Halkın nabzını tutmanıza gerek yok. Zira kalp atışlarını duyuyorsunuz zaten. Çoğunluk tarafından 7 Haziran sonrası; ‘seçmen takdirini yaptı, hiçbir partiyi tek başına iktidara getirmedi. Koalisyonla yönetilen bir ülke istedi, gibi gibi’ birçok değerlendirme yapılmıştı. Şimdilerde aynı değerlendirmeyi yapanların ekserisi halk erken seçim istiyor kanısına geldi. Halk erken seçim istiyor ve erken seçim için gün sayıyor. Seçime kadar idare edilebilecek bir azınlık hükümeti düşünülebilir. Ancak o kadar. Erken veya yeniden seçim -adı her ne olursa olsun- Türkiye için daha iyi bir sonuç çıkacağı hususunda millet hemfikir.
7 Haziran’dan önceki genel seçimler, Cumhurbaşkanlığı seçimi ve belediye seçimlerine baktığımızda oluşan oy grafikleri üzerindeki dikey kırılmalar ve alâkasız oranların nereden, nasıl kaynaklanabileceği hususunda zihinler hala belli noktaları itibariyle net değil. Üzerinde durulması gereken seçim süreci ve bu süreçte yaşanılan hatta yeniden yaşanması kuvvetle muhtemel olan eksiklikler ve sonuçlarıdır. Geçirdiğimiz seçimin hukuki bir şaibesi veya problemi yok. Ancak zihinlerde oluşmuş birtakım soru işaretlerinin çözümü mevcut hükümet veya Yüksek Seçim Kurulu’nun alacağı tedbirlerle giderilebilir, giderilmelidir. Sözümüzü somutlaştıracak olursak Van Belediye Başkanlığı seçimlerinde yaşanılanlar, halkı sindirme, adaya yapılan silahlı ve silahsız saldırılarla, tehditlerle kazanılan seçim bunun önemli bir örneğidir. Belediye başkan adayının evine saldırılması, yakınlarının tehdit edilmesi, kırsaldaki insanlara yapılan baskıların seçim sonuçlarına yansıması gibi somut yaşanmışlıkları dikkate alınca bundan sonraki satırların önemi daha da artıyor.
Tüm ülke genelinde hür iradenin yansıması adına ulusal çapta bir seçim güvenliği manifestosu ve tedbir planı ortaya konulmalıdır. Daha lokal bir öneri ile devam etmem icap ederse özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu kırsalındaki sandıklara millet iradesinin yüzde yüz yansıyabilmesi için birden fazla çalışma yapılabilir.
Mesela kırsaldaki seçmenlerin merkezlerde oy kullanabilmesine ortam oluşturulması sağlanabilir. ÖSYM’nin sınav mantığında seçmenlerin merkez sandıklara kayıt ataması gayet mümkün ve mantıklı bir alternatif olarak duruyor.
Veya seçmenin merkeze naklinin mümkün olmadığı noktada sandıkların merkezde birleştirilerek sayım yapılması gündeme gelebilir. Sandıklar kırsalda açılıp oy adedi sayılarak merkeze nakledilebilir, merkezde karıştırılarak zarf içeriği sayılabilir.
Sandık güvenliği ve denetiminin üst seviyeye çıkarılarak halkın oy kullanırken en azından rahat olabilmesi sağlanmalıdır. Güvenlik düşüncesi içinde daha hür iradeyle sandığa düşünce beyanında bulunabilir vs. vs. vs.
İşin özü demokratik bir eylem yapılıyorsa hiçbir baskıcı, hileci, duygusal elin seçmen üzerinde tesir etmesine müsaade edilmemelidir. Böyle bir yeltenmenin tüm yolları kapatılırsa daha özgür bir ifade ortamının oluşacağından kimsenin şüphesinin olmadığı aşikârdır.
Orhan Pekçetin
