Sıratı Müstakim Üzere Olabilmek

Sevtap Mendi

VAN 29.12.2017 10:18:58 0
Sıratı Müstakim Üzere Olabilmek
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Fatiha süresi okunmadan namaz kılınamayacağını herkes bilir fakat Fatiha süresinin son ayetlerindeki çok önemli uyarıyı birçok kişi görmezden gelir.

 

Bizi yönelt dosdoğru yola;

 

Nimet verdiklerinin yoluna, gazaba uğrayanların ve sapıtanların yoluna değil (Fatiha/1:5:6:7)

 

Müfessirler yoluna uyulmaması gerekenlerden gazaba uğrayanları; Yahudiler, sapıtanları ise Hristiyanlar olarak tanımlamaktadırlar. Fatiha’da ve Kur’an’ın birçok ayetinde Müslümanları bekleyen  en büyük tehlikenin, kendilerine peygamber gönderilen Yahudiler ve Hristiyanlar gibi yoldan çıkabilecekleri tehlikesi olduğu bildirilmektedir.

 

Müslüman bir coğrafyada Müslüman olarak dünyaya gelmek kurtuluşumuzun garantisi olsaydı şayet, Allah’ın diğer insanları günaha mahkum etmesi gibi bir yanılgı içine düşerdik. Allah’ın iman ile hayat bulmak olarak tanımladığı canlılık, biyolojik olarak canlı olabilmekten farklı bir durumdur. Gerçek yaşamın biyolojik doğum ile değil de akıl ve vicdan sancılarıyla yürek teri dökerek manevi bir doğumla gerçekleşebildiğini anlayabilmek gerekir. İşte o zaman fıtrat dini olan İslamiyet ile buluşabilmek için coğrafi doğumların önemli olmadığını kavrayabilirdik. Fatiha’daki uyarının hikmeti de tam bu noktada yatmaktadır. Kur’an’ın hayatı inşa edici tasavvurundan mahrum kalan Müslümanların Müslüman kimliklerinin onlara hiçbir fayda sağlayamayacağı kaçınılmazdır.

 

Aklını, vicdanını kullanamayan ve Kur’an’daki ahlaki ilkeleri hayatlarına uygulamayan Müslümanlar, Yahudiler ve Hristiyanlar gibi bir akıbete uğrayacaklardır.

Mesela; tıpkı Hristiyanlar gibi ibadetleri hayatlarından çıkartıp sadece ‘’kalbimiz temiz’’ söylemleriyle dinlerini vicdanlarına hapsedebileceklerdir.

Ya da, Allah’ın sıfatlarını peygamberlerine yakıştırıp peygamberlerini aşırı yücelterek ilahlaştırmaya kalkabileceklerdir.

Kendilerine kilise gibi dini kurumlar oluşturup, Allah’ın dini otoritesini bu kurumların tekeline verebileceklerdir.

Dahası Allah’ın seçilmiş kişilerde hulul ettiği inancıyla sorgusuz sualsiz peşlerine düştükleri dini önderlerinin tarikatlarını kendilerine kurtuluş yolu görebileceklerdir.

Ve Yahudiler gibi ibadetlerini sadece içi boş ritüellere indirgeyerek, şekilciliğe ve katı bir dogmatizme sürüklenebileceklerdir.

Allah’ı sadece kendi milliyetlerini önemseyen bir ilah gibi görebilip, Yahudilerin ırkçılık taassubiyetine tutulabileceklerdir. 

Hz. Musa’nın kitap dışında da vahiy aldığına inandıkları Yahudiler gibi, Kur’an’a eşdeğer tuttukları hadislerin ve rivayetlerin vahiy yoluyla peygamberimize bildirildiklerini ileri sürebileceklerdir.

Yaşamı şekillendirmesi için gönderilen Kur’an’ı, dini merasim ve ölü ruhların kitabına çevirip, dokunulmazlık atfedip hayattan dışlayabileceklerdir.

Allah bizlere Hristiyanların ve Yahudilerin bu türden taşkınlıklarına Müslümanların da meyledebileceği uyarısında bulunduğu gibi kendilerine nimet verilenlerin dosdoğru yolunu da bildirmektedir. Sıratı müstakim;  aklın, vicdanın insanda harekete geçtiği, insana ahlaki sorumluluklarını hatırlatan ve karanlıklardan aydınlıklara çıkaran tek doğru yoldur. Bu dosdoğru yol Allah’ın tek korunmuş kitabı olan Kur’an’ın yoludur.

Hristiyanların, Yahudilerin ve Kur’an’ın yolundan sapan Müslümanların en büyük ortak özellikleri din adamlarını kendilerine rabler edinmeleri ve sadece kendi çıkarlarına hizmet eden kitabına uydurulmuş bir din icat etmeleridir. 

Yahudi, Hristiyan, Müslüman veya başka din mensuplarından sorumluluk sahibi insanları hidayete yöneltebilecek tek kaynak,  Allah’ın tüm insanlığa gönderdiği son kitabıdır.

 

Bu ilahi kelam ki üzerinde hiçbir şüpheye yer yoktur. Allah’a karşı sorumluluklarının bilincinde olanlara bir rehber olarak indirilmiştir.(Bakara/2:2)

Zira Biz onlara, inanmaya gönüllü bir toplum için bir yol haritası ve rahmet pınarı olan, tarifsiz bir bilgiye dayalı izahlarımız bulunan bir kitap iletmiştik. (Araf/7:52)

(De ki): ‘’Hakikatı açık ve net bir biçimde ortaya koyan bu ilahi kelamı size gönderen O iken, (iyi ve kötüyü belirlemede) O’ndan başka bir hakem mi arayayım?’’

Dahası kendilerine önceden vahiy emanet ettiklerimiz bilirler ki, bu (Kur’an) Rabbin tarafından indirilmiş olan bir hakikattir: öyleyse (ey muhatab), sakın kuşku duyanlardan olma! (En’am/6:114)