Selçuklu ve Osmanlı 'duamız', bedduaları püskürtecektir!

Yeni Şafak Yazarı Yusuf Kaplan, Bosna'daki Müslümanların Başbakan Erdoğan için başlattığı topyekûn 'Türkiye'ye dua' seferberliğini kaleme aldı.

VAN 5.01.2014 10:29:33 0
Selçuklu ve Osmanlı
Tarih: 01.01.0001 00:00

Bosna'daki Müslümanlar, Türkiye'de yaşanan ürpertici hâdiselerden sonra topyekûn "Türkiye'ye dua" seferberliği başlatmışlar.

"TÜRKİYE'NİN HUZURU BOZULURSA BİZ GÜVENDE OLAMAYIZ"

Ülke çapındaki 34 tekke'de bütün samimiyetleriyle yürekten Türkiye'nin selâmeti, huzuru için dua etmişler!

Gazi Hüsrev Bey Medresesi ve Camii, Cuma namazından sonra Türkiye için dua yapılan en etkileyici sahnelerin yaşandığı mabedlerden biri olarak tarihî bir ân'a şahitlik etmiş anlaşılan.

Ülke TV'den izlediğim haberde bir konuşmacı, Cami'in avlusunda aynen şunları söyleyince çok duygulandım: 'Türkiye'de 76 milyon Boşnak, Bosna'da da 26 milyon Türk var!'

Ardından sadece kendi güç kavgaları, ihtirasları için Türkiye'yi tam bir kaosun eşiğine sürüklemekten çekinmeyenlerin kulağına küpe olması gereken şu cümleyi kurdu Gazi Hüsrev Bey Camii'nin avlusunda açıklama yapan Boşnak kardeşim: 'Türkiye'nin huzuru bozulursa, biz güvende olamayız.'

"GÜLEN, ERDOĞAN İÇİN BEDDUA EDİYOR, BİZ DUA EDİYORUZ"

Bu söz, sadece Bosna'lı Müslümanların dillerinden dökülmüyor. Bütün İslâm dünyasının mazlum ve masum halklarının dillerinden de dökülüyor.

Bütün Müslümanlar, şunu çok iyi biliyorlar: İslâm dünyasının iki yüzyıldır yaşadığı zillet hâlinden kurtulabilmesi için üç önemli ülkenin bir gün mutlaka ortaklaşa hareket etmesi, ortak hedefe birlikte yürüyebilmesi şart: Mısır, İran ve Türkiye.

Fakat Endonezya'dan Fas'a, Güney Afrika'dan Pakistan'a, Arap dünyasından Balkan ülkelerine kadar bütün İslâm dünyasının umudunu bağladığı tek ülke Türkiye, tek liderse Erdoğan.

Bu gerçeğe bizzat şahit oldum. Bunları yer yer sizlerle de paylaştım.

Türkiye'deki 17 Aralık 'tezgâh'ından sonra dünyanın en ücra bölgelerindeki, ülkelerindeki Müslümanlardan, dostlarımdan, kardeşlerimden gözyaşartıcı mesajlar, e-mailer alıyorum. Neredeyse bütün mesajların ortak ifadeleri aynen şu:

'Türkiye'de yaşananlar, bizi çok tedirgin ediyor. Fethullah Hoca, Tayyip Erdoğan için beddua ediyor ama biz Erdoğan için dua ediyoruz. Allah yolunu açık etsin! Allah direncini artırsın!'

BRAUDEL: İNSANLAR ÖLÜR AMA KOLLEKTİF HAFIZA ÖLMEZ

İzi sürülmesi gereken yakıcı soru şu burada: Neden İslâm dünyasındaki bütün Müslümanlar, Türkiye'ye umut bağlıyorlar ve Erdoğan için dua ediyorlar?

Bu sorunun cevabı, 'kollektif hafıza' gerçeğinde gizlidir.

Büyük tarihçi Fernand Braudel, 'toplumların hayatındaki en uzun ömürlü şey, kollektif hafızadır', der.

Bireyler ölür ama toplumların hafızları zamana direnir: Kuşaktan kuşağa aktarılır ve toplumların tarihteki yürüyüşlerinde onlara ışık tutar.

Devletler de ölür ama toplumların, medeniyetlerin kollektif hafızaları, genetik kültürel kodlarına dönüşür ve yüzlerce, hatta binlerce yıl, toplumların ruhköklerini besler, geleceğin tohumlarını eker, gelecek kuşaklar, bu tohumları kollektif hafızalarının canlılığı oranında meyveye durdururlar.

TOYNBEE: OSMANLI, İNSANLIĞIN GELECEĞİ

İslâm dünyasının mazlum ve masum halkları, zamana direnen kollektif hafızanın canlılığından ötürü, Selçuklu ve Osmanlı medeniyet tecrübelerinin, bin yıldır İslâm dünyasının tarihinin şekillenmesinde üstlendikleri kurucu ve koruyucu rolü çok iyi bilirler.

Bütün Müslüman halklar, Haçlılara karşı yüzyıllarca İslâm'ın onurunu, haysiyetini ve izzetini koruyan savaşları Selçukluların verdiğini çok iyi bilirler.

Yine bütün Müslüman halklar, Ehl-i Sünnet omurganın, Selçukluların 500 yıllık mücadelesiyle kurulduğunu; Osmanlılar tarafından da 500 yıl korunduğunu çok iyi bilirler.

Dahası, Müslüman halklar, bu toplumun çocuklarının, İslâm tarihinde, hem medeniyet kurucu, hem de medeniyeti küffarın saldırılarından koruyucu bir öncülük, bir önaçıcılık rolü oynağını çok iyi bilirler.

Öte yandan dünyanın birinci sınıf tarihçileri de, bizim tarihte üstlendiğimiz medeniyet kurucu ve medeniyeti koruyucu öncü rolü açıkça teslim ederler.

Bu gerçeği, Arnold Toynbee, 'Osmanlı, insanlığın geleceğidir' diyerek açıkça dile getirmekten çekinmemiştir.

İZLERİ SİLİNEMEYECEK SELÇUKLU VE OSMANLI "DUAMIZ"

Peki, Osmanlı, neden insanlığın geleceğidir?

Bu sorunun cevabı, Sorokin'den Toynbee'ye, Braudel'den Spengler'e kadar belli başlı yabancı tarihçilerin; Mehmet Genç'ten Halil İnalcık'a, Cemal Kafadar'dan Kemal Karpat'a kadar yerli tarihçilerimizin ve (Arap dünyasında son 15 yılda patlama yaşandığını gözlemlediğim Osmanlı araştırmalarına imza atan) Arap tarihçilerin verdikleri cevaplarda gizlidir.

Yer darlığı nedeniyle genelleme yapmanın sakıncalarını gözönünde bulundurarak bütün yerli ve yabancı tarihçilerin bu soruya verdikleri cevap aşağı yukarı üç kilit kavram etrafında toplanır:

Adalet, hakkaniyet ve (başka din, kültür ve etnisitelere mensup halkların asimile edilmeden kendi hayatlarını yaşayabildikleri) emniyet ve / veya sulh düzeni.

O yüzden şu hayatî tespiti yapıyorum altını kalın harflerle çizerek: Bugün Batı uygarlığı bilfiil (maddî gücü bakımından) yaşıyor olabilir ama bilkuvve (entelektüel, kültürel, sosyal ve ahlâkî vaatlerini tüketmesi bakımından) çökmüştür.

Bu gerçeğe ilk kez güçlü bir şekilde dikkat çeken düşünür Nietzsche olmuştu.

Nietzsche, 'felsefemiz, ahlâkımız dekandansın (tefessühün / 'çöküş'ün) formları hâline dönüştü... Avrupa uygarlığı, bedene hızla yayılan bir kangreni andırıyor... Çöl büyüyor..." diye haykırmıştı.

BİZ BEDDUA EDERKEN, MÜSLÜMANLAR NEDEN DUA EDİYOR?

Buna mukabil, Osmanlı bilfiil çökmüş olabilir ama bilkuvve yaşıyor. Yani bütün Müslümanlara umut aşılamaya devam ediyor Osmanlı ruhu ve misyonu.

İslâm dünyasının dört bir tarafındaki Müslümanların Türkiye'ye ve Erdoğan'a duaya durmalarının sırrı burada gizli.

Selçuklu'nun ve Osmanlı'nın yılmaz ve sarsılmaz çocuğu olarak gördükleri Tayyip Erdoğan'ın estirdiği, bütün mazlum ve masum Müslüman halkların ruhlarında yankısını bulan diriltici, umut aşılayıcı ruh, bütün Müslümanları Türkiye'ye dua'ya durmaya icbar ediyor.

Dünyadaki Müslümanlar, Türkiye'ye ve Erdoğan'a duaya dururken, biz neden Erdoğan'ı vurmak, Türkiye'yi kaosun eşiğine yuvarlamak için çırpınıp duruyoruz acaba?

Anlayan varsa beri gelsin!

Ama şu kesin: Bizim Selçuklu ve Osmanlı "duamız" / iddiamız, hâlâ canlılığını, diriliğini ve umut olma özelliğini sürdürdüğü için, dünya Müslümanlarının içten duaları, 'alçaltıcı' bedduaları yutacak, püskürtecektir!

İHH'YA BU İFTİRAYI ATARKEN HİÇ Mİ VİCDANINIZ SIZLAMADI?

Son çeyrek asırda Selçuklu'nun ve Osmanlı'nın çocuklarının yaptığı belki de en iyi iş, İHH (İnsani Yardım Vakfı).

Dünyanın 130 civarında ülkesinde yetimlere, kimsesizlere, açlıkla imtihan olanlara, yüreği vatan hasretiyle, anne kucağı özlemiyle yanıp tutuşanlara koşan en büyük hayır kuruluşumuz İHH.

İHH, insanlığın vicdanıdır.

İHH, Müslümanların yüzakıdır.

İHH din, dil, ırk, coğrafya farkı gözetmeksizin insanlığın kimsesizlerine kol kanat geren cennet müjdemiz, şefkat ve merhamet meleğimizdir.

17 Aralık operasyonun hedef tahtasına yatırdığı kurumlarımızdan biri de İHH oldu!

Cemaat'in gizli tetikçiliğini yapan Radikal'den çıkan (şantaj olduğu artık anlaşılan) uydurma bir haberle İHH, "terör örgütü" listesine aldırılmaya çalışılıyor!

Türkiye'ye, Türkiye'nin çıkarlarına kurşun sıkmaktan zırhık kadar tedirginlik duymayan Today's Zaman gazetesi ve Türkiye'yi Batılılara şikâyet eden türlü tuhaf yazarları, İHH'nın El-Kaide'ye silah taşıdığı yalanını bütün dünyaya yayma telaşında.

Başbakan'ı "El-Kaide yardakçısı'ymış, 'terör örgütlerinin destekçisi'ymiş, hatta silahlandırıcısıymış gibi sunarak Türkiye'ye kurşun sıkmaktan çekinmeyen bu esrarengiz şebekeler, İHH'yı hedef tahtasına yatırmaya, yıpratmaya, karalamaya dönük her türlü kara kampanyaya başvuruyorlar!

İHH'yı kara propaganda'nın hedefi haline getirmekle, diyelim ki "terör örgütü" listesine aldırmakla, elinize ne geçecek! Yahudi bezirganlardan, zâlimlerden, vicdansızlardan ne farkınız kalmış olacak?

Çocukların, kimsesizlerin, mazlumların ve masumların umutlarını vurmakla ne kadar zâlimleşmiş olacağınızı göremiyorsanız, vay halinize sizin!

İHH'ya böylesine iğrenç bir iftirayı atarken, küresel Yahudi şebekelerinin hedef tahtası hâline getirirken hiç mi vicdanınız sızlamadı sizin!

Yazıklar olsun!

Her ne suretle olursa İHH'yı yedirmeyelim, diyorum.

İHH'nın vurulmasına, küre ölçeğinde terör havası estiren Yahudi vicdansızların hedef tahtası haline getirilerek yok edilmesine göz yummayalım.

Radikal'i de, Today's Zaman'ı da kınayalım, protesto edelim.

Küresel şer şebekleriyle bu tür ürpertici işlere girişmeniz, yeryüzünün kimsesizlerinin sesi, nefes borusu, umudu olmayı başarmış böylesine hayatî hayır kurumlarını bile vurmaktan çekinmeyecek kadar gözünüz karardığı için Müslümanların duasını değil, bedduasını almaktan kurtulamıyorsunuz!

Allah, ıslah etsin sizi!