Sansür olsa, zekat ile sübvanse edilen TV’de konuşabilir miydin?

Ali Karahasanoğlu

VAN 19.03.2014 11:07:35 0
Sansür olsa, zekat ile sübvanse edilen TV’de konuşabilir miydin?
Tarih: 01.01.0001 00:00

Bir iktisat profesörü var.

Unvanı kasap dükkanından almış olmalı ki, yıllardır “Türkiye ekonomisi kötüye gidiyor” diye yazıp, söylüyor.

O “Kötüye gidiyoruz” dedikçe, açıklanan her ekonomik veri, Türkiye’nin ileriye gittiğini gösteriyor..

“Enflasyon patladı, patlayacak” diyor.

Enflasyonu bir türlü patlatamıyor.

“Bu ekonomik gidişat sürdürülebilir değil” diyor.

12 yıldır, “sürdürülemez” denilen gidişat, tıkır tıkır sürdürülüyor..

Ama iktisattan habersiz bu iktisat profesörü, bu kadar öngörüsüz, bu kadar yanlış yorumlarına rağmen, bir de istiyor ki, hükümetin icraatlarına olumlu gözle bakan gazetecilerin çıkarttığı yayın organında yazarlık yapayım..

Yazdığı tarihlerde hep yanlış yorumlar, yanlış izahatlarla, okuyucuyu bıktırıyor..

Sonunda “Artık senin yalanlarını, palavralarını taşıyamıyoruz” denilince de..

Kıyameti kopartıyor..

“Sansür var!”

Star gazetesinden atıldığında da yazmıştık.

Bir ülkede, sansürün olduğunu söyleyebilmek için, kişinin hiçbir yerde yazamıyor olması gerekir.

Hiçbir gazetede, hiçbir televizyonda, hiçbir internet sitesinde..

Var mı böyle bir şey?

Yok.

İnternette istediğin kadar yaz.

Kafa dengi televizyonlarda, zaten 500 bilmem kaçıncı programına çıkıp, dindar kardeşlerimizin ekranından ateistlik propagandası yapıyorsun..

Zekat olarak toplanan paralarla sübvanse edilen TV’den aldığın maaşı hiç sorgulamıyorsun..

Takmışsın kafana Deniz Feneri’ni..

Aldığın maaşın nerden geldiğini hiç sormuyorsun!

Televizyonda bugün dahi, kesintisiz olarak programlara devam ettiğin halde, nasıl “Sansür var” diyebiliyorsun?

Gazete dersen..

Kovulduğunu iddia ettiğin tarihte bile, kendi özbeöz ağabeyinin gazetesi vardı..

Orda senin gibi yazan, onlarca gazeteci vardı..

Orda pekala yazabilirdin..

Niye o gazetede yazmıyordun?

Ağabeyin de mi sana, sansür uygulayacaktı?

Ama bunların derdi ne?

Doğruya doğru diyenlerin yanında görünüp, “Onların doğruluklarının yanında, ben yalanları yazacağım. Böylece o doğruların yanında, benim yalanlarım da doğru gibi zannedilecek..” uyanıklığı.

Dert bu.. Amaç bu..

Buna izin verilmeyince de, başlıyor saydırmaya: “Ben Başbakan’ın sevdiklerini yazmak zorunda mıyım?”

Bunu ne zaman söylüyor?

Çok uzak değil, hemen önceki gün.

Meğerse, Başbakan Tayyip Erdoğan, bu Altan efendi için, Star gazetesi yönetimine, son yayınlanan kasette (nereleri montaj, o da ayrı bir konu) “Ne yazıyor öyle” diyormuş.

Ne olmuş, Başbakan böyle demiş ise?

Türkiye’de sadece Star gazetesi mi var kardeşim?

Git Sözcü’de yaz.

Git Cumhuriyet’te yaz..

Git Aydınlık’ta yaz.

Zaten o gazetelerde, senin gibi yazanlar, her gün istediği hakareti yapmıyor mu?

Emin Çölaşan, Hürriyet’ten atıldı..

Kendisine daha layık olan Sözcü’de yazıyor..

Altan da gitsin Sözcü’ye, orda yazsın, Başbakan’a yönelik yalanlarını..

Niye ısrar ediliyor, bu cenahın gazetelerinde yazma konusunda?

Başbakan’ın sevdiklerini yazmak zorunda değilsin tabii ki, Altan efendi..

Ama Başbakan’ın sevdiklerinin gazetesinde, Başbakan’a hakaret etmeye de hakkın yok..

Aynı Altan efendi, bir de utanmadan,

“Çevik Bir’in Sabah gazetesinde patronla görüşüp, ‘Ordu rahatsız bunu atın’ dediğini biliyorum. Peki bizim Başbakan’ın, Çevik Bir’den farkı ne?” diyor..

İktisattan anlamadığını söylerken, hakaret falan etmiyordum.

Bir gerçeği tespit ediyorum.

“Başbakan’ın Çevik Bir’den farkı ne” derken de, olayları anlayabilme kabiliyetinin de olmadığını ispatlıyor, Altan efendi..

Çevik Bir’in “Bu adamı atın” dediği tarihte, sen ne Sabah’ta, ne Cumhuriyet’te, ne de Gözcü’de yazamazdın, Altan efendi..

Şimdi sırtını dayadığın Gülen efendinin televizyonunda program yapsaydın, Çevik Bir daha “Atın” demeden, “Çok saygıdeğer komutanım, tahmin ettik de, bu Altan efendi sizi üzüyor olabilir diye düşündük. Onun için hemen kapının önüne koyduk. Keratanın maaşını da vermedik.. ‘Git istediğin yere şikayet et’ dedik.. İyi yapmış mıyız çok çok saygıdeğer, çok çok muhterem komutanımız!” derlerdi..

Sen şimdi, bu düşüncedeki adamların televizyonunda her hafta program yapıyorsun, istediğin gibi Başbakan’a hakaret ediyorsun.

Bir de utanmadan, “Çevik Bir’den ne farkı var” diyorsun.

Farktan önce sen şuna cevap ver Altan efendi!

Çevik Bir, olumsuz birisi.. Doğru..

Peki, ona arz-ı hürmet edenlerin televizyonunda, senin her hafta ne işin var?