SÜNNETULLAH MI? SÜNNETİSAHTEİLAH MI?

“Sünnetullah” Allah’ın değişmez yasasıdır. Zamanın ve şartların değişmesiyle değişmeyen uygulandığı toplumları refaha kavuşturan, mutluluğa ulaştıran fıtrata uygun ilahi yoldur.

VAN 26.07.2015 10:27:17 0
SÜNNETULLAH MI? SÜNNETİSAHTEİLAH MI?
Tarih: 01.01.0001 00:00
  Fehmi YAĞLI fyagli@hotmail.com


Ümmetin İhtilafına ve Sefaletine Sünnetullah Penceresinden Bakış  


“Sünnet” kelimesinin kavramsal karşılığı; sürekli, düzenli ve özgün uygulama olarak kayıtlarda geçmektedir. Kur’an da ki bütün sünnet/sunen kelimeleri “yol, yollar, adet, gelenek” anlamına gelmektedir. Hadislerde, sünnet kavramı benzer ifadelerle “iyi veya kötü her türlü yol, adet ve davranış” olarak geçmektedir. Allah ismiyle birlikte kullanıldığında Allah’ın asla değişmez kanunu, nizamı anlamında “sünnetullah” şeklinde Peygamberimizin başlangıç dönemlerinden günümüze kadar kullanıla gelmektedir.


“Sünnetullah” Allah’ın değişmez yasasıdır. Zamanın ve şartların değişmesiyle değişmeyen uygulandığı toplumları refaha kavuşturan, mutluluğa ulaştıran fıtrata uygun ilahi yoldur. Bu açıklamalar çerçevesinde günümüz İslam toplumlarının sefaletine, aksine başka din mensubu toplumların sefahatine baktığımız da sığ ve kısır bir din anlayışıyla “Sünnetullah” kavramını akleden zihinlere izah etmekte zorlanmaktayız. İnsanoğluna tanınan yetki ve salahiyetlerin “esas” kısmı mı? “usul” kısmı mı? “Sünnetullah” kavramı içerisine girer.


Allahın yasalarında, nizamında, sisteminde asla bir değişiklik bulunamayacağı söz konusu olduğu halde İnsanın kendi yetki ve sorumluluğunda ki hal ve hareketlerinde ki tutarsızlıkları, sözünden dönmeleri, yalan söylemlerini nasıl değerlendirmemiz gerekecektir. İnsanoğlunun müdahale gücünü aşan hususlarda ve fıtratıyla ilgili elbette Sünnetullah da asla bir değişiklik söz konusu olamaz. Güneşin hareketleri, tabiat olayları, insani özellikler, canlıların üreme, yaşama ve ölümleri gibi benzeri bütün mevcudatın işleyiş usul ve yöntemlerine bu açıdan bakmamız gerekmektedir. Her varlık gibi insanın da üremesi yaşaması (fıtratı) ve ölümü Allah’ın değişmez yasaları (sünnetullah) içerisinde değerlendirilir. Hal ve hareketlerin neticesinde ki sorumluluk ise esasıyla ilgilidir.


 İnsan denen canlıya Yaratıcının ikramı olarak verilen akıl ve vicdan melekelerini kullanarak kendisine tanınan yetkiler çerçevesinde yaşamına ve dünya hayatında ki kuracağı her türlü sisteme, devlete, tarikata v.b. insan topluluklarına benim yolum veya bizim yolumuz sünnetullahtır diyerek haricindekileri aksi yönde gösteremez, göstermemelidir. Bu iddiada bulunan kişi veya kurumların sünnetullaha uygunluğuna karar verecek ve herkes tarafından kabul edilebilirliği geçerli olan dünyada makam var mıdır? Dünya da ki bu makam olsa olsa ancak insana Allahın verdiği akıl, vicdan ve nefislerini kullanarak, gönderilen Peygamberlerin gösterdiği istikamettir.


İnsanoğlunun hayatta kalabilmek için çaba ve gayret gösterme fiiliyatında ki işleyiş usulünün bizatihi kendisi sünnetullahtır. Allah’ın koyduğu nizam ve intizam sebebiyledir ki insan ortaya olumlu veya olumsuz hal ve hareketler sunabiliyor. Söz konusu bu yaşantısının veya kurduğu sistemin sünnetullaha uygunluğunda isabet kaydedip kaydetmemesini ancak Allah cc ahirette bildirecektir. Allah cc biz kullara yeryüzünde yaşamak için kural koyma, nizam yapma yetkisi vermiştir.Bu yetki sorumsuz bir yetki olmayıp vicdan, akıl ve nefis denilen melekeleri kullanarak ortaya koyduğumuz hal ve hareketleri vahyin denetimine tabi sınırlı ve sorumlu bir yetkidir. Yüce Allah’ın bu konuda ki sünnetullahı bu şekilde ortaya çıkmaktadır. Genel manada insan denen varlığı da içerisine alacak şekilde değerlendirilecek olan bir sünnetullah kavramına açıklık getirmek gerekirse; Gayb ve şehadet aleminde ki mevcut varlıkların üreme, yaşama ve ölümlerinde ki intizam, sistem ve kurallar olduğunu söylemek mümkündür.


Bu açıdan baktığımız zaman insanoğlu bizatihi yaratıcısının vermiş olduğu kendi sorumluluğunun ve yetkisinin bulunduğu alanlarda aklı, vicdanı ve nefsi ile meydana getirmiş olduğu nizam, sistem ve kanunlara kesin bir dille “bu sünnetullahtır” diyemez. Hiç bir beşerin koyduğu nizam, sistem, kanun sünnetullah olarak isimlendirilemez. İnsanoğlu kendi elleriyle ve aklıyla kurduğu nizama, sisteme “sünnetullahtır” diye iddia ederse bunun adı sünnetullah değil sünnetisahteilah olur.


Burada ki hassasiyetle ilgili şöyle bir tespit yapmak mümkündür: İnsanoğlunun kendi yetki ve sorumlu olduğu alanlarda tesis etmiş olduğu sistem,nizam ve kanunların şeklen işleyişi sünnetullah çercevesinde mümkün olmaktadır. Yani insanın kendi varlığı üremesi, yaşaması ve ölümünde ki sistem, nizam ve kurallar sünnetullahtır. Aksine insan kendi yetkisinde ve sorumluluğunda olan alanlarda tesis ettiği nizama, kurduğu sisteme ve koyduğu kanunlara sünnetullah iddiasında bulunursa bu durum “Allahla kandırmak”tan başka bir şey değildir.

Tarihte kendisinin sünnetullahı ihya ettiğini iddia eden lider konumunda ki kişi, kurum ve kanaat önderleri sünnetullah kavramını kendi otoritelerinin tesisi ve idarelerinin devamı için istismar etmişlerdir. Bu yolla Müslümanların samimiyetinden ve imanlarının gücünden maddi manevi istifade etmek için topluluk baskısı oluşturmuşlardır. Sünnetullah kavramı ile ilgili olarak dikkat edilmesi ve amaçlanması gereken husus; insanın veya insan topluluklarının neticelerinden sorumlu oldukları ve tamamen kendi insiyatiflerinde bulunan akıllarını kullanarak vahyin denetiminde kendilerinden olmayanları da dışlamadan ve sapıklıkla suçlamadan sünnetullaha uygunluğunu hedeflemek olmalıdır. Hedeften ziyade iddiada bulunmak ise farkında olmadan sünnetullah diye dünya hayatında tutturduğumuz yolun ahrette Allah cc tarafından sünnetisahteilah olarak önümüze konursa işte o zaman vay halimize.