“Sürece Olumlu Bakmalı, Ama…”

“Bizim Başbakan’ın günden güne nasıl bir politika izleyeceğinin belli olmaması gibi bir özelliği var.”

VAN 2.04.2013 11:33:20 0
“Sürece Olumlu Bakmalı, Ama…”
Tarih: 01.01.0001 00:00

Eski Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili, Kürt siyasetçi Tarık Ziya Ekinci, silahların bırakılmasını son derece önemli bir gelişme olarak değerlendiriyor ve “ama”yı ekliyor: “Bizim Başbakan’ın günden güne nasıl bir politika izleyeceğinin belli olmaması gibi bir özelliği var.”

Bianet’teki röportajında “Öcalan’ın yaptığı açıklamada şu açık şekilde ortaya konuyor: Silahlı mücadelenin miadı dolmuştur. Silahlı mücadele geçerli değildir ve son bulması lazım. Ama mücadele devam edecek diyor. Türkiye’de yüksek standartlı demokrasi kurulana kadar demokratik mücadele devam edecek. İleri demokrasi kurulmadan eşit haklı vatandaşlığın tesisi, hak savunmanız mümkün değildir.” diyen Ekinci, sol çevrelerden gelen eleştirileri ise şöyle yanıtlıyor:

“Ulus-devlet kavramları fonksiyonlarını yitiriyor ve yeni bir ulus anlayışı ortaya çıkıyor. Yeni ulus anlayışında etnik öğelerin haklarının hukuklarının tanınması öne çıkıyor.

Habermas’ın ortaya koyduğu “Anayasal vatandaşlık” kavramı geçerli. Anayasal vatandaşlık kavramında bir ülkede yaşayan tüm insanların hangi etnik, dinsel topluluktan olursa olsun özgürce kendi inançlarını, dilini, kültürünü geliştirme hakkına sahip olması ön plana çıkıyor.

Sadece bir dilin, dinin, kültürün diğerlerini baskı altına aldığı anlayışın egemen olduğu dünyadan artık çıktık.

Bazı kişiler hala bunun farkında değil. Onlar hala ulusların kendi kaderini tayin etmesi çerçevesinde hareket ediyorlar. Kürtlerin kendi kaderlerini belirleyip bağımsız bir devlet olma tezini yaşama geçirilmesini ön görüyorlar.

Oysa bugünün koşullarında bu öğe Kürtler için geçerli değil. Kürtlerin yüzde 50 civarı Batı Anadolu’da yaşamaktadır. Çatışma döneminde köylerinden kovulan, kapitalizmin gelişmesine paralel olarak ekonomik nedenlerle batıya çok sayıda aile göç etti. Bu da yerleşik Kürt nüfusunun yarısına yakınını teşkil ediyor.

Şimdi bazıları “Başta bağımsızlık teziyle ortaya çıktınız, sonra federasyon, sonra özerklik dediniz ama hepsini bıraktınız” diyorlar. Oysa nesnel koşullarda bu tezde ısrar etmek demek Kürtlerin yarısını feda etmek anlamına gelir.

Diyelim federasyon kurdunuz ve o federasyon için belli haklar sağladınız. Peki, öbür Kürtler ne olacak? Onların demokratik hak talepleri nasıl yaşama geçecek? Siz onları İstanbul’dan İzmir’den zorla eski köylerine götüremezsiniz. Bu bir defa insanlık faciası olur.

Sorunların çözümünde ileri bir demokrasi tek öğe oluyor. Ancak bazı sosyalistler bu noktada da karşıt iki demokrasi geliştiriyor: Sosyalist demokrasi ve burjuva demokrasisi. Artık demokrasi kavramı da değişmiştir. Demokrasi artık çağımızda bir süreç olarak değerlendiriliyor. Bu süreç tarih boyunca durmadan değişen ve özellikle ezilen, demokratik hakları gasp edilen sınıfların ve vatandaşların yaptıkları mücadelelerin birikimi olarak toplumsal değişim oluyor.

Bugün geldiğimiz noktadaki demokrasi belli bir kazanımın işaretidir. Ama bu yeterli değil. Bunun için mücadele etmek ve daha ileri götürmek lazım. Bunun için de örgütlü, siyasal mücadeleye gerek var. Demokrasiye yararı olan tüm sınıf ve katmanları bir araya toplayan güçlü bir hareket yaratılmalıdır.

Bugün Türkiye’de böyle bir hareket yok. Türkiye’deki tüm demokrasi güçlerinin etkin çalışan bir örgüt yaratması gerekiyor. Böyle demokratik bir örgüt sadece Kürt sorunuyla değil, Türkiye’nin tüm sorunlarıyla ilgilenmeli.”

Süreçle ilgili olarak Ekinci’nin değerlendirmelerinden bazı pasajlar şöyle:

PKK’nin silahları terk etmesini ve suç işlemeyenlerin Türkiye’ye gelip siyaset yapmasını isteyen Hükümet’in bunları söylerken demokrasi adına bazı adımlar atması gerekirdi. Hala onu bekliyoruz. Bu elbette karşılıklı olarak birbirini yoklama sorunudur. Şu anda silahların susması çok büyük bir kazançtır. Bu adıma çok değer veriyorum. Şimdi karşılıklı adımları göreceğiz…

ANAYASANIN İLK ÜÇ MADDESİ DEĞİŞMELİ

Anayasa’nın ilk üç maddesinin değişmezliği konusunda iki siyasi parti, CHP ile MHP açıkça deklare etti konumunu. AKP’nin de buna uyduğunu görüyoruz. Oysa Anayasa’nın temel felsefesi bu üç maddede yatıyor. Bu maddeler baki kaldığı takdirde Anayasa’nın hangi maddesini değiştirirseniz değiştirin, hiçbir faydası olmaz. Anayasa’nın temel felsefesi burada.

PKK ALT KADEMEYİ İKNA EDEBİLİR

PKK silahların susması konusunda alt kademeyi ikna edebilir. Artık PKK için de bu zorunlu bir durum haline gelmiştir çünkü başka çaresi yok. Çok büyük kayıplar verdi bugüne kadar. Normal kontenjanının beş katını kayıp verdi. Bu muazzam bir rakam. Bu kanın akmasının bir an evvel son bulmasını herkes istiyor. Kitlelere rağmen savaşta ısrar etmenin hiçbir yararı olmadığını onlar da biliyor. Dayattıkları takdirde PKK güç kaybedecek. PKK içinde bazı unsurların bu sürece karşı çıkacağı kesin. Türkiye’de de PKK’ye karşı silahlı mücadelenin bırakılmasını istemeyen gruplar çok. Çözülmesi zor bir konu hakikaten.

UMUTLU OLMAK GEREKİR AMA…

Umutlu olmak gerekir. Ancak her şey planlandığı gibi ve benim arzu ettiğim şekilde sonuçlanacak diyemiyorum. Çünkü bizim Başbakan’ın bir günden bir güne nasıl bir politika izleyeceğinin belli olmaması gibi bir özelliği var. Durmadan birbirine ters görüşler ortaya atıyor.

PKK’yi bitireceğini iddia ediyor ama sonra Öcalan’la görüşüyor ve bu süreç başlıyor. Süreç başladıktan sonra da hiç gerek yokken basına saldırıyor, “Böyle basın batsın” diyor ve “Milli basına ihtiyaç var” diyor…

Bu kadar zikzaklı hareket eden, bir taraftan öte yana sarkaç gibi gidip gelen bir Başbakan’ın ve hükümetin yarın ne yapacağını doğrusu bilemem. Güven vermiyor bana. Eğer bu süreçle birlikte demokratikleşme yolunda adım atmış olsaydı daha güvenilir olurdu.

Zaten Anayasa’yı değiştirmeden önce pek çok yasayı değiştirme gücü var. Her şeyden önce TMK’nın değiştirilmesi, Siyasi Partiler Kanunu’nun, seçim barajını değiştirmesi gerekiyor. Tüm bunlar mümkün ama yapmıyor.

Başbakan’ın ve Hükümet’in daha önceki zikzaklı politikalarına baktığımız zaman da endişe yaratıyor, güvensizlik yaratıyor.

Kaynak: Bianet