“SURİYE’DE OYUN DEĞİŞEBİLİR”

Ola Karakurt

VAN 18.08.2015 11:02:30 0
“SURİYE’DE OYUN DEĞİŞEBİLİR”
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Suriye Ulusal Koalisyonu Başkanı Halid Hoca, ‘IŞİD’den temizlenecek bölgenin Suriye’de oyunu değiştirebileceğini ve geçiş dönemi senaryolarının şimdiden bu topraklarda uygulanabileceğini’ söyledi. Rus yetkililerle görüşmelerinin ardından Hoca ile Suriye’de çözümde gelinen son noktayı konuştuk.
Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) Başkanı Halid Hoca, yaşanan son diplomasi trafiğinin Esed rejiminin çöküşüne olan inancın artması nedeniyle hızlandığını söyledi. Hoca’ya göre, Suriye’de karar Esed’de değil İran’da. Türkiye sınırında oluşturulacak IŞİD’den temizlenmiş bölgenin Suriye’de oyunu değiştirebileceğine işaret eden Hoca, orada Arap, Türkmen ve Kürtlerin temsilcilerinden kurulacak sivil yönetim sayesinde geçiş dönemi senaryolarının şimdiden hayata geçirilebileceğini ifade etti. Hoca, bu yönetimde Kürtleri temsilen PYD değil diğer Kürt partilerin yer alacağını da belirtti.
Son dönemde Suriye’de etkili bölgesel ve uluslararası aktörlerin arasında yoğun bir diplomasi trafiğine şahit olduk? Tam olarak ne planlanıyor?
Son dönemde diplomasi trafiği ivme kazandı. Tabii ki Esed son aylarda çöküş yaşıyor. Kendi konuşmasında da belirttiği gibi rejim uç yerlerden merkeze doğru kabuğa çekiliyor, nizami ordudan birçok asker firar ediyor veya orduya katılmıyor. Ordudan ayrılmalar artık illa muhalif saflarına katılmak şeklinde değil paramiliter milislere katılmak şekliyle de ayrılmalar yaşanıyor. Esed rejiminin tamamen bir ‘failed state’ yani çökmüş bir devlet modeli ile karşı karşıyayız. Tabii ki bütün bunları Esed’in itiraf etmesiyle uluslararası oyuncuları harekete geçirdi. Siyasi çözüm konusunda dediğim gibi hareketlilik yaşanıyor. Bununla birlikte Staffan de Mistura’nın da muhalif gruplarla gerçekleştirdiği istişare toplantılarının sonuçlanması ve raporunu Ban ki Moon’a sunması… Bütün bunlar hep beraber diplomasiye yeni bir ivme kazandırdı. Tabii ki bizim siyasi çözüme karşı şu anki pozisyonumuzun Cenevre-2’de aldığımız tavırdan bir farkı yok. Aynen o şekilde devam ediyor. Bölgesel olsun, uluslararası olsun herhangi bir inisiyatif olacaksa Cenevre-1 çerçevesinde olması gerek. Bu Cenevre’de de olur başka yerde de olur ancak Cenevre-2’nin bittiği yerden devam etmesi gerekir. İran’ın veya başka tarafların önerdiği inisiyatiflerin hepsi Cenevre’yi by pass etmeye yönelik çabalar. Burada bizim ısrar ettiğimiz konu, bir geçici yapı. Tüm yetkilere sahip olacak bir geçiş heyeti olması. Tabii ki İran bunu kavramlarla kelimelerle oynayarak Ulusal Birlik Hükümeti diyerek öneriyor. Biz bir hükümetten bahsetmiyoruz. Geçiş heyeti dediğimiz tüm yetkilere sahip geçici bir yapı. Cumhurbaşkanı yetkileri dahil. Bu da muhalefetle rejim arasında müzakere süreci çerçevesinde belirlenir. Yani karşılıklı ittifakla, mutabakatla belirlenir. Tabii ki bu Esed’in ve İran olsun Rusya olsun müttefiklerinin işine gelmediği için kavramlarla değiştirmeye çalışıyorlar ve bu heyete farklı yorumlar getirmeye çalışıyorlar.
Şu an kulislerde dönen senaryolar hangi yönde?
Herkes kendi açısından farklı bir çaba harcıyor. Fakat sonuçta inisiyatif Suriye halkının elinde. Biz SMDK’da bu diplomasi hareketliliği yaşanmadan önce gerek askeri gerek siyasi bütün diğer muhalif gruplarla istişare toplantıları gerçekleştirdik.  Ortak bildiriler yayınladık. Ulusal Koordinasyon Komitesi (UKK) ile Devlet İnşası Akımı (DİA) ile, sivil toplum kuruluşlarıyla, askeri yapılarla ve Suriye’de savaşan etkin gruplarla istişare toplantıları da yaptık ve hep beraber önemli kararlar aldık. Bizim ortak tavrımızın olmazsa olmazı, bu geçiş sürecinde oluşturulmak istenen yapıda kesinlikle ne Esed’in de de suça karışmış isimlerin yer almaması gerektiği yönünde. Biz de bu pozisyonumuzu son Rusya ziyaretinde Sayın Lavrov’a ilettik.
Lavrov demişken Rusya ziyareti sonunda yaptığınız açıklamada Rusya’nın tavrında bir esneme gördüğünüzü söylemiştiniz? Esnemeden kastınız tam olarak ne?
Ruslar, Esed’in şahsına yatırım yapmış değiller. Suriye halkı tarafından seçilmiş veya seçilecek olan bir cumhurbaşkanına itibar ediyorlar. Eğer Suriye halkı geçiş sürecinde başka bir cumhurbaşkanı üzerinde anlaşırsa Rusya buna saygı duyacağını söyledi. Ruslar daha önce bu şekilde esnek değillerdi. Esed üzerinde biraz daha ısrarlıydılar fakat şimdi bu kadar değiller.
Esed’in birinci istihbarat yetkilisi Ali Memlük’le görüşmesinin ardından en önemli müttefiklerinizden Suudi Arabistan’ın tutumunda herhangi bir değişim olacağını düşünüyor musunuz? Bu görüşmeyi hangi çerçevede yorumluyorsunuz?
Prens Muhammed Bin Selam bürosu bu görüşme ile ilgili bir açıklama yaptı. Bu görüşmede İran’ın ve onun etrafından dolaşan Hizbullah gibi proxy örgütlerin ve Şii milislerin Suriye’den çekilmesi karşılığında Riyad’ın muhaliflere yardımını kesmesi teklif edildi. Açıklamaya göre, görüşmenin asıl konusu buydu. Bu Suudi Arabistan tarafından yapılan bir manevra ancak bu manevra bizim lehimize olur, eğer gerçekleşirse. Çünkü biz şu an Esed’e karşı savaşmıyoruz. Resmen bir işgalci güç karşısındayız. Ülke yönetimi Esed’in elinde değil. Esed son konuşmasında bunu itiraf etti. Hatta vatandaşlık kavramına ilk defa çok farklı bir kavram getirerek, Suriye vatandaşlarının Suriye’de doğup büyüyen değil ülkeye dışarıdan gelip onu savunanların olduğunu açıkladı. Burada da İranlılardan bahsediyordu. Kendi vatandaşlarını reddetti açık bir şekilde. Dolayısıyla İran’ın Suriye’den çekilmesi durumunda Esed rejimi kendiliğinden çöker zaten. Fakat anladığım kadarıyla Ali Memlük’le görüşme başarısız geçmiş. Burada bizim için önemli olan konu Esed yönetiminin gerçeğinin açığa çıkmış olması ve Ali Memlük’ün de İran’ın varlığında ısrarıyla Esed’in kendi başına bir karar alamaz durumda olduğunu ortaya çıkarmış oldu. Son günlerde Hizbullah’ın saldırdığı Şam’ın kırsalındaki stratejik Zebedani bölgesindeki krizle ilgili Ahrar-u Şam ile İran’ın arasında doğrudan müzakereler yürütülmesi ve Esed rejiminden kimsenin olmaması durumu çok net olarak açığa çıkarıyor. Biz şu an işgal gücüne karşı bir savaş veriyoruz.
Suriye’de çözümün Yemen’deki krizle ilişkilendirildiğine yönelik yorumlar yapılıyor. Asıl sorunun İran ile Suudi Arabistan arasında bölgesel boyutta olduğu ve Suriye’nin Yemen gibi sadece bu büyük sorunun bir parçası olduğu analizleri yapılıyor? Sizce Suriye’nin geleceği ile iki bin kilometre uzaklıktaki Yemen’deki kriz arasında ilişki var mı?
Şu an hiçbir ülke Suriye geleceğini belirlemeye tam olarak hâkim değil. bu tamamen Suriyelilerin elinde bir şey. Şu an Suriyeliler olarak bir yol ayrımındayız. Tabii ki müdahil olan çok taraf var. Artık sorun bölgesel olmaktan da çıktı ve uluslararası bir sorun haline geldi. Bu doğru bir tespit. Suriye’de daha çok vekâlet savaşı yürütülüyor. IŞİD’den tutun El Kaide bağlantılı gruplara kadar. İran’ın proxy örgütlerinden tutun Esed rejimine kadar tüm savaşlar bir vekâlet savaşa dönmüş durumda. Bence şu an Suriyeliler, özellikle kuzeyde Türkiye sınırında teröre karşı açılan harekâttan yararlanıp orada oluşacak boşluğu durdurabilirse Yani IŞİD’den temizlenmiş bölge ve daha önce Esed’den kurtarılmış bölgeye tekrar yönelip ve doldurursa geçiş dönemi senaryolarını şimdiden özgürleştirilmiş topraklarda uygulayabiliriz ve bu oyunu değiştirebilir.
Oyun değiştiriciden kastınızı biraz açar mısınız? Yani bu bölgenin nasıl bir katkısı olabilir?
Ben savaşın boyutu ve zamanını gerçekten bilmiyorum. Ancak bu bölge yani Cerablus’tan Afrin’e kadar uzanan bölgenin yüzölçümü Lübnan toprağının yarısına eşit. Bizim için önemli. Eğer bu bölgeyi ciddi bir şekilde kontrol edebilirsek Özgür Suriye Ordusu’ndan oluşan istikrar gücü yardımıyla ve orada Arap, Kürt ve Türkmenlerden oluşan bir sivil yönetim kurabilirsek…
Burada Kürt derken… Hangi gruptan bahsediyoruz? PYD mesela bir siyasi parti olarak bu yönetimde yer alacak mı?
PYD şu an ayrı bir pozisyon almış durumda. PYD Kürtleri temsil etmiyor. Birçok Kürt parti Ulusal Kürt Konseyi (ENKS) çatısı altında toplanmıştı ve bunlar SMDK’nın bir parçası. PYD, elde ettiği imkanlarla, zorla, özellikle Kamışlı bölgesinde hakimiyet sürdürüyor ancak PYD’nin kucaklayıcı bir zemini bulunmuyor. Suriye’de çoğu Kürt vatandaşımız PYD taraftarı değil. PYD Kürtlerin sadece yüzde 10 veya 15’i tarafından destek buluyor ancak ezici çoğunluk PYD taraftarı değil ve PYD’nin önerdiği vizyona katılmıyor yani bu federasyon tezlerine karşı. Bizim ENKS’yle beraber yaptığımız anlaşmada Suriye topraklarının bütünlüğünün korunması, idari konularda ademi merkeziyetçilik sistemin benimsenmesi ve tabii ki kültürel haklarının tanınması konuları üzerinde mutabakat sağladık. Kürtler Suriye toplumunun esas bir parçasıdır. PYD’den bahsederken Kürtler diye tanımlamanız yanlış olur. Bu toprakları yönetmekte bunların da katkısı olacak, Türkmenlerin ve Arapların ve aşiretlerin de olacak. Ki bu bahsettiğimiz bölgenin büyümesine neden olur. Halep üzerinde vurulan kuşatma şu an zaten büyük çapta etkisiz ancak ileride bu kuşatmanın tamamen ortadan kalkması için ve Şii milislerden, IŞİD’den ve PKK’dan arındırılması, Esed’den kurtarılmış İdlib bölgesiyle, Hama’nın Gap bölgesiyle de birleşirse 12 bin kilometre civarında bir alan demek. Bu Lübnan haritasından çok daha büyük bir alan.
Coğrafi bütünlük sağlanması gündemde mi yani?
Zaten bu bütünlük var haritadan bakarsanız. Eğer bu bahsettiğimiz temiz bölgeyi elde edersek kurtarılmış bölgelerin arasında bir bütünlük sağlanmış olur. Ancak burada çok önemli bir noktanın altını çizmem gerek. Bu bölge kesinlikle Suriye’de bir bölünme anlamına gelmez. Bu tamamen daha önce kurtarılmış bir bölgenin ve daha sonra Esed’in yardımıyla IŞİD’in eline geçmiş bir bölgenin geri kazanılmasından ibaret.
Bu alandan diğer beklentileriniz nedir?
İstikrar için orada varil bombalarının durdurulması gerekiyor. Yani bir şekilde orada bir hava sahasının kurulması gerekiyor. Bu ya bir uluslararası bir kararla sağlanır ya da Özgür Suriye Ordusu eline imkânlar vererek kendini savunma hakkının yaratılmasıyla olur.
İran, Batı ile nükleer programı konusunda anlaştı. Bunun Suriye’ye yansımalarını nasıl okuyorsunuz?
Bu anlaşma illa Suriye’yi olumsuz etkileyecek diye bir şey yok. Burada şahsi görüşüm şöyle: İran zaten Esed’i sonuna kadar destekliyor. Eğer İran’ın kasasında bir dolar bile kalsa yarısını Esed’e verecek. Bu anlaşma İran’a Esed’e karşı ayrı bir pozisyon kazandırmayacak. Bu müeyyidelerin kaldırılmasıyla İran’ın eline geçecek paraların Esed’in lehine kullanılmaması gerekiyor. Bunun için çok sıkı gözetim mekanizmalar var mı yok mu anlaşmada bilemem ama kullanılmaması gerekiyor.
Ya İran’ın ekonomisinde yaşanacak canlanmadan dolayı gelecek para?
Dediğim gibi İran her hâlükârda Esed’i sonuna kadar destekliyor. Halkından alıp Esed’e veriyor. Ancak burada müeyyidelerin kalkmasıyla kendi ekonomik durumu canlanacaksa ve bunun İran halkına refah ve barış olarak dönecekse bizim için tabii ki olumlu bir şey olur. Ama askeri amaçla kullanılması veya İran’ın nüfuzunu artırması emellerine hizmet edecekse tabii ki bölgeyi çok daha vahim bir hale getirir.
ABD muhaliflere yeterli silahı ve yardımı sağlamadı. Muhalifler ise silah karşılığında sadece IŞİD ile savaşmayı kabul etmedi. PYD ise bu görevi üstlenerek kazançlı çıktı. Bu stratejik bir hata mıydı? Muhalifler toplu bir şekilde IŞİD ile mücadeleye reddederek, sahayı PYD’ye mi bıraktı? Eğit-donat programı çöktü mü?
Eğit-donat programı ile diğer programlar arasında ayırt etmemiz gerekiyor. PYD, eğit-donat programı çerçevesinde ABD ile anlaşma yapmadı. Teröre karşı savaş çerçevesinde ciddi bir para ve silah desteği aldı. Eğit-donat programı farklı bir programdı.
Eğit-Donat çok sıkı ve teferruatlı bir program. Zaten başvuranların sayısından ve o sayıdan kabul edilenlerin sayısından durum anlaşılıyor. Özellikle IŞİD’e karşı savaştan onay alan bir program. Fakat bunun yanında birçok program da var. O programlar gereğince Özgür Suriye Ordusu, gerek güneyde olsun gerek kuzeyde olsun destek almaya devam ediyor. Eğit-donat programı devam ediyor. Az sayılarla devam eder.
İstenilen neticeyi verecek mi peki?
Tek başına vermez. Diğer programlarla desteklenirse ve koordinasyonlu bir şekilde yürütülürse netice verir.
Bu destek yeterli midir? İhtiyaçları karşılıyor mu?
Hayır, karşılamıyor. PYD’ye destek, dünyanın ilgi odağı haline gelen Kobani’de IŞİD’e karşı savaştığında ciddi bir para ve silah desteği aldı. Kobani’den sonra durum farklılaştı.
Sizce uluslararası toplumun, beş yıldan beri devam eden Suriye’deki iç savaşı bitirmek konusunda ciddi bir arzusu var mı artık?
Bütün ülkeler çözüm için hazır olduğu söylenemez ancak bir çözümün bulunması için çabalar sarf ediliyor.
Rejimden bazı yetkililer ve hatta Esed’in kendisi son konuşmasında Suriye’nin bölünmesini kabul ettiğine ve artık ‘İşe yarar Suriye’ ile yetinebileceklerine dair sinyaller verdi. 
Suriye bölünmez. Esed en baştan itibaren Suriye’yi bölünme senaryolarına itmeye çalışıyordu. Fakat gidişat Esed’in istediği senaryoların lehine gitmiyor. Aksine, şu an doğudan ve kuzeyden sahile doğru giden göce bakarsanız oradaki demografik yapının lehine değil. IŞİD’in işgal ettiği Suriye’nin doğu kısmını incelerseniz nüfustan yoksun bir bölge. Fakat oradan batıya doğru büyük çapta göç yaşandı. Asıl savaş doğuda değil batı tarafta olacak. Esed orada kaybediyor, kaybettiğini de itiraf ediyor. Şam’ın güneyinden itibaren Ürdün sınırına kadar uzanan bölgede Esed, hâkimiyeti kaybetmiş durumda ve o alanlar, Özgür Suriye Ordusu’nun elinde. Şam’da ise ilin yüzde 30’unu teşkil eden Guta bölgesi Esed’in kontrolü dışında. Şam’ın merkezinde bile kucaklayıcı bir zemini kalmadı.toprak kontrolü de kalmadı. Başkentin batı girişinde yer alan ve merkezden birkaç kilometre uzaklıktaki Daraya bölgesini tüm varil bombalara rağmen geri alamıyor. Özgür Suriye Ordusu daha geçen hafta neredeyse Mezze askeri hava limanına kadar yaklaştı. Dolayısıyla Esed hem Şam’da kaybediyor hem güneyde kaybediyor. Kuzey’de de kaybediyor. Kendi çekirdeğine çekilmiş durumda. Suriye’nin bölünme senaryolarının gerçekleşmesi mümkün değil. PKK Suriye’de açıkça kantonları açıkladı. Ancak bunlar hepsi geçicidir. IŞİD bile doğuda uzun süre hüküm süremez. Eğer teröre karşı ciddi bir savaşa başlarsa bunlar hepsi buharlaşır. Başka bir hareket alanı arayacaklar kendilerine ya Ortadoğu’da başka bir ülke ya da Afrika’ya veya başka yerlere gidecekler. Esed IŞİD’i iki yıldan bu yana kullandı. IŞİD kendini bir devlet ilan etti ancak çatışmalara karşı çekiliyor. Bu yüzden bu senaryolar işlemedi. Bundan sonra ne olur? Dediğim gibi eğer kontrollü bir geçiş süreci yürütülürse bütün akla gelen senaryolar; Yemen olsun, Libya olsun veya Somali olsun tüm senaryoların aksine istikrarlı bir senaryo yaşayabiliriz. Bosna gibi, Burundi gibi ulusal barış süreci başlar ve geçici adalet uygulanır. Tüm bileşenlerin üzerinde anlaştığı istikrar gücü oluşturulur. Yeniden yapılanma yaşanır ve tüm oluşumlar geçiş sürecine katılır. Ben savaş sonrası süreci için böyle bir senaryoyu daha ağırlıklı görüyorum. Bu tamamen Suriyelilerin durumdan yararlanıp ve geçiş sürecinde Esed karşısında tek bir duruş sergilemelerine bağlı.
Bu senaryo için tüm silahlar susmalı ancak muhalif saflarında o kadar çok sayıda silahlı grup var ki bunların hepsinin silahlarını susturacağının garantisi var mı?
Hayır, bu durum yansıtıldığı kadar vahim değil. Sadece iki cephe var. Birincisi, 38 bin savaşçıdan oluşan güney cephesi, diğeri ise 35 bin savaşçıdan oluşan kuzey cephesi var. Şam’daki muhalifler ayrı, onlar mahsur durumda. Suriye’de eğer bir siyasi çözüm olursa bu grupların da katılması gerekiyor. zaten Cenevre’de bazı gruplar katılmıştı. Bu sefer daha çok kapsamlı bir katılım olur.
Nusra Cephesi mesela silahlarını susturmayı kabul eder mi?
Nusra Cephesi bir tehdit değil. Nusra cephesi sadece İdlib’te ve yapılan son araştırmaya göre, Nusra Cephesi’nin oradaki ağırlığı yüzde 21 Ondan fazla değil. bu yüzden çoğunluk karşısında Nusra Cephesi’nin yapabileceği bir şey yok. Kaldı ki Nusra Cephesi’nin savaşçılarının yüzde doksanından fazlası Suriye vatandaşı. Bu savaşçılar Suriye’den çıkan bir çözüme karşı çıkmaz.
El-cezire/ Ola Karakurt