Seçimden sonra bizi bekleyenler

Levent Yılmaz

VAN 23.06.2018 09:42:31 0
 Seçimden sonra bizi bekleyenler
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Seçimden sonra bizi bekleyenler
Türkiye yönetim sisteminin değişeceği bir seçime gidiyor. Bundan sonra daha önceden halkoylaması ile kabul edilen ancak uygulaması takip eden ilk seçimlere bırakılan “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ile yönetileceğiz. Elbette hem kurumsal hem de yapısal olarak yeni teşkilat yapılanması nedeni ile bir geçiş süreci olacaktır. Bu açıdan bu geçiş süreci boyunca yapılması gereken çok şey olacak. Ancak seçimden sonra bizi esas etkileyecek ve yakından takip etmemizi gerektirecek gelişmeler içeriden değil dışarıdan olacak. Mesela Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) kararları Dolar’ın değerinin artacağı bir sürece işaret ediyor. İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden çıkış süreci, Avrupa Birliği içinde hızla büyüyen Almanya-Fransa rekabeti, Trump’ın Çin’e ve Avrupa Birliği’ne ilan ettiği ticaret savaşı yeni dönemin belirleyici unsurları olacak.

GÜÇ DENGELERİ DEĞİŞİYOR

Bana göre küreselleşme ile başlayan ancak 2008 Küresel Finansal Krizi ile iyiden iyice ortaya çıkan “küresel denge sorunu” giderek büyüyecek gibi görünüyor. Zira Soğuk Savaş döneminin meşhur tanımlaması Sovyetler Birliği ve ABD’yi ifade eden “iki kutuplu dünya” yerini “çok kutuplu” bir dünyaya bırakmaya başlamıştı. Kissenger, Diplomasi adlı kitabında “Yeni düzen, en az altı büyük güçten -Birleşik Devletler, Avrupa, Çin, Japonya, Rusya ve olasılıkla Hindistan- ve küçük ve orta büyüklükteki birçok devletten oluşacaktır.” demişti. Bugün geldiğimiz noktada her biri pek çok farklı özelliği ile ABD, Rusya, Çin, Avrupa Birliği’nden ayrılan Birleşik Krallık, Almanya-Fransa rekabeti ile Avrupa Birliği, Hindistan ve Japonya farklı güç alanlarını ifade ediyor. Bunun yanı sıra Türkiye ve İran gibi ülkeler de küresel politikaları ciddi şekilde etkileyen yükselen güçler olarak karşımıza çıkıyor.

Çin’in “Kuşak ve Yol Projesi” ile hızlanan dünyanın ekonomik ağırlık merkezinin Batı’dan Doğu’ya kayması mevzusu da “kararsız denge” ortamının doğmasına neden oldu. Trump’ın Kuzey Kore ile girdiği nükleer restleşmesi, Çin’e uygulamaya çalıştığı dış ticaret yaptırımları Pasifik hakimiyeti çabasının ürünleri olarak değerlendirilmeli. Öte yandan Avrupa Birliği’nden ayrılan İngiltere’nin Doğu ülkeleri ile ikili ticaret anlaşmaları isteği, Avrupa içerisinde iyiden iyiye kızışan Almanya-Fransa rekabetine ek olarak ABD-Avrupa Birliği ticari gerginliği işleri iyice kızıştırdı. Kışa dönen ve ilk başta Arap Baharı denilen Arap halk hareketleri neticesinde bölge her zamankinden daha istikrarsız hale geldi.

Ortadoğu’da işler çok daha karışık durumda. Suriye konusu uzunca bir süre sorun olmaya devam edecek. Müttefiklerimizin(!) Türkiye’nin sınırında bir terör koridoru oluşturma isteği kolay kolay sonlanmayacak gibi görünüyor. Trump ile birlikte yeniden depreşen ABD’nin İran alerjisi, Rusya’nın politikaları, Kuzey Irak sokaklarında İsrail bayrakları ile yapılan ve Türkiye’nin girişimleri ile iptal edilen bağımsızlık(!) referandumu, Trump’ın Kudüs kararı ile hareket alanını artıran İsrail dengeyi giderek daha kararsız hale getiren bir belirsizliği ifade ediyor. ABD’nin PYD-YPG-PKK’ya silah yardımlarını ve Doğu Akdeniz’deki doğalgaz rezervleri konusunu hiç açmıyorum bile…

SEÇİM, İSTİKRAR, YOL HARİTASI

Tüm bu belirsizlik içerisinde Türkiye yarın sandık başına gidiyor. Seçimlerden sonra Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile beraber daha hızlı ve etkin karar alma yeteneğine sahip Cumhurbaşkanı’nın kuracağı bir kabine olacak. O kabine de içeriyi hem ekonomik hem de sosyolojik olarak etkileyecek pek çok dış gelişmeyi takip etmek pek çok sorunla baş etmek zorunda olacak. Tüm bunları yaparken de ileriki yazılarımda konu edeceğim üzere gelişmekte olan ülkelerden kaynaklanan, kısa sürede dünyayı etkisi altına alacak olan ve en hafif ifade ile bir “ekonomik dalgalanma” ile burun buruna gelecek. Tüm bunlarla baş etmek için tecrübe ve kararlılıkla oluşturulmuş bir yol haritasına ihtiyacımız var. Yarınki seçimle birlikte dünyadaki bu “kararsız denge” ve yaklaşan “küresel ekonomik dalgalanma” ile baş edebilecek bir siyasi istikrarı sağlamak yeni dönem yol haritamız için en büyük kozumuz olacak. Bu açıdan güçlü bir Cumhurbaşkanı kadar mecliste de sayısal çoğunluğu güçlü bir yapının da tesisi büyük önem arz ediyor.