Tasavvuf ve Tarikatlar Yoluyla İslam'a Giren Bidat ve Hurafeler

Bekir Çöl

VAN 19.11.2017 10:46:26 0
Tasavvuf ve Tarikatlar Yoluyla İslam
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Bütün Mükevvenatı yoktan var eden, yarattığı bütün canlılara sayısız nimetler veren, dilediğini Aziz, dilediğini zelil eden, Dilediğini hidayete erdirip, dilediğini dalalette bırakan, bizleri İslam ile şereflendirip, doğruyu ve yanlışı anlama ferasetini bahşeden Yüce Yaratıcıya Hamd’ü senalar olsun.

Âlemlere rahmet olarak gönderilip, yaptığı tebliğlerle ümmetine en sağlam dayanak olarak Kuran’ı Kerimi ve Sünneti Saniyesini bırakan, sevgili Peygamber Efendimize, Onun temiz âline ve Yıldızlar misali aydınlatıcı ashabına salât ve selam olsun.

Yıllardır kendi çapımda yaptığım araştırmalar ve okuduğum yüzlerle ifade edilecek eserlerle bir kanaate sahip oldum. Bu kanaatimi pekiştirmek için Diyanet'imizin halen çıkarmaya devam ettiği ve otuz beş cildi tamamlanan İslam Ansiklopedi’sinin araştırmama konu olan bölümlerini deyim yerindeyse kısa sürede hatmettim ve bir liste hazırladım.

İslam Ansiklopedisinden ve diğer eserlerden çıkardığım listeye göre İslam dinine tasavvuf ve tarikatlar vasıtasıyla giren Bidat ve Hurafelerin sayısı elliye ulaşıyor. Aslında İslam dinine çeşitli kanallarla giren bidat ve hurafelerin sayısı çok daha fazladır. Son yıllarda Diyanet'imizin yaptığı araştırmalara göre Türkiye’de 1383 tane bidat ve hurafe varmış. Şüphesiz İslam’ı bozucu, sadeliğini ve saffetini yok edici bu bidat ve hurafeleri kimileri kasıtlı olarak, kimileri eski inanışlarının kalıntısı olarak, kimisi örfünü, âdetini, töresini zararsız görerek, kimisi de şeyhinin. Pirinin sünneti kabul ederek bu aziz din in içine sokmuşlardır. Öyle olmuş ki: İslam’ın ana umdesiymiş gibi Dinin içine sonradan sokulan bidatlerle, gerçek İslam esasları birbirinden ayrılamaz, seçilemez hale gelmiştir. İslam Dini bu katılımlarla adeta kirletilmiş ve tanınmaz hale dönmüştür. Hariçten ve dâhilden İslam’ı tenkit etmeye yeltenen gafiller, bu bidat ve hurafeleri öne sürerek “İslam bu değil mi?” Diye İslam dinini suçlamaya ve eksik göstermeye başlamışlardır.

Burada dikkate değer olan ve taaccübümüzü celbeden, İslam dininin özünü daha samimi, daha zahidine ve daha muttaki olarak yaşamak için yola çıkan sofiler, İslam ile alakası olmayan elli tane sonradan uydurma bidatleri ibadet ve inanç diyerek nasıl ve niye İslam dinine sokmuşlardır? Birçok İslam âlimi, verdikleri fetvalarla, yazdıkları eserlerle bu bidat üretenleri ikaz ettikleri halde bidatçiler yanlış inanış ve uygulamalarından zerrece vaz geçmemişlerdir. Bilakis, “Siz zahir ulamasısınız, sizin manevi işlere aklınız ermez, biz bu bilgi ve kanaatleri, keşifle, ilhamla ve direk dinin sahibi Allah ile temas kurup, Ona sorarak elde ediyoruz” demişlerdir.

Bu bidatçiler, inat ve ısrarlarında öyle iddialı olmuşlardır ki, idam edilirken bile yanlış fikirlerinden dönüş yapmamışlar ve bidatlerini savunarak ölmüşlerdir. Ölenlerin peşinden gidenlerde büyüklerinin yanlışlarını kabul etmemişler, bilakis onların arkasından bin bir türlü, abartılı kerametler uydurarak, menakıp nameler ve şiirler yazarak adeta onları dini kahraman olarak ilan etmişlerdir. Bu bidatçileri idama gönderen ulemanın delillerini, Şeriattan aldıklarını gördükleri için, Şeriatın yanına ondan daha makbul olduğunu iddia ettikleri Tarikat, Hakikat, Marifet deyimlerini yerleştirmişler ve Şeriatı adeta bir işe yaramaz, çöpe atılacak nesne konumuna indirip “Kabuk” olarak adlandırmışlardır.

Bize göre günümüz tebliğcisine düşen en büyük görev, deyim yerindeyse dinin hududunu koruma altına alıp, dışardan İslam’a yapılan taarruzları, hücumları göğsünü siper edercesine karşılamaktır. İçerden ve dışardan din’e sokulmak istenen uydurmaları, bidatleri, hurafeleri adeta ince elekten geçirip, Dini Asrı Saadetteki asli hüviyetine, saffet ve sadeliğine kavuşturmak için canla-başla mücadele etmeleri gerekmektedir. İşte aydınlık yüzü bidat ve hurafelerle kirletilen İslam dini, bu temizlik hareketinden sonra gerçek ve nurani yüzünü ortaya çıkaracaktır. Böylece tebliğcinin önü açılacak, “Allah nurunu tamamlayacak” ve yüce Mevla’nın vadi gerçekleşecek, “İnsanların fevç-fevç İslam’a girdikleri görülecektir.”