Siyasi Ahlak ve Suud'un Filistin Fetvası

Bilgin Erdoğan

VAN 17.11.2017 09:25:50 0
Siyasi Ahlak ve Suud
Tarih: 01.01.0001 00:00

Kadiyani mezhebi’nin  kurucusu Mirza Gülâm Ahmed’in, “İslam’da kılıç ile cihat yoktur” diyerek Hint müslümanlarını pasifize ederek işgalci güçlere ülkesini peşkeş çekmesinden bu yana bir asırdan fazla zaman geçti.

 

Yıl 2017 ve Suudi Arabistan Müftüsü ve Ulema Heyeti Başkanı Abdülaziz Al-i Şeyh'i, "İsrail'e karşı savaşmanın caiz olmadığı ve Hamas'ın terör örgütü olduğu konusunda fetva verdi.

 

Kadiyanilik veya Vehhabilik birbirine itikadi açıdan oldukça uzak iki farklı ekol olsa da siyasi bağlamda zulmün ekmeğine yağ sürme nokta-i nazarından aynı amaca hizmet etmişlerdir. Birinin diğerini tekfir etmesi onları siyasi anlamda ehli istikamet kılmamıştır.

 

Şayet bu açıklamalar Suud rejimi altında bulunan herhangi birisinden veya Kadiyani mezhebinin kurucusu değil de takipçilerinden gelseydi o zaman genelleme yapmak doğru olmaz ve her topluluk içinden iyi ve kötü, cesur ve korkak, zalim ve adil çıkabilir derdim. Lakin bu iki farklı ekolü aynı amaca hizmet ettiren o ekolün hatrı sayılır isimleri.

 

Şeytani nizam bir teslis doktrinine dayanır. Bu teslis Hristiyan inancındaki Baba-Oğul-Ruh'ül Kudüs akidesi değildir. Bu şeytani teslis Firavun-Karun-Bel'am üçlüsüdür. 

 

Firavun siyasi gücüyle,Karun iktisadi gücüyle ve Bel'am ise entellektüel gücüyle bu şeytani nizama destek olur. 

 

İşte bu bağlamda emperyalizm isimli şeytani düzene fikri anlamda destek verenler yine bu ümmetin coğrafyası içinden çıkan su-i ulema yani Bel'amlar olmuştur.

 

İslam’ın tevhid ve adalet gibi iki temel ilkesi vardır. Dinin suyunu bulandırmak en büyük zulümdür.Selefi dünyası rivayeti kullanarak bu zulmü irtikap ederken Gnostik felsefenin etkisi altındaki sufizm onun da dışında başka kaynaklar üreterek bu dini adeta tanınmaz hale getirmektedir.

 

 Dinin temel kaynağı olan vahye ters düşen,din adına söylenen her söz batıldır.

 

Batıda,evrensel İslami öğretinin anlam alanını daraltan ve bir zamana ve mekana kilitleyen Vehhabi eksenli dini yaklaşım tarzı İslam dünyasını dışardan imaj bombardımanına tutarak adalet ilkesini ayaklar altına alırken, Doğu'da Gnostik felsefenin etkisi altındaki sınır ve ölçü tanımayan sufi tasavvur İslam'ın en büyük argümanı olan tevhid ilkesini içten içe kemirmektedir. 

 

Onun için vahyin nuruyla tevhid ve adalet argümanını yeniden güçlendirecek dengeli bir tasavvura ve bu tasavvurla yaşayan insanlara hava gibi su gibi ihtiyacımız var.

 

Bu hiyerarşiyi bozanlar bu dinin genetiğiyle oynayan zalimlerdir 

 

Unutmamak gerekir ki din adına yapılan zulüm dinsizlik adına yapılan zulümden daha şiddetlidir.

 

Bolşeviklerin dine ve dindara zulmü 70 senede son bulurken bu dinin suyunu bulandıran engizisyon kafalı yobazların zulmü asırlardan beri devam etmektedir.

 

İstediği fetvayı vermediği için Ebu Hanife'ye işkence eden Halife Mansurdan bu yana bu zulüm devam etmektedir.

 

Gerek dini bir tarihe ve mekana hapseden Vehhabi zihniyet gerekse dinde tevhidi dinamitleyen Gnostik felsefe’nin etkisi altındaki tasavvufcu algı birbirlerine ne kadar zıt ve kavgalı gibi görünselerde uydurulmuş din olma asgari müştereğinde birleştikleri için birbirlerini güçleyip beslerler. 

 

Bu konuyu bir fıkra ile bağlayayım.

 

Bağdatta bir dilenci  vardır ve bir köprünün altında dilenir. Ama öyle ki ekmeğini zor çıkarır bu dilenci. Kimse kendisine rağbet etmez. Birgün zengin olmaya karar verir ve aklına şöyle bir fikir gelir dilencinin. Ben bir arkadaş daha bulayım ve onu köprünün diğer ucuna geçireyim o Ali aşkına dilensin bende Muaviye aşkına. Birde bakar ki insanlar arasında bir rekabet oluşmuş. Şii olanlar Ali aşkına dilenen dilencinin önündeki paraları az görünce onu desteklemek için tomar tomar para vermeye başlarlar ve sünnî olanlar ise Muaviye aşkına dileneni destekleyip onu paraya boğarlar. iş rekabete dönüşür. Akşam olunca ise iki ortak dilenci köprü altına geçip paraları paylaşırlar. Uydurulmuş dinin her versiyonu birbirini güçlendirir.

 

Bazen kimi ekollerin veya kişilerin fanatikliği insanları o ekollere veya kişilere yönelik sempatiye sevkedebilir. Mesela Kadiyanilikteki hurafeyi görenler Vehhabilerin onları tekfir etmesine sempatiyle bakabilirler. 

 

Oysa ki onlar birbirine zıd cephede dahi olsalar aynı amaca hizmet ediyor olmaları yüksek ihtimal dahilindedir. Zira düşmanın kılıcının iki tarafı da keskindir.

 

Demek ki itikadi farklılıklar aynı siyasi amaca hizmet etmelerine mani olmuyor. Öyleyse ahlaklı bir dinsiz ahlaksız bir müslümana müreccahtır diyen İslamoğlu hocaya yeniden selam olsun. Zira devletin ahlakı adalet olmalıdır. 

 

Öyleyse Filistinli mazlumlara kapısını açan ve oradaki zulmü lanetleyene Venezuella başkanı Nicolás Maduro beynel minel ilşikilerde Suud rejiminden elbette müreccah tutulmak zorundadır.