.

Ama bir de gerçeklere bakarsak HDP’nin adayının Cumhurbaşkanı seçilme ihtimali yok. Yalova’da bir tablo çıktı ortaya mesela, MHP oylarının CHP’ye kaydığı ve CHP adayının seçimleri kazandığı görüldü. Bir anlamda çatı provası derseniz buna, siz ne öngörüyorsunuz?

Tabii HDP ne yapar bilmiyorum, ben bugün HDP’li değilim, bu taraflardayım. Kendi adıma açık ve net olarak şunu söyleyeyim, böyle bir kutuplaşmada Kürtler her halükarda kendilerini temsil edebilecek bir adaya oy verirler. Ama sadece aday göstermek adına Kürtler aday göstermemelidir.

Diyelim ki sona CHP-MHP’nin üzerinde ortaklaştığı aday ve Ak Parti’nin adayı, büyük ihtimalle Başbakan Erdoğan kaldı. Kürtler oyunu Ak Parti’ye mi verir bu durumda?

Şunu söyleyeyim kendi adıma söylüyorum, hiç kimse beni bu çatı adayda, beni o saflarda göremez.

Bu durumda zaten diğer seçenek Ak Parti…

Tabii ki halkımızla oturup karar vereceğiz ama ulusalcı, milliyetçi, böyle Kürt düşmanı olan bir cephede hiç bir güç beni o saflarda göremez. Bizim de bu konuda her halükarda yetkili kurumlarımız oturacak, konuşacak. Ben şuna inanıyorum bakın, biz 30 Mart 2014 seçimlerinde çok ciddi bir varlık gösteremedik. BDP de HDP de ama ben Cumhurbaşkanlığı adayında eğer uygun ismi bulabilirsek belki bizim hedeflediğimiz noktaya ulaşır.

Neden varlık gösteremediniz?

Bu bir özeleştiridir, beklediğimiz rakamlarda değil, hala 6-6.5’lardaysak, barış sürecinin devam ettiği bir noktada, sürecin devam ettiği bir noktada oy alabilmemiz için bu kadar çok neden varken, en çatışmalı dönemlerdeki rakamlardaysak bizim, ya da Türkiye cephesindeki HDP’nin çok fazla bir başarısı yok.

Neden?

Neden ise onu araştıracaklar olanlar, HDP’liler. Herkes bir özeleştiride bulunacak, kim nerede ne yanlışlık yaptı, herkes bu özeleştiriyi verecek. Öyle tepeden halka bakarak siyaset olmaz. Nerede yanlış yaptılarsa onu görecekler ve özeleştiride bulunacaklar.

Siz ne görüyorsunuz? Halkla temas mı azdı?

Bakın biz burada bir model oluşturduk, sıfırdan gelip buralarda devlete rağmen alıyorsak modeller oluşuyor demektir. En başarılı olduğumuz illerden biri. Erzurum’da başarı var, Van’da, Bitlis’te. Bu çok da zor bir şey değil. Modelimizi gözden geçirmemiz lazım, gözden geçirirsek, bizim halkımızla hiçbir sorunumuz yok. Halka gidebilmeyi becerebilirsek sorunu çözeriz. Ağrı’da halka gidebildik. Halkın taleplerini karşılayabildik. Biz onlara çok bir şey de vermedik, vaad etmedik. Çıkıp çıplak yüreğimizle, “Biz size belediyede hiçbir proje sunmuyoruz” dememize rağmen, “Sizi yalan söylemeyeceğiz, size kandırmayacağız. Bu topraklarda barışın hayat bulması için düşüncelerinizi açıkça söylerseniz. Bizim açımızdan da sorun yoktur.” dedik.

Gelecek yıl genel seçimler var, Kürt sorunu açısından nasıl bir Türkiye öngörüyorsunuz? Bir aşama daha kaydedilmiş olacak mı?

Aşama şu, eğer Kürtler demokratik siyaseti esas almışlarsa, derhal bu 12 Eylül’ün ürünü olan siyasi partiler kanunu, yüzde 10’luk baraj bunlar derhal kaldırılmalıdır. Herkes iradesini parlamentoya yansıtabilmelidir. Demokratik siyaset adres olmalıdır. Bunu yapıp seçimlere gidebilirsek çok şeyi başarmış olacağız. O zaman PKK de adım atabilir, demokratik siyasetin önündeki engeller kaldırıldı, biz kendimizi daha iyi ifade edebiliriz diyebilir. Ama siz hâlâ bir Ağrı’da bile demokratik siyasetin imkanlarını tüm devletin olanaklarıyla yok etmeye çalışırsanız, buradan huzur ve hukuk çıkmaz. Barış çıkmaz. Hükümet bu konuda ortaklanmalıdır. Demokratik siyasetin kanallarını açmalıdır. Bunu aşıp da seçimlere gidebilirse emin olun çok şey başarabilir. Burada hükümet bir şey kaybetmez, tam tersi hanesine birçok artıları ekleyebilir. Ama bu koşullarda giderse, Kürtleri oyalamaya devam ederse, o da zaten geçmişten bu yana denenen yoldur, o da çözüm yolu değildir.

Başarı HDP için yüzde kaç oydur sizce?

Biz bugüne kadar yüzde 10’luk barajları aşamıyorsak bu bizim ayıbımızdır ve günahımızdır. İlk önce biz yüzde 10’luk barajları aşabiliyor olmalıyız. Yüzde 10’luk baraj bizim için sorun olmamalıdır. Biz 20 yıllık siyasetimizde hala bu rakamlarda dönüp dolaşıyorsak, ciddi bir tıkanma, ciddi bir eksiklik vardır. Biz modelimizde yeni arayışlar yapmak zorundayız.

Kim tıkıyor?

Yani tıkanma neredeyse artık. BDP’li aktörler de HDP’li aktörler de çıkıp nerede eksik yaptık. Bu eksikliği görmeli. Her seçim öncesi bunlar konuşulur ama tekrar aynı yöntemlerle geldiysek burada bir yanlışlık var.

Kaynak: Al Jazeera