Savaş beldesinde çocuk olmak

Kadir Çiçek Hiç büyümemiş bir çocuk tutup yüreğinden sıkıyor dünyanın. Canavarlaşan bir kitle, saldırıyor bizimkilere bir düzine itle.

VAN 28.12.2017 09:26:23 0
 Savaş beldesinde çocuk olmak
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Savaş beldesinde çocuk olmak

Hiç büyümemiş bir çocuk tutup yüreğinden sıkıyor dünyanın.

Canavarlaşan bir kitle, saldırıyor bizimkilere bir düzine itle.

Rengini yitirmiş rüyalar sunuyor çocuklara cüssedar katiller,

Çiçekler beyhude yere filizlenmek için çatlatıyor toprağı.

Toprak hırçın, beden ruhsuz,

insan yıkıma vurgun, yani insana düşman...

Bir belde ki, bir çocuk doğmak üzereyken ölüyor;

ölmek için doğuyor.

Sokaklar, çığlıklar eşliğinde daralıyor durmadan.

Ve yaşamlar son bulmak üzere başlıyor.

 

Bir adam susarak sesleniyor vicdanlara.

Bir ekmek, nasırlı bir elde;

Bir bebek ağlamaklı, yalnız ve tozlu bir semtte;

Bir anne öylece çaresiz, belli ki kimsesiz.

Savaşlar beldesinde yaşamak, her şeyden önce ölmektir erkenden;

örneğin sabahın ilk saatlerinde...

öğlen ezanı eşliğinde...

veya ikindiye varmadan...

Yani çocuk yaşta ölmektir burada var olmak.

Akşamı görmemek, gece vakitlerinde anneye sarılma vakti bile bulamamaktır.

 

Çocuk mırıldanıyor kalbinden...

Beldeler var bizim coğrafyalarda;

İçinde çocuk sesleri noksan.

Üzerinde uçaklar var durmaksızın uçan,

Sırıtarak ölümler hediye eden asık suratlı yamyamlar var.

Çaresiz anneler, boynu bükük babalar var örneğin.

Burada yürek yürek düşer toprağa bir anne, on çocuk.

Sessizliğin içinde senfoni gibi bir savaş,

Önde katil adamlar, arkada sırıtan bir yığın büyük baş.

Uzadıkça uzayan ya da durmak bilmeyen,

Her halükarda kelebekler kadar ömür sürmeyen çocuklar var burada.

 

Dökülüyor mürekkepten çocuk...

Doğumlar güzellik doğurur, savaşlar enkaz.

Mevsimlerin tadı, doğurdukları heyecanda yatsa da,

Her kış hüzün, her bahar hükümdür savaş beldesinde.

Acı şiirler, çocuklar içindir.

Tüm hüzün öyküleri, annelere ithaftır.

Savaş beldesinde bulutlardan ölüm yağar,

yerde hüzün yetişir.

Gülmek sonsuzluğa uğurlanmış kaybediş,

Ağlamak sesi kısılmış küçük bir serzeniş.

Burada yalnızlaşmak için vurulur insan,

Derin uykulara yenik düşmek için uyutulur.

 

Burası karanlık diyor çocuk...

Burası koyu karanlığın iktidar olduğu kara bir belde.

Uyku haram gibi, helal olanı da tutulur gibi değil.

Yani zakkum tadında günler,

Bütün yorganlar üzerimize kıyameti seriyor sanki.

 

Susuyor çocuk...

Ona susmanın en rüküş hali yakışıyor çünkü.

Sonra bir dua çiziyor semaya,

Bir göz yaşı döküyor usulca,

Bir anne büyüyor içinde,

Bir baba güçleniyor kalbinde,

Bir dünya batıyor gözünde

Ve bir hayat başlıyor ruhunda, ruhu huzur buluyor cennette...