Söz Meclis'ten dışarı

ABDÜLKADİR SELVİ

VAN 15.10.2014 16:48:22 0
Söz Meclis
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Çok önemli soru işaretleri var.

İncirlik bunların başında geliyor.

Bir diğeri çözüm süreci için HDP'ye sunulan, 'Yol Haritası.'

Salı günü Meclis'te grup toplantıları var.

Bu sorulara cevap bulabilmek ümidiyle Meclis'in yolunu tutuyoruz.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli kürsüde, 'Kendinize güveniyorsanız, sıkıysa, yüreğiniz yetiyorsa, IŞİD'in karşısına çıkın da görelim. İstanbul'da bağırmak kolaydır' diye HDP'lilere sesleniyor.

Devlet Bahçeli kürsüden iniyor. Aynı salonda bu kez HDP grubu toplanıyor. Bu kez aynı kürsüye Selahattin Demirtaş çıkıyor.

'Türk ordusu gitsin orada savaşsın demedik. IŞİD'e karşı savaşmak isteyen on binlerce gencimiz var, onları orada tükürükle boğarız, kapıları açın dedik' diye konuşuyor.

Bir süredir kulaklarımla duyduklarıma, gözlerimle gördüğüme inanamıyorum.

MHP Genel Başkanı gibi makul bir insan, sıkıysa IŞİD'in karşısına çıkın diyor. Bu söz Türkiye Cumhuriyeti'nin bazı kahvehane köşelerinde konuşulabilir. Ama burası Türkiye Büyük Millet Meclisi. Kimi, kimin karşısına dikeceksiniz.

Hele Selahattin Demirtaş. 'Türkiyelileşme Projesi'ni önemli bulduğumuz için dostların sitemlerine maruz kaldığımız kişi. Türkiyelileşmeyi savunduğu için HDP hareketinin tarihinde görülmemiş bir oy oranına ulaştıktan sonra savaş çağrıları yapan insan. Akıl tutulması ancak bu kadar olur.

19 Eylül'de Türk ve Kürt gençlerine savaş çağrısı yapan, Kobani bahane edilerek şehirlerin yağmalandığı 34 kişinin yaşamını yitirdiği olaylar sırasında sokağa çıkma çağrıları yapan kişi. Aklım almıyor. Bu kişi Selahattin Demirtaş mı diye düşünmeden edemiyorum.

Şimdi de kalkmış, IŞİD'e karşı savaşmak için on binlerce gencimiz var diyor. Dünya IŞİD'le baş etmek için koalisyon kuruyor bizim Selahattin bey, Kürt gençlerini cepheye sürmekte hevesli. Bu topraklar ölüme doymadı mı? Kürt gençlerinin, Türk gençlerinin yeterince kanı akmadı mı?

Oysa 90'lı yılları andıran görüntüleri tüylerimiz diken diken olarak izlediğimiz bir dönemde Kürt ve Türk milliyetçiliği adına konuşan iki lider çıkıp sağduyu çağrısı yapsa daha yararlı olmaz mıydı?

Zaten Kandil'deki Cemil Bayık, Kobani'deki Salih Müslim yeterince savaş çığırtkanlığı yapıyor, Bunun için Selahattin Demirtaş ya da Devlet Bahçeli olmaya gerek yoktur.

Ters günümden kalkmadığımdan eminim de bu üslup beni rahatsız ediyor. 'Söz Meclis'ten dışarı diye boşa dememişler.'

Bu kez kürsüde Kemal Kılıçdaroğlu var.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedef almış.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Karadeniz gezisinde yaptığı konuşmayı eleştiriyor.

Ama çok çirkin bir ifadeyle.

Türkiye Cumhuriyeti'nin 12.Cumhurbaşkanı'na, 'hangi namustan hangi şereften bahsediyorsun' diye sesleniyor.

Aynı yakışıksız dili Devlet Bahçeli de kullandı. Başbuğ terbiyesinden geçen ve Türk tarih ve töresinde 'Devlet Başkanı'nın ne anlama geldiğini iyi bilen Devlet Bahçeli, 'Cumhurbaşkanı, yemini çiğnerse, hadi şereften geçtik de, namustan nasıl bahsedecektir' diye konuşuyor.

'Kem söz sahibine aittir' deyip geçmeyeceğim. İsmet Paşa ile Celal Bayar ya da Demirel ile Gürsel ilişkilerini izleme imkanım olmadı. Ama Özal, Demirel, Sezer ve Gül dönemlerini izledim.

Ne Demirel'in Özal'la ne de Mesut Yılmaz ya da Çiller'in Demirel'i karşı böyle bir dil kullandığına tanık olmadım. Ahmet Necdet Sezer AK Parti hükümetlerine kök söktürdü. Ama Erdoğan bir kez olsun, 'Sayın Cumhurbaşkanı' demeden Sezer'in ismini anmadı. Ecevit'le Demirel iki muhalefet lideri olarak birbirleriyle öyle mücadele ettiler ki, 12 Eylül darbesinden sonra sürüldükleri Hamzakoy'da bile nezaket cümleleri dışında bir görüşmeleri olmadı. Ama hiçbir zaman Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanına namusla başlayan cümleler kurulmadı. O üslup bir seviyeydi, bu üslup ise seviyesizlik ötesi bir durum.

Eşler, çocuklar, namus gibi kavramlar günlük polemik dilinin dışındadır. Dışında olmalı.

Ayrıca Recep Tayyip Erdoğan gibi haysiyet ve şeref timsali birisine, Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanına bu tür çirkin bir dille saldıran koskoca milleti bulur.

Neyse...

Sorularımızın cevabını bulabilmek için Başbakan Ahmet Davutoğlu'nu izlemek üzere grup toplantısına geçiyoruz.

Tane tane konuşuyor Başbakan. Kobani konusundaki duyarlılığın altını çiziyor. Ama aynı zamanda Türkmenler, Araplar ve Suriye'nin diğer halkları konusundaki yaklaşımı paylaşıyor.

Türkmenlere gönderilen yardımları engellemek için Adana'da MİT TIR'larına operasyon yapan paralelcilerle kolkola hareket edenler, paralel savcıların dosyalarını Meclis kürsüsünden ifşa etmeye kalkışanlar, birden biri Kobani sevdalısı kesildi.

Bu ne lahana bu ne perhiz turşusu.

Bu arada Başbakan Davutoğlu'nun gruptaki performansı iyiydi. Kimi zaman sesini yükseltti, kimi zaman düşürdü. Kısa cümlelerle konuştu. Etkiliydi. Ama konuşurken Suriye'yi avucunun için gibi bilen birisi vardı kürsüde. Bunu çok iyi yansıttı. Davutoğlu konuşurken AK Parti grubunu izledim. Milletvekilleri sık sık alkışladılar. Hem heyecan hem bir vizyon verdi.

Muhalefet liderleri her halleriyle ben, 'Eski Türkiye'yim' diye bağırıyorlardı.

Peki yol haritasında ne var, İncirlik konusunda ne oluyor?

Bu soruların cevabını aramaya devam...