‘Tanrı’yı kıyamete zorlayanlar ve ‘Tanrı’yı adalete çağıranlar

Ergün Yıldırım

VAN 12.08.2018 11:16:19 0
‘Tanrı’yı kıyamete zorlayanlar ve ‘Tanrı’yı adalete çağıranlar
Tarih: 01.01.0001 00:00
‘Tanrı’yı kıyamete zorlayanlar ve ‘Tanrı’yı adalete çağıranlar

ABD, ekonomik savaş açtı bize. Döviz saldırısıyla ekonomimizi batırmak istiyorlar. Arkasında Evanjelizm motivasyonu olan bir saldırı bu. Hristiyan Siyonizmi yani. ‘Tanrı’yı kıyamete zorlayarak dünyaya yön vermeye inanan bir dini fanatizm bu. İsrail ile kol kola giren Hristiyan fundamentalizmi, en son Türkiye’yi hedefe koyuyor. Trump’un yardımcısı Pence, bu fundamentalizmin en önemli isimlerinden biri. Onların toplantılarından fütursuzca konuşuyor. Türkiye’yi tehdit ediyor. Brunson’u kurtaracaklarını ve bunun için gerekirse Türkiye’yi gözden çıkaracaklarını ilan ediyor.


Siyonizm ve fundamentalizm kol kola vermiş ABD’de. Trump da bunların taşeronluğunu yapıyor. Siyasallaşan Hristiyanlık ve siyasallaşan Yahudiliğin ittifakına dayanıyor bu kalkışma. Theodor Herzl’in Yahudiliği siyasallaştırarak ürettiği Siyonizm, daha sonra Hristiyanlığa bulaşıyor. Yahudilik de Hristiyanlık da siyasallaşıyor. Siyasal iktidarları etkilemeye ve onları emri altına almaya çalışıyorlar. Dinleri siyasal hedeflerle birleştiriyorlar. Yıkıcı, emperyalist ve dışlayıcı din anlayışını inşa ediyorlar. Mezhepleri ve tarikatları siyasallaştıkça daha fazla körleşiyorlar. İsrail bu körleşmenin pratiğini her gün bombalar yağdırarak ve Müslüman katlederek ortaya koyuyor. ABD, bu körleşmeyleTürkiye’ye saldırıyor.

Müslümanları fundamentalist ve siyasal İslam ile suçlayan çevreler nedense Hristiyan ve Yahudi siyasallaşması konusunda tek cümle etmiyor. Binlerce kitap, onlarca araştırma merkezi ve milyonlarca makale İslami hareketlerin ve İhvan-ı Müslimin’in siyasal İslam’ını araştırıyorlar. Hükümetlere ve devletlere strateji üretiyorlar. Ama nedense bunlardan tek bir makale bile siyasal Hristiyanlık ve siyasal Yahudilik tehlikesinden bahsetmiyor. Çünkü yüzyıldır bizi siyasal İslam ile suçlayanlar, bizim Batı emperyalizmine meydan okumamızdan rahatsızlık duyuyorlar. İttihadı İslam’ı Panislamizm diyerek mahkum edenler, Müslümanların emperyalizme itaat etmelerini isteyenlerdir. II. Abdülhamit emperyalizmlerine İttihadı İslam ile meydan okudu. Cihad deklarasyonları yayınladı. Bundan dolayı onu kızıl sultan, mürteci ve panislamist diye damgaladılar. Dünün Abdülhamit siyasetine karşı çıkanlar İslami mücadeleye, bağımsızlığa ve anti emperyalizme siyasal İslam diyenler, bugün yine bu tavırlarını sürdürüyorlar.

Bugün aynı şey Erdoğan’a karşı yapılıyor. II. Abdülhamit nasıl ki Batı ve Rus işgallerine karşı Müslüman halkları ayaklanmaya, cihada ve bağımsızlığa çağrıyorduysa, bugün de Erdoğan Müslüman halkaları özgürlüğe ve umuda çağırıyor. Dünya beşten büyüktür tezi bunun göstergesi. Abdülhamit bütün Müslüman toplumları kapsayan bir ümmet uyanışını çare olarak gördüğü gibi Erdoğan da bunu çare görüyor. Bundan dolayı Erdoğan II. Abdülhamit gibi suçlanıyor ve mahkum ediliyor. Yine siyasal İslam ve İslamizm deniyor. Emperyalizme karşı çıkan Müslüman bilincin seferber edilmesine karşı korkuyorlar. Bundan dolayı Müslümanlara fundamentalizm damgasını vuruyorlar. Dinimizi anlama konusunda bizi hesaba çekiyorlar.

Ortadoğu’da İran ve Arabistan mezhepçilik üzerinden siyaset yapıyor. Bu da İslam’ın içten savaştırılması demektir. Bu oyunu bozan sadece Türkiye. Çünkü Türkiye bütün sekülerliğine rağmen mezhepleri ve kavimleri kucaklayan bir İttihadı İslam anlamını taşıyor içinde. 19. Yüzyıl Osmanlı İslam tezidir bu. Anti-emperyalist, ortak Müslüman otorite ve mezhepler üstü İslam siyasetini içerir. Müslümanların iç çatışmalarından dikkati küresel emperyalizme çevirir. Osmanlı ve hilafetin emperyal vizyonunu taşır üzerinde. Yüzyıllık bir Türkiye konaklamasından sonra yeniden bu siyasetle bölgeye umut oluyoruz. Bu da emperyalistlerin korkulu rüyası. Siyonist Yahudiler ve Siyonist Hristiyanlar ‘Tanrı’yı kıyamete zorlama siyasetlerine engel görüyorlar bunu. Bundan dolayı bütün akıl dışı seçeneklerle saldırıyorlar, damgalıyorlar ve mahkum ediyorlar.

Türkiye bizim davamız. Davamızın anlamı da Müslümanlar için bölgede taşıdığı insani, adil ve özgür bir siyaset umududur. Bu davamıza saldıran hangi amaç taşırsa taşısın karşımızdadır. Davamızın siyasetçileri hata yapabilir, yanlış yapabilir ama bizim onlarla saflarımızı bozmamızı gerektirmez bu. Onları uyaracağız, ıslaha çağıracağız. Fakat davamızı ve yolumuzu bırakmayacağız. ‘Tanrı’yı kıyamete zorlayan dalga karşısında ‘Tanrı’yı adaletin hakimiyeti için göreve çağıran mücadelenin cephesiyiz biz.