Sol ve Küba’da Kapitalizmin Yeniden İnşası Tartışmaları

Erol Yeşilyurt yazdı.

VAN 6.04.2013 18:30:59 0
Sol ve Küba’da Kapitalizmin Yeniden İnşası Tartışmaları
Tarih: 01.01.0001 00:00

Küba’da uygulanmaya başlayan yeni ekonomik düzenlemeler, gerek Latin Amerika gerekse de dünya çapında Küba’da kapitalizmin yeniden inşası hakkındaki  tartışmanın yeniden başlamasına yol açtı. Kapitalizm yanlısı çevreler, insan hakları ve ”demokrasi” söylemini esas alarak demagojik bir kampanya sürdürken,  Latin Amerika’nın halkçı akımları ve güçsüz geleneksel Komünist partileri (örneğin Venezüella Komünist Partisi, PCV)  Küba devriminin savunusu ile Küba’da bürokrasinin kayıtsız şartsız savunusunu birbirine karıştırdılar.

Küba’da ki gelişmelerle ilgili tartışmalar sınırlı da olsa Türkiye’de de gündeme geldi: Küba’da ki gelişmeleri yakından izleyen Türkiye Komünist Partisi (TKP) çizgisindeki yayın organları Küba hükümeti’nin aldığı tedbirleri kayıtsız şartsız savunuyor.  Küba’da bir milyon işçinin işten çıkarılması, yiyecek karnelerinin kaldırılması, sağlık ve sosyal servislerin kısıtlanması, özel sektör ve yabancı sermaye yatırımlarının desteklenmesi, ”Küba’nın temel gayesinin sosyalizmi korumak ve halkına sosyalizmin kazanımlarını yaşatmak” yönünde yaptığı uygulamalar olarak gösteriliyor. (1)

Bürokrasinin aldığı tedbirleri tereddüt etmeden destekleyen Küba’nın TKP’li dostları, işçi sınıfı ve emekçi halkın bu kararların alındığı süreçte ki rolünü hiçbir zaman gündeme getirmiyorlar. Bürokrasi, Küba devrimi ile özdeşleştirilirken, işçilerin özyönetimi, işçi kontrolü, işçi demokrasisi gibi sosyalist talepler tartışma konusu bile yapılmıyor. Küba Komünist Partisi bürokrasini Küba devriminin savunucuları olarak gören TKP’li yazarlar, Castro kardeşlerin devrimin savunusu için attıklarını iddia ettikleri her adımda kendilerini daha da zayıf ve saldırılara açık hale getirerek kapitalist restorasyonu hızlandırdıklarını görmemektedirler.

TKP çizgisindeki akımların 1989 sonrasında Rusya’da kapitalizmin restorasyonundan ders çıkararak farklı bir şekilde düşünmeleri, örneğin Leon Troçki’nin analiz ve kehanetlerinin doğrulandığını görmelerini bekleyebilirdik, ancak bu akımlar kafalarını devekuşu gibi kuma gömmeye devam ediyorlar.

1989′dan bu yana yaşanan gelişmeler,  Leon Troçki’nin ” politik devrim ve kapitalist restorasyon” dışında üçüncü bir yol bırakmayan stalinist bürokrasi analizini açık bir şekilde doğruladı. Troçki için bürokrası kendi dar çıkarlarını esas alarak hareket özel bir sosyal katman idi ve bütün sınıflar üzerinde bir otonomiye sahipti. stalinist bürokrasinin devrimin kazanımlarını savunarak devrimi ileriye götürmesi beklenemezdi. Troçki, Stalinizmin bir dizi ülkede kutsandığı ve örnek olarak gösterildiği yıllarda parti ve devlet bürokrasisini karşı devrimin temsilcileri gördü. Troçki için, politik devrimin savunusu ile Sovyetler Biriliği’nin emperyalist ülkelere karşı savunusu aynı stratejinin birbirinden ayrılmaz parçaları idi.

İki farklı pozisyon: IMT ve LIT-CI

Küba’da ki gelişmeleri değerlendiren günümüz Troçkist akımları bazı önemli noktalarda birbirlerinden ayrılıyorlar. Görüş ayrılıklarını anlamak için, Alan Woods’un Uluslararası Marksist Eğilim (IMT) grubu ile en güçlü partisi Brezilya’da bulunan Uluslararası İşçiler Birliği (LIT-CI)’ın görüşlerini karşılamakta fayda vardır.

Jorge Martin, ”Where is Cuba going? Towards Capitalism or Socialism?” başlıklı yazısında,

”Bizim görüşümüze göre, Küba devriminin sürmesinin tek yolu devrimci enternasyonalizm ve işçilerin demokrasisidir.  Özel olarak, Küba devriminin kaderi yakından Venezüella ve Latin Amerikan devrimlerinin kaderi ile ve genelde dünya devrimi ile bağlantııdır.”….Çin örneği verilerek, verimliliğin sağlanması amaçıyla kapitalist pazara özgü tedbirlerin uygulanmasındn faydalanacak olan kesimin işçiler ve köylüler değil de bürokrasinin olacağı vurgulanarak, ”Lenin’in programına geri dönülerek” (2)bürokrasinin ayrıcalıklarına son verilmesi ve işçi demokrasisinin inşası esas alınmaktadır.

Devrimci bir parti’nin inşası vurgulanmasa da, Küba’da bürokrasinin ayrıcalıklarının fesh edilmesi, işçi demokrasisinin inşası..vb, bir politik devrim stratejisi olarak görülebilir. Jorge Martin’in gerçekci davranarak örgütlenme sorununu ileri ki tarihlerde tartışmaya hazırlandığını iddia etmek de mümkündür. Ancak, bu açıklamalar,  politik devrimin  nasıl gerçekleşeceği konusunda ki soruya  açık bir şekilde yanıt verilmediği gerçeğini ortadan kaldırmıyor.

Jorge Martin’e bir e-posta yollayarak bu konuda ne düşündüğünü sordum. Verdiği  cevapta Alan Woods’un Kasım ayı başlarında Havana’da katıldığı ” 21.inci Yüzyılda Sosyalizm” başlıklı konferansa gönderme yaparak, Küba’da komünist aydınlar içerisinde, açık bir şekilde ifade edildiği takdirde, politik devrimi destekleyecek bir kesimin bulunduğunu belirtti.

Alan Woods, Havana’da ki konferans’da yaptığı konuşmalarla ilgili yazıda, (3)  Küba’da hemen herkesin uygulanmaya başlanan tedbirler ve Küba devriminin kaderi hakkında bir fikre sahip olduğunu belirterek,  kapitalist pazar yöntemleri, işçi kontrolü, demokrasi ve Rusya’da kapitalizme geçişin sonuçlarının tartışıldığını söylüyor ve Küba devrimini gerçekleştiren kuşağın halen hayatta bulunmasının, Sovyetler Birliği ile karşılaştırıldığında bir değişikliği temsil ettiğini belirtiyor.  Alan Woods, Jorge Martin gibi Küba’da devrimci bir partinin inşası konusunda bir yorum yapmıyor.

Yelpazenin diğer ucunda bulunan Uluslararası İşçiler Birliği-Dördüncü Enternasyonel (LIT-CI) ise 1990′larda uygulamaya konan reformlar sonucu Küba’da kapitalizmin hali hazırda restore edildiği, Küba’nın İspanyol ve Kanada sermayesinin bir yarı sömürgesi haline geldiğini, ve Küba’da ki rejimin ”kapitalist bir diktatörlük” olduğunu savunmaktadır. (4)

”Ancak durum değişti: Küba,bürokratik rejime sahip bir işçi devleti değildir, bir diktatörlük tarafından yönetilen kapitalist bir devlettir. Bugün, Küba için eylem programımızın merkezinde diktatörlüğe karşı ön cephede mücadele ve demokratik özgürlüklerin (sendika, sivil ve politik) artırılması vardır”

Burjuva diktatörlükleri karşısında değişilk sosyal sektörlerin özgürlükleri için mücadele ediyoruz.”

Bu gibi durumlarda, devrimciler olarak diktatörlere karşı mücadele için  burjuva kesimleri de içeren geniş bir eylem birliği çağrısı yapıyoruz, ancak kesin olarak sınıfın bağımsızlığının devamı ve işçi demokrasisi ve iktidarı için bir alternatifin inşasını sürdürüyoruz” (5)

Yukarıda kısaca aktardığımız görüşlerde LİT-CI’in Küba için bir sürekli devrim programı yerine önce demokratik özgürlüklerin inşasını esas alan demokratik bir devrim programını esas aldığı görünmektedir.  Burjuvazi dahil tüm sınıflar için demokratik özgürlüklerin inşası talep edilerek, ”demokratik devrimin” metodlarının uygulanması hedeflenmektedir.

Bu bakış açısından Küba’da Castro rejimine karşı mücadele ile Kenan Evren rejimine karşı mücadele arasında bir fark yoktur; aynı bakış açısından Miami’de üstlenen Kübalı burjuva kesim ve Küba kilisesi gibi gericilerin Castro diktatörlüğüne karşı mücadele de demokratik devrimin ögeleri ve hatta ittifakları olarak görüldüğünü iddia etmek yanlış olmaz.  Ayrıca, LIT’in oldukça tartışmalı olan Küba’nın hali hazırda kapitalist bir devlet olduğu tezini kabul edenler için bile,  Küba’da kapitalizmin restorasyonunu hedefleyen karşı devrimciler ile birlikte bir demokrasi cephesi içinde yer almanın hiçte kabul edilir bir tez olmadığını görmek gerekir.

Küba’nın kapitalist olduğu gibi ne mevcut durumla ne de troçkizmle bağdaşmayan aşamalı devrim anlayışını bir kenara bırakırsak değinilmesi gereken diğer bir nokta da, LIT’in günümüzde Küba ile ilgili tespitleri ile 1989′de devrilen Stalinist rejimler hakkındaki tespitleri arasındaki benzerliktir. LIT,  1989-1991 döneminde de, bürokrasiye karşı olan tüm kesimleri içeren  demokrasi  yanlılarını içeren formülasyonları dile getirdi. LIT’in aşamalı devrim anlayışına göre gerçekleşmesi gereken ikinci aşamaya ise geçilemedi.

LIT’e göre, 1989-1991 arasında gerçekleşen SSCB ve Doğu Avrupa’da ki devrimler karşı devrimler değildi; bunun nedeni anılan ülkelerde kapitalizmin 1989 öncesinde inşa edilmiş olması idi. SSCB 1986′da, Çin 1978′de, Küba’da 1990′da kapitalizme geçtiler. Bu nedenden dolayı tek parti rejimlerinin sona ermesi ve kapitalizmin restorasyonu ile sonuçlanan ayaklanmalar ”ilerici bir karaktere sahipti ve desteklenmeli, ”(6) idi.

Kısaca özetlemek gerekirse, LIT, daha önce yaptığı hatalı tespitleri bir kez daha tekrarlayarak, Küba devriminin halen korunmakta olan kazanımlarını yok saymakta ve demokratik devrimin savunusu adı altında burjuva akımların program ve faaliyetlerine taviz vermektedir. Hiç şüphesiz, burjuva akımlar LİT’in Küba devrimi ile ilgili demokratik devrim programının altına imzalarını koymakta bir sakınca görmeyeceklerdir.

Küba devrimi ile ilgili tartışmalar bir yandan Küba’da ki mevcut durumun anlaşılmasını ve izlenecek devrimci taktiklerin tartışılmasını sağlarken, diğer yandan da günümüzde sosyalizm başlıklı ikinci bir tartışmayı başlattı. Sosyalizmi, yalnızca özel mülkiyetin ortadan kaldırılması ve üretim araçlarının devlet kontrolü altına alınması bağlamından kurtararak, işçi demokrasisi bağlamında yeniden tanımlamak gerekiyor. Küba’da kapitalizmin restorasyonuna karşı  ve Küba’da politik devrim için mücadele bu tanımlamayı yapmamızı zorunlu kılmaktadır.

(1) Bizim Amerika, http://haber.sol.org.tr/bizimamerika/kuba-da-planlama-tartismalari-35608 ,

(2) Jorge Martin, ”Where is Cuba going? Towards Capitalism or Socialism?” in defense of marxism

(3)Alan Woods,  http://www.marxist.com/cuban-communist-intellectuals-discuss-socialism.htm,

(4) LIT-CI, Küba: Sosyalizm Adı Altında 500 Bin Kamu Emekçisi İşten Çıkarılıyor

(5)LIT-CI, Frente a la muerte de Orlando Zapata Tamayo y las Libertades en Cuba,

(6)LIT-CI, http://issuu.com/lavozlit/docs/lvoz5

Küba: Sosyalizm Adı Altında 500 Bin Kamu Emekçisi İşten Çıkarılıyor


lahy.wordpress.com