“SURİYE KONUSU ÇOK BİLİNMEYENLİ DENKLEM”

- Anlaşmazlık taban tabana zıt perspektiflerden kaynaklanıyor.

VAN 15.08.2015 11:21:56 0
“SURİYE KONUSU ÇOK BİLİNMEYENLİ DENKLEM”
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Kadir Has Üniversitesi uluslararası ilişkiler uzmanı Doçent Dr. Akın Ünver’e göre, ‘Türkiye’nin sebeplerinden hiç biri ABD açısından öncelik taşımadığı ve ABD hedefleriyle ilgisi olmadığı için Washington ‘temiz bölge’ fikrine ikna olmuyor’

 Voanews/

Hülya Polat Kadir Has Üniversitesi’nden Doçent Dr. Akın Ünver, Amerika’nın Sesi’ne, Türk-Amerikan ilişkilerindeki sorunları, Türkiye’yle İran arasındaki görüş farklarını ve Suriye’deki Kürt ve Türkmen etmenlerini değerlendirdi. Akın Ünver’le Hülya Polat konuştu.


Hülya Polat - Amerika’yla Türkiye‘uçusa yasak bölge’ ve‘temiz bölge’ konusunda neden anlaşamıyor? Nasıl bir fark var olayla ilgili algılarında? Akın Ünver - Anlaşılamamasının sebebi uzun ve kısa vadedeki hedefler. Türkiye’nin önerdiği Cerablus – A’zaz hattının üç temel mantığı var.

Birincisi, ‘Kürt kemeri’ olarak adlandırılan, Doğu Anadolu’dan Akdeniz’e kadar uzanan bölgede toprak bütünlüğü açısından kesintisiz bir Kürt kantonları birliğinin oluşumunu engellemek. Bu kemer, Türkiye’deki Sünni sosyolojiyi, bölgedeki diğer Arap-Sünni sosyolojiden ayıracağı için mezhepsel bir perspektiften ‘tehdit’ olarak algılanıyor. Dahası Ankara bu kemerin, İran’ın kuzey etki sahasına hizmet edeceğini düşündüğünden stratejik olarak buna karşı.

İkincisi, Suriye iç savaşının ana cephesi olan Halep şehir muharebesinin geleceği. Halep, nüfus yapısı ve yoğunluğu itibariyle savaşın en önemli cephesi. Suriye’deki iç savaşın da mikro kozmosu; her muharip unsur, bu şehirde savaşır durumda ve daha da önemlisi, Halep’i alan, bir anlamda Suriye’yi almış olacak. Sünni gruplar şehri alırsa iyi; ancak Esad veya İran destekli unsurların şehri alması durumunda şehrin Sünni nüfusu burayı terk ederek Türkiye’ye doğru göçe başlayacak, Türkiye de tekrar 1 milyonu bulan bir mülteci akınıyla baş başa kalacak. Bunu engellemek veya Türkiye dışında izole etmek ‘temiz bölge’ fikrinin ana mantığı.

Son olarak da ileride yapılması planlanan Katar-Türkiye doğalgaz boru hattının Suriye’den Türkiye’ye geçişi için bir koridor açılması gerekiyor. Türkiye bu boru hattının Kürt bölgelerden geçerek o gruplara siyasi-ekonomik bir fayda sağlanmamasını istiyor ve Ankara yanlısı Sünni veya Türkmen grupların kontrolunda bir bölgeyi bu sebeple daha yararlı buluyor.

Bu sebeplerin hiç biri ABD açısından bir öncelik taşımadığı ve ABD hedefleriyle bir ilgisi olmadığı için Washington ‘temiz bölge’ fikrine ikna olmuyor. Hülya Polat - Amerika geri dönmek isteyen mülteciler için IŞİD’den arındırılmış bir bölgeden, Türkiye ise, Türkmen güçlerin kontrolunda bir yasak bölgeden söz ediyor. Mülteciler için böyle bir bölgede güvenlik sağlanabilir mi? Türkmenler’in eğitileceği söyleniyor. Bu zaman alacak bir süreç. Mümkün mü böyle bir planın uygulanması? Akın Ünver - Bu plan uygulanabilir, ancak uzun vadede Türkmenler’in PYD veya YPG’ye bağlı gruplarla bir çatışma haline girmesi beklenebilir.

Sonuçta Kürt gruplarla anlaşılmadığı sürece bu koridora nüfuz etmek istemeleri normal.

Güvenli bölgeye konuşlandırılacak Türkmen grupların bir taraftan IŞİD’e, öbür yandan da Esad ve Kürt gruplara karşı kendilerini savunması gerekecek. Türk askeri desteği olsa bile, bir süre sonra Türkmen gruplar iki veya üç cephenin ortasından kalabilirler.


Dahası, Türkmen grupların eğitimi ve yüksek sayıda cepheye sürülmeleri, hal-i hazırda IŞİD ile çatışarak tecrübe kazanan Kürt gruplardan daha uzun süreceği için, ancak belli bir zaman geçtikten sonra işe yarayabilecek bir çözüm. Hülya Polat – İlişkiler açısından İncirlik’in kullanıma açılması ve IŞİD’e karşı mücadelede daha çok işbirliği istenen düzeye geldi mi sizce iki ülke arasında? Akın Ünver - Geçtiğimiz aylarda IŞİD ve Suriye stratejisi konusunda Washington ve Ankara’dan farklı ve birbirlerini yalanlayan beyanlar geldiğini gördük.

Bu şu demek: iki taraf da karşılıklı müzakerede istediklerini alamıyor, anlaşamıyor ve bu sebeple konuyu kamuoyuna açıp birbirlerine gündem üzerinden diplomatik baskı kuruyorlar. İncirlik’ten kalkan uçakların sayısı ve bombalanan yerler konusunda hala anlaşmazlık sözkonusu.

Daha yeni başarısızlığa uğrayan bir eğit-donat projesi de ortadayken iki ülke arasında hala kesin bir operasyonel işbirliği olduğunu söylemek güç. Hülya Polat - Suriye konusunda görüşmeler yapmak üzere İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif Türkiye’ye gidecekti ancak ziyaretini iptal etti. İki ülke arasında Suriye’de çözüm konusunda ne gibi görüş farkları var? İlişkilerin soğuduğu ya da gerginleştiği görülüyor, daha ciddi sorunlar beklenebilir mi? Akın Ünver - Anlaşmazlık taban tabana zıt perspektiflerden kaynaklanıyor.

Bu anlaşmazlığın tabii büyük bir tarihsel arkaplanı var; tarihsel hafıza, mezhep dinamikleri ve yakın tarihin travmaları, Türkiye ve İran’ı Suriye üzerinde iki ayrı cepheye oturtuyor. İran, savunma kültürü itibariyle geniş bir Sünni coğrafya tarafından kuşatıldığını düşünen Şii kültürünün beşiği. Bu kuşatılmışlık hissiyatı, İran’ın savunma havzasını daha maksimalist düşünmesine ve kendi topraklarının dışında bir savunma zinciri kurmasına neden oluyor.

Suriye, İran için Hizbullah’ı desteklemesi ve İsrail’e dönük caydırıcılığını korumasının en önemli köprüsü. Suriye’de İran yanlısı bir rejim olmazsa, bu İran’ın İsrail ile olan çekişmesini etkileyecek. Ancak Sünni ülkeler de İran’ın bu konuda bir ikili oyun oynadığını düşünüyor. İsrail’i bahane ederek bölgedeki Şii nüfuzunu arttırdığı ve Sünni nüfusa zulmettiği düşünülüyor İran’ın. IŞİD’in ortaya çıkışı da bir anlamda İran ve Şii nüfuzuna karşı organik bir yerel direniş olarak tanımlanıyor.

Türkiye de bu mezhepsel değişimin kendi topraklarındaki Alevi-Kürt dinamiklerini ateşleyeceğinden endişelendiği için Suriye’yi İran’a kaybetmeme önceliğinde. Türkiye ve İran’ın, nükleer anlaşmadan sonra önemli bir fırsat penceresi var. Zira İran’da anlaşmaya müsait ve müzakere edilebilecek önemli bir idari kadro var. Ancak Suriye konusu en önemli pürüz. Eğer İran’ın Suriye’yi bırakması isteniyorsa, o zaman İsrail ile arasındaki pürüzlerin de halledilmesi gerekiyor ki İran’ın Suriye üzerinden İsrail’e karşı caydırıcılık politikası gütmesinin bir gereği olmasın. Çok zor ve çok bilinmeyenli bir denklem.

  - See more at: http://www.iktibasdergisi.com/suriye-konusun-cok-bilinmeyenli-denklem/#sthash.xl4bbO4j.dpuf