Sandıklardan Koalisyon mu Çıktı, Proje mi?

Sedat Taşdemir

VAN 18.06.2015 12:56:56 0
 Sandıklardan Koalisyon mu Çıktı, Proje mi?
Tarih: 01.01.0001 00:00

Geçtiğimiz günlerde yapılan genel seçim öncesi, seçimlere yönelik birçok tahmin ve senaryo söz konusuydu. Seçim sonuçları belki bazı öngörüleri doğrulamıştır ama daha çok Türkiye sürpriz bir sonuçla karşılaştı. Bu sürpriz durum HDP’nin barajı geçmesi veya CHP ve MHP’nin oy oranları değil, Ak Parti’nin beklenmedik bir şekilde düşmesi ve tek başına hükümet kurabilecek milletvekili sayısına ulaşamamasıdır.  Bu durumun beklenmediğinin kanıtı ise seçimin ertesi gününde belli olmuştu. Çünkü keşkeler ve pişmanlık oylar tek tek medyada yerini buldu.

Ak Parti’nin seçim kampanyası süresince halkta karşılık bulacak bir dil kullanmaması ve siyasetini yeni Türkiye’de yapacaklarına yoğunlaştırması gerekirken daha çok muhalefet partilerinin sözlerine takılarak gündem yaratması oy kayıplarının en elzem sebeplerinde biri olmuştur.

Seçimden sonra Türkiye’nin yazarları, televizyon programcıları ve bir takım entelektüel geçinen kişiler seçim sonuçlarını değerlendirerek birçok senaryo ürettiler ve olası bütün koalisyon ihtimallerini değerlendirdiler. Bu yazıda üretilen, tartışılan senaryoları tekrar dile getirip kafa şişirmekten öte en tehlikeli koalisyon örneği üzerinden kısa bir değerlendirme ele alınacaktır.

Ak Parti adına ve Türkiye halkı adına seçim sonrası üretilen senaryolardan en tehlikelisi ve bir proje biçimi olan koalisyon yöntemi CHP, MHP ve HDP’nin birleşmesi ya da CHP ve MHP’nin koalisyon kurması HDP’nin de dışarıdan güvenoyu vermesidir. Her iki yol temelde bir takım farklılıklar taşısa da nihayetinde aynı kapıya çıkmaktadır. Bu iki olasılık Ak Parti’ye yönelik tasarlanan oyunun oynanması için yeterlidir.

Sandıklar yüzde yüz açıldıktan sonra neredeyse bütün televizyon kanallarından ‘‘sandıklardan koalisyon çıktı’’ ya da ‘‘halk koalisyon dedi’’  başlıkları görünüyordu. Fakat seçimin üzerinden daha saatler geçmeden parti liderlerinin konuşmaları, gafları hatta bilinçli göndermeleri bunun koalisyon olmayıp bir proje olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Yine üç muhalefet partisinin bir araya gelerek ancak sayısal bir üstünlük sağlayabilecek bir oy potansiyeline sahipken ve kendi başlarına çok da sayısal bir değer taşımayacak bir yüzdelik elde etmelerine rağmen, üç partinin de seçimden büyük bir zaferle ayrıldıklarını deklare etmeleri ve büyük sevinçlerle oy oranlarını kutlamaları bir akıl tutulması değil planlanan bir projenin olduğunu ortaya koymaktadır. Başka altı çizilmesi gereken bir gerçek de şudur: Ak Parti’nin tek başına iktidar olamaması ve muhalefet partilerinin toplamda yüzdelik çoğunluğa ulaşması emperyalist ülkelerce şenlik havasında kutlanıp ve ‘‘Selahaddin Eyyubi durduruldu’’ gibi manşetlerin atılması aynı zamanda üretilen bu projenin dış odaklarca desteklendiği gerçeğini de gün yüzüne çıkarmaktadır.

Seçimden sonra Ak Parti’nin yeterli sayıda milletvekili çıkaramayıp hükümeti tek başına kuramaması, projenin hayata geçirilmesi demektir. Fakat bu projenin uygulanması aynı zamanda muhalefet partililerinin kendi aralarında ciddi anlaşmazlıklara düşüp kendi ayaklarına sıkması durumunu da beraberinde getirmektedir. Bu nedenle bu olasılık muhalif partilerce şimdilik bir temenni özelliğini taşımaktadır.

Bahsettiğimiz olası koalisyon seçeneğinin hayata geçirilmesi başta Ak Parti kadrolarının tasfiye edilmesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dış politika siyasetinin bahane edilerek savaş suçundan yargılanması ve yolsuzluk soruşturması açılarak birçok milletvekilinin yüce divana sevk edilmesi kararlarını beraberinde getirecektir. Elbette bahsettiğimiz koalisyon seçeneğinin olması aynı zamanda çok kısa ömürlü bir hükümetin oluşturulması anlamına gelmektedir. Fakat bu kısa sürede ciddi manada önem arz edecek birçok sorunun doğmasına sebep olacaktır. Sorunlardan kısaca bahsedecek olursak:

  1. Yaşanılacak sorunların başında sıkı bir çalışmayla tasfiye süreci başlayacak ve akabinde ise büyük mevziler kat edilerek kadrolaşma süreci hayata geçirilecektir.
  2. Bu süreç içerisinde iç güvenlik yasasından olabildiğince faydalanılacak ve yasa tamamen Müslümanların aleyhine işleyecektir. Bu durumda bir kişinin sorgusuz bir şekilde cezaevine atılması için Müslüman olması yetecektir.
  3. İmam Hatip Liselerine ve İlahiyat Fakültelerine yönelik yapılan olumlu çalışmaların baltalanması ve kat edilen mesafenin yok olmasına sebep olacaktır.
  4. Üniversitelerden ve kamu kurumlarından başörtülü bayanlar tasfiye edilecek. Türkiye’de asimilasyon, inkar ve ret politikalarıyla tekrar başörtüsü sorunu çıkacaktır.
  5. Çözüm süreci dondurulacaktır. Bu durum ise silahların tekrar meydana çıkmasına sebep olacaktır.
  6. Ekonomi büyük oranda düşecek, Türkiye olası bir kaos sürecine girecektir.
  7. En önemli sorunlardan biri olan Türkiye’nin Ortadoğu politikası tamamen bertaraf edilecek. Emperyalist güçler, emellerine ulaşarak Ortadoğu üzerinden yürüttüğü bütün projeleri hayata geçirmek için önemli bir fırsat elde edecektir. Tabi bu süreç içerisinde Türkiye’ye sığınan Suriyeli muhacirlerin tekrar ülkelerindeki savaş alanlarına sürülerek emperyalist devletlerin piyonu Esed’in merhametine sunulacaktır.

Yukarıda saydığımız bu sorunlar daha da çoğaltılabilir. Bu sorunların yaşanması olası Ak Parti’siz koalisyonun oluşmasına bağlıdır. Ak Parti, seçim sonuçlarını iyi okuyarak muhalefet partilerinden biriyle koalisyon kurması veya bir ihtimal erken seçime gitmesi kendi adına çok daha faydalı olacaktır. Meydanın muhalefet partilerine kalması demek ülkenin kaosa sürüklenmesi demektir.

Son süreçte muhalefet partilerinin Ak Parti ile koalisyona girme adına söylemlerini yumuşatmış olmaları ve muhalefet partilerin bir takım kırmızı çizgilerinden dolayı birbirleriyle asla bir koalisyona girişmeyeceklerini dile getirmeleri çok da önem arz etmemektedir. Çünkü geçmiş tecrübelere bakıldığında; ilkesizliğin en olmaz odakları bir araya getirdiğini hatırlıyoruz. Dolayısıyla böyle bir tekerrürün olması şaşırtıcı olmayacaktır.

Ak Parti Olmazsa Olmaz Bir Kader midir?

Ak Parti’nin Türkiye’de iktidarda olması elbette Müslümanlar için son derece önemlidir. Hatta sadece Türkiyeli Müslümanlar için değil aynı zamanda birçok Müslüman ülkeler için de bir kurtarıcı, soluk borusu görevini taşımaktadır. Ak Parti ülke siyasetinde Müslümanlara yönelik birçok alanda iyileştirmelere imza atmıştır. Birçok vesayetçi ve darbe zihniyeti ürünü olan yasaklar kaldırıldı, imam hatipler çoğaldı ve başörtüsü yasağı çözüldü. Çözüm sürecine yönelik olumlu adımlar atıldı ve Ortadoğu ülkelerine yönelik ümmetçi bir yaklaşım sergilendi. Bunlar gerçektir ve inkar edilemez.

Aynı zamanda Ak Parti Hükümetinin düşmesi Müslümanların ciddi manada mevzi kaybetmesine sebep olacak ve tekrar bu yolun kat edilmesi için de ciddi manada uzun bir zamana ihtiyaç olacaktır. Yine Müslümanların tasfiye edilmesi ve cezaevlerine tıkılması durumu da belki söz konusu olacaktır. Hakeza İslami çalışmaların sekteye uğramasına ve ciddi manada kan kaybetmesine de sebep olacaktır.

Fakat Ak Parti’ye bir kader misyonuyla yaklaşılarak Ak Parti’nin Müslümanlar için olmazsa olmaz yanlışlığına asla düşülmemesi gerekir. İslam’ı ve Müslümanları var eden güç Ak Parti olmadığı gibi Müslümanların kaderini tayin edecek bir konumda da değildir. Müslümanlar nasıl bu süreçten önce hiçbir zaman kimliğinden taviz vermeden ve azla zulme boyun eğmeden mücadelelerini sürdürmüşseler bu süreçten sonra da böyle sürdürmeye devam edeceklerdir.

Zorluklar, sıkıntılar bir imtihan olduğu gibi rahatlık da bir imtihandır. Dolayısıyla gerek Ak Parti sürecinde gerekse de bu sürecin öncesinde ve sonrasında sadece imtihanların boyutları değişmiştir. Kavimler, kişiler gelip geçicidir ve günler insanlar arasında döndürülüp, dolaştırılır. Dolayısıyla bizler Allah’ın ‘‘İçinizden hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun’’ dediği o topluluk olma şuuruyla mevzi almak zorundayız. Her ne kadar zaman zaman mevzi kaybedip güçsüz durumlara düşsek de bu şuuru kaybetmeden yol almak durumundayız.