Sadece CUMHURBAŞKANI OKUSUN.!

Yasin Asma

VAN 12.06.2018 12:29:53 0
Sadece CUMHURBAŞKANI OKUSUN.!
Tarih: 01.01.0001 00:00
 ALS HASTASI, BİLGE DR. ALPER KAYA'dan AKPARTI 27.Dönem milletvekilliği Aday Adaylığım ÜZERINE Kaleme Aldığı Enfes Bir Yazı.! 

Sadece CUMHURBAŞKANı OKUSUN.! 

 

" BİR İSYANIN ÖYKÜSÜ"

İSYAN YAZISI İÇIN TIKLAYIN.!  https://www.facebook.com/YasinAsmax/posts/2061485047401673

 

Sevgili kardeşim, ALS hastası, Yasin Asma'nın (Eyvallah Mirim)  isyan yazısını büyük üzüntüyle okudum. 

ALS (Amiyotrofik Lateral Skleroz – Motor Nöron Hastalığı)  yıkıcı, tedavi olmayan, ölümcül bir hastalık, aileye düşen bir yangın …

Yangın yerinde insanca hayatta kalma mücadelesi bile yeterince zor iken; bir kişinin iki dudağından çıkacak iki çift lafın esiri, mağduru ve mahcubu olmak da var. 

Çok acıklı, iç yaralayıcı ama bir o kadar da gerçek... Üzgünüm... 

Ama üzgünüm deyip de büyük tabloyu görmezden gelmek insan vicdanına sığmıyor.

Yasin, kısaca şöyle diyor: 

Hastalık Allah’tan, şifa da “O”ndandır, amenna ve saddakna biiznillah ! (Allahın izniyle inandık ve doğruladık)  Allah’tan gelene isyan yok! 

Yaşamak için başkasına muhtacım, ama aklım başımda …  Bu imtihan bizim… 

... 

Ey reis! İnandığım davada yol almak istiyorum. Milletvekili aday adaylığı için başvurdum, ALS hastalarının sorunların meclise taşımaya ve bu acz hastalığı ile saygın ve insanca yaşayabilecek yaşam kalitesi sağlamaya talibim. 

Cevap: Fiziksel engellerin var, yorma kendini… 

Yasin: Öyleyse çalışıp hizmet edebileceğim bir engelli araç tahsis edilsin. 

Reis: Derhâl bir araç verilsin. 

Sonuç: 60.000 verelim işin görülsün. 

İsyan yazısı Kılıçtaroğlu ve İnce’ye bir çağrı niteliğinde… 

Gelinen nokta budur! 

...

Neden bu kadar çetrefilli olmak zorunda? 

Devlet neden var? Neden tek kişinin lafı bir giyotin gibi başımızda? 

İnsanca yaşamak, saygın bir vatandaş olmak, hakkaniyetli bir sosyal devlete sahip olmak neden bu kadar zor? 

Nasıl düştük bu acımasız çarkın içine? 

Hani “insanı yaşat ki devlet yaşasın” diyorduk? 

Sineğin yağını hesaplamakta çok iyi bir sistem, insanı saygın yaşatmıyor ise ne işe yarar? 

... 

Aslında en başa dönüp dünyaya sağdan ve soldan bakanların bakış açıları arasındaki farklara bakmak gerekiyor. 

Sivil toplum örgütleri, devletin sosyal görevlerini hatırlatır, bilinçlendirir, model geliştirir, çözüm önerileri sunar. 

 (2014 yılında buz kovası kampanyası, 2018 acı biber kampanyası sırasında iktidar partisinden bir Allah’ın kulu geçmiş olsun demedi, meclis soru önergeleri hala yanıtsız. İnanılmaz geliyor değil mi? Acı ama gerçek) 

Hükümetler geçicidir devlet bakidir.

... 

Sosyal hakları bilerek, hukuk zemininde mağduriyetleri önleyecek kanunların çıkarılmasını sağlamak

Demokrasinin en büyük silahı, bilinçli, organize olmuş, yaptırım gücü olan "oy" hakkıdır. 

Maliye bakanlığının ve hazinenin yönettiği her kuruşta vatandaşın hakkı vardır. Cep ayrı, hazine (Osmanlı modasıyla Beytül-mal) ayrıdır. 

Neden vatandaşın geliri bir engelli taşıtı almaya yetmiyor? 

Neden “Evde bakım parası“  verirken eve giren toplam gelir kriteri uygulanıyor? 24 saat bakıma muhtaç bir hastaya 3 vardiya hizmet gerektiğini bilmiyor mu devlet? 

Hasta çalışamıyor, bakımını üstlenen eşi, çocuğu çalışamıyor. Çocuklar uykusuz gecelerden sonra okula giderken nasıl fırsat eşitliği olacak? Eşitlik ve Adalet farklı şeyler olduğunu bilmiyor mu devlet 

... 

Devlet kim? Uzaydan gelmiş bir yaratık mı? Devlet, sen, ben, sade vatandaş ve cumhurbaşkanı, başbakan, cami imamı, doktor öğretmen, sokakta yaşayan çocuk, yani insan değil mi? 

Ülkede yaşayan binlerce engellinin normal bir tekerlekli sandalyesi yok, babasının-anasının sırtında dışarı çıkabiliyor. Evden çıkamayan binlerce engelli var… 

***

Teşbihte hata olmaz derler. Aklıma geldi işte: 

1917’de, Sovyet Devrimi’ni yapan Lenin’in ölümünden sonra iktidarı ele geçiren Sovyetler Birliği diktatörü Stalin, en katı uygulamaları planladığı çalışma odasına, yakın çalışma arkadaşlarını toplamış sohbet ederken, bir ara ayağa kalkıp ellerini havaya kaldırarak herkesi susturur ve söze başlar:

"Saçını ihtilalde, halk içinde, devlet yönetiminde, bürokraside ağartmış dostlarım... Söyleyin bakalım, halkın yönetime baş eğmesi, kayıtsız şartsız itaat etmesi için yöneticiler ne yapmalı? Böyle güçlü bir idare tesis etmek için nasıl davranmak gerekir?"

Her kafadan bir ses çıkar. Kimisi adaletten, haktan, hukuktan söz eder.

Kimisi demokrasiden, insan haklarından bahseder. Kimisi sertlikten yana tavır alır.

Kimisi sürgünden, sehpadan, hapisten dem vurur.

* * *

Kitlesel baskı ve korku yaratmanın deha çapındaki diktatörü Stalin, adamlarının açıklamalarının hiçbirini beğenmez. Masadaki votka şişesi yarı yarıya boşalmıştır... Bir kadeh daha içki yuvarlayıp soğuk ve ürpertici bir sesle şöyle der:

"Yönetimi ele geçiren hükümdarın ya da o güçteki bir liderin Tanrı’dan pek farkı yoktur. Halk onu öyle görür. Önce bunu bilin... Sonra, insanların karşınızda baş eğip durması için ne yapmanız gerektiğini bırakın da ben, şu beyinsiz kafalarınıza çivi gibi çakayım!"

Hakaret ağır olmasına rağmen herkes memnun memnun sırıtır. Stalin’den hakaret işitmek bile onlar için önemli bir iltifat gibidir. 

Stalin, hizmetkârlardan birini çağırıp emreder:

"Çabuk bana bir tavuk getirin!"

* * *

Aceleyle bir tavuk kapıp getirir uşaklar...

Stalin, adamlarının gözleri önünde tavuğun tüylerini canlı canlı yolmaya başlar. 

Diktatör, bütün tüyleri yolunup cascavlak kalan tavuğu odanın ortasına salıverir:

"Şimdi izleyin bakalım nereye gidecek bu şaşkın tavuk?"

Zavallı tavuk içine düştüğü azaptan kaçıp kurtulayım diye aralık kapıdan dışarı kaçar, soğuktan tir tir titrer, dönüp masaların altına girer, köşeli masa ayakları canını yakar, duvar diplerine koşar, tüysüz kanatları yara bere içinde kalır, şömineye yaklaşır, tüysüz derisi kavrulur...

Sonunda çaresiz, tüylerini yolan Stalin’in bacakları arasına sığınıp saklanır.

O zaman Stalin, cebinden bir avuç yem çıkarıp yolunmuş tavuğun önüne tane tane atar. Yemlenen tavuk bundan sonra, Stalin nereye yönelse peşinden koşar!

Ağızları bir karış açık kalan dostlarına bakan Stalin, alaycı bir gülüşle şöyle der:

"Gördünüz mü? Halk dediğiniz topluluk bir tavuk gibidir. Tüylerini yolup aldıktan sonra onu serbest bırak. O zaman yönetmek o kadar kolay olur ki..."