Sosyal politikalar ve Diyarbakırlı Şehmuz’dan aldığımız hayat dersi!

Fatma Barbarosoğlu

VAN 13.07.2018 09:36:04 0
 Sosyal politikalar ve Diyarbakırlı Şehmuz’dan aldığımız hayat dersi!
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Sosyal politikalar ve Diyarbakırlı Şehmuz’dan aldığımız hayat dersi!
9 Temmuz gecesi AnadoluJet’in 22.30 uçağı ile İstanbul’a hareket ettik. Uçakta bir kaç kişi hariç herkes “davetli” idi. Siyasiler, bürokratlar, medya mensupları, sivil toplum üyeleri, iş insanları. Bir heyecan, herkes elindeki cep telefonundan kimin Bakan olduğunun izini sürüyordu. Kalkış için telefonların kapatılması ikazı yapıldığı halde, salise miktarı ile bir kaç haber daha görmenin heyecanını hiç yitirmedi bazı yolcular.

Sonra yükselmeye başladık. Her uçuş beni aşırı etkiler, özellikle gece uçuşları. Yerden yükseldikçe ve yere basan ayaklarımızın artık fonksiyonunu yitirdiğini düşündükçe, ruhun bedenden ayrılmasına benzer bir ürperti hissederim.



Yerden yükseldikçe, aşağıda bir nokta ile temsil edilen haneleri, hanelerdeki insanları düşünürüm. Bir beldeye, bir şehre bir ülkeye yönetici olmanın ne büyük bir sorumluluk olduğunu düşünür ürperirim her defasında. Orada bir yerde muhtaçlar var ve ben kaç kişinin duasındayım ya da bedduasındayım? Bu soru her defasında sanki yönetici olan ben mişim de bu soruya dört başı mamur cevap bulamamanın sıkıntısı ile kalbim büzüşüyormuş gibi beni üşütür, elim ayağım buz keser.

İşte ben yine böyle bir haleti ruhiye ile aşağıdaki evlerden uzaklaşıp, karanlığın içinde yol alırken, arka koltukta iki genç adamın konuşmasına kulak misafiri oldum. Uçaktan inip isminizi lütfeder minisiniz dediğimde Kerem diye cevap veren iki gün sonra Kerem Bey’in dizi oyuncusu Wilma Elles’in eşi iş adamı Kerem Göğüş olduğunu öğreneceğim “yolcu”, yan koltukta oturan yolcuya isyan cümleleri ile gözleri görmeyen bir adamı, adamın kucağında kolunda serum takılı hasta çocuğunu anlatıyordu. Kimse niye yardım etmiyordu, gözleri görmeyen bir adam kucağında hasta bir çocukla. Sonra durumu bir hostesle konuştu. Görme özürlü yolcuya ve kucağındaki çocuğa tanık olan herkes birbirine benzer cümleleri sıralıyordu: Bari çocuğu sağlıklı olsaymış. Öteki çocukları da hastaymış... Hay Allah ne hayatlar var!

Görme engelli bir yolcunun kucağında hasta çocuğu taşıyarak Diyarbakır’dan Ankara aktarmalı İstanbul’a gelişi olaya tanık olan hepimizi kendi dünyamız içinde şöyle bir silkeledi.

Sabiha Gökçen Havalimanına indik. Takvimdeki tarihin değişmesine bir kaç dakika var. Herkes bir an önce evine vasıl olmak için telaşla ilerliyor. Arka koltukta oturan, adının daha sonra Muhammed olduğunu öğreneceğim yolcuya görme özürlü adamın adını bilip bilmediğini sordum. Yolcunun adını ve soyadını öğrenecek, onun için bir köşe yazısı yazacak ve ihtiyacının giderilmesine vesile olacaktım.

Muhammed ve Kerem Bey ile Türk Hava Yolları bankosunda görevli kişilere Diyarbakır’dan gelen görme özürlü yolcuyu sorduk. Adını biliyorlar mıydı? Görevliler, Ha o mu? O bizim daimi yolcumuz ayda bir kaç kez gelir gider dediler. Kucağında çocuk, koluna girmiş bir görevli ile geldi önünde beklediğimiz bankoya, adının Şehmuz Çalp olduğunu öğreneceğimiz, bizi kederlere gark eden görme özürlü yolcu. Telefon numarasını öğrenmek istedik derhal. Şarjı bitmişti ve numarasını ezberden bilmiyordu. Acele acele neye ihtiyacınız var dedim. Şehmuz Çalp, bütün doğallığı ile bir şeye ihtiyacım yok çok şükür dedi. Bir şeye ihtiyacım yok diyen adam sabaha kadar havalimanında bekleyecek sonra Diyarbakır’a uçacaktı.

Muhammed Bey tamam ben ilgileneceğim merak etmeyin dedi.

Havalimanı’ndan ayrıldım. Aklım yavrusuna sıkı sıkı sarılmış Şehmuz Çalp’ta. Bir şeye ihtiyacı olmadığını söyleyen, Allah yardım eder diye tevekkül ile şifa arayan Şehmuz Çalp’ta.

Allah yardım ediyor. Ama Allah, kulu kula vekil kılarak yardım ediyor. Birimiz vekaletimizin sorumluluğunu yerine getirmediğinde kainatın dengesi bozuluyor.

Yazıda adı geçen Muhammed Bey’in DEİK Türk- Yemen İş Konseyi Başkanı Muhammet Uğurcan Barman olduğunu bu yazıyı yazmadan bir kaç dakika önce öğrendim. Çünkü bana takdim ettiği kartı kaybetmiştim. Her ihtimale karşı havalimanında numarasını alıp çaldırmıştım.

Şehmuz Bey ile ilgili gelişmeleri sordum. Bir şeye ihtiyacı olmayan Şehmuz Bey’in altı aylık kira borcu, çocuk bezi borcu ve kaçak elektrik kullandığı için yüklü bir elektrik borcu varmış. Muhammed Bey bütün borçlarının ödenmesine vesile olmuş. Şehmuz Bey’e başka ne tür yardımlar yapılabileceğini düşünürken, TOKİ’nin 4500 Tl peşin ayda 250 Tl taksit ile ev sattığını öğrenmiş. Şehmuz Çalp’ın aylık kirası, TOKİ’ye ödeyeceğinin iki katı. Muhammed Bey 4500 Tl ‘yi ödeyeceklerini, derhal TOKİ’ye müracaat etmesini söylemiş Şehmuz Çalp’a.

Muhammet Bey ile telefonda konuşurken o gece ben ısrar etmeseydim o bankonun önde Şehmuz Bey’i beklemeyecektiniz değil mi diye sordum. Evet kartımı vermiştim beni aramasını bekleyecektim dedi. Oysa bir şeye ihtiyacın var mı diye sorulduğunda, Bir şeye ihtiyacım yok Allah yardım eder diyen adamlar kimseye telefon etmez. Edemez.

Başkanlık Töreni’nde Sayın Recep Tayyip Erdoğan, “Sosyal politikalar bizim görünmeyen zaferimizdir” dedi. Bendeniz pek çok uygulamayı destansı bir başarı olarak görüyorum. Mesela özürlü çocuğu olan ailelere yapılan yardım, sosyal hizmetler. Sıkıntı, hizmetlerin muhataplarına eksiksiz ulaştırılması için vatandaş olarak bize düşen görevlerde ortaya çıkıyor. Bakınız yukarıda anlatmış olduğum olay tam da bu konuyu irdeliyor.

Üretilen sosyal politikaların muhataplarına uluşması konusunda bireyler olarak titiz davranmıyoruz. Mesela uçuş AnadoluJet ile gerçekleşmemiş olsaydı büyük ihtimal Şehmuz Çalp’ın “hikayesi”ni aynı uçakta yolculuk yaptıkları halde pek çoğu görmeyecekti. Çünkü onlar kendileri için uygun görmüş oldukları VİP”te uçuşlarını gerçekleştireceklerdi. Aynı zamanı ve aynı mekanı idrak ettiğimiz halde “bir arada “ olmayacak, hikayelerimiz birbirine karışmayacaktı.

Yanlış anlaşılmasın herkes ekonomi sınıfında uçsun demiyorum. Düzenli olarak ihtiyaç sahipleri ile buluşabileceğimiz zamanlar ve mekanlar inşa edelim diyorum. Bu sadece ihtiyaç sahiplerine değil bizim kalbimize, zihnimize de iyi gelecek. Ne olduğumuzu ne olabileceğimizi hatırdan çıkarmamamıza vesile olacak. Banka havalesi ile yaptığımız yardımlar bizi insan kılmaz. Güçsüzlerin, kimsesizlerin, yoksulların, muhtaçların dünyasına girmeden, temas etmeden insan kalamayız.