REHBER KUR'AN

BİLE BİLE HAKKI BATILLA ÖRTMEK

VAN 17.02.2017 18:43:24 0
 REHBER KUR
Tarih: 01.01.0001 00:00
 REHBER KUR'AN



BİLE BİLE HAKKI BATILLA ÖRTMEK

 

Din ilim değil; temiz akıl ve temiz vicdan işidir. Dini ne acıdır ki her devirde din adamı sınıfı ve derin ilim ehli mahvetmiştir. 

Dinde ilim denilenlerin çoğu (vahiy hariç) zandır. Oysa zan sakınılması gerekendir ve Kur'anın buyurduğu gibi gerçekte bir kıymet ifade etmez! Sadece salim aklı ve vicdanı bulandırır. Dinde ilim arttıkça duru öz yok olur, saf vahiyden uzaklaşılır, zan ve tahmin fazlalaşır. Din ilim işi değildir; saf vahye sadakat işidir. Dinde ilim bu sadakati yok ediyor.

Peygamberimizin bile dindeki rolü sadece aldığını aldığı gibi (tastamam, dostdoğru) iletmek iken asırlardır din üzerinde görüş, yorum, tevil, tefsir, içtihat vs ortaya konuyor. Yani din adamı, alim ve hocaların din üzerindeki rolü ne hazindir ki Allah'ın elçisini bile aşmış durumdadır.

Malum, incil indiği gibi kalmadı, içine beşer eli değdi diye Hristiyanlık bozuldu diyoruz. Bizim din indiği gibi sadece vahiy olarak mı kaldı? Bizim dine de yorumlar, görüşler, içtihatlar, teviller, tefsirler, rivayet vs yani kısaca zan girmedi mi? Öyleyse bizim din niye bozulmuş değil? Bir din illa ki papaz eli değince mi bozulur? 

DİNİ ARACILARDAN ÖĞRENMEYE HAYIR! ÇÜNKÜ:

Bir hoca çıkıyor, "500 tane ayeti koysalar önünüze, o konu eğer gelenekte öyle değilse asla kabul etmeyin" diyor.

Öteki "Yetiş ya Geylani, beni hapisten Geylani kurtardı" diyor.

Bir başkası "Recm var" diyor, Kur'anda 100 sopa dendiği halde onu kale almıyor, rivayeti vahye tercih ediyor. Recmi sopanın yerine ikame ediyor. Onun için rivayet vahiyden daha önemli!

Yine bir başkası "Hadis dünya düzdür, ateş sudur, su ateştir dese aynen iman eder, böyle kabul ederiz" diyor.

Milyonları peşinden sürükleyen bir diğer hoca ise Allah "Ey Muhammed! Ben sadece vahye uyarım de" dediği halde sadece vahye (yani sadece Kur'ana) uyarız diyerek elçiyi örnek alanlara "Kur'an Müslümanlığı sapıkları" diyor. Bu durumda sadece vahye yani sadece Kur'ana uyarım diyen elçi de (haşa) sapık olmuş oluyor!

Bu böyle uzayıp gidiyor. Hangisinin bir arazı yok ki. Hangisinin ilmi diğerine göre daha az ki bunların!

Biri başkası almış önüne Kur'anı, her ayet üzerinde saatlerce izahat yapıyor, hazırladığı cilt cilt tefsirin bitmek üzere olduğunu ifade ediyor, öte yandan geleneği eleştiriyor, Kur'an açık diyor! Kur'an açık ise (Kur'an açık değildir, apaçıktır üstelik), buna inanıyorsan şayet bu açıklama çabası ne?

Onların yaptığı Kur’an’ı açıklamak değilmiş! Onunki başkaymış! Açıklamak bu değilse açıklamak nedir? Açıklamak tam da bu faaliyetin adıdır! Cilt cilt tefsirler yazmak, her ayet üzerinde tek tek durarak izahatlar getirmek açıklama değil ise açıklama nedir? Hani Kur'an mufassaldı? Hani Kur'annı sadece Allah açıklardı? Açıklayanlar vs Allah mı? 

Mesele şu aslında: Kur'anın açık olması kimsenin işine gelmiyor. Birileri alenen birileri de zımnen Kur'ana açık değil muamelesi çekiyor. Farkları bu! Bazıları işimize geliyor, bize yakın şeyler söylüyor ya onunki bu sebeple cici açıklama! Birilerinin müritleri birilerinin de kuzu gibi kendilerini dinleyen ama -diğerlerinden farklı olarak- sadece hocam diyen talebeleri var. Birinde kendileri şeyh ötekinde üstat, hoca vs! Birisi sarıklı cübbeli klasik şeyh ve mürit ilişkisi öteki de takım elbiseli ve kıravatlı modern şeyh ve talebe ilişkisi! İkisinde de birileri dinde otorite, diğerleri avam! İkisinde de birisi dini öğretiyor öteki dini aracılardan öğreniyor. İkisi de öyle veya böyle "Din derin ilim işidir, siz anlamazsınız, siz direkt vahiyle muhatap olamazsınız" mesajı veriyor.

Hiç birisi yüzde yüz açık olamıyor. Ama bize yine dini bunlar anlatmaya devam ediyor. Geleneği eleştirenler de dahil hemen hepsi özü evirip döndüren, lafı geveleyip duran, ima edip oyalayan ama açıkça, dürüstçe çıkıp da "Din sadece vahiydir" diyemeyen, bundan bile çekinen yani hakkı bile bile gizleyen hocalar!

Birileri Kur'anı anlayamazsınız dedi açıkça, dini anlatmak için aracı kurumlar, tarikatlar vs. kurdu. Buna karşı çıkan birileri ise Kur'an apaçıktır dedi, lakin bir ayet hakkında saatlerce izahat yaptıkları Kur'an meclislerini, araştırma merkezlerini kurdu! Farkı ne? Adı, şekli, görüntüsü, yani kabuğu değişince öz / mahiyet değişiyor mu? Açık yahut gizli, hepsindeki temel mesaj şu: "Din zordur, Kur'anı anlamak profesyonel çaba gerektirir, öyleyse ey ahali, gelin bizden öğrenin!" Ben kendi adıma şeytanın bu "O olmadı, bari size de bunu verelim" tuzağını reddediyorum. Biz ne çekiyorsak ilgili alanın profesyonellerinden çekiyoruz. Ben artık akıllandım!

Birisi çıkmış kendisini Kur'an ilimleri uzmanı diye takdim ediyor. Herkesin eşit ve ortak meselesi olan din mevzusu bir grubun uzmanlık işi / mesleği haline dönüşmüş!

Bazı hocalar mesela!

Bir videosunda Hz Ömer hadis nakleden Ebu Hureyre'yi hapse attırdı, filancayı kırbaçlattırdı vs. diyor. Peygamber kendisinden söz nakledilmesini yasakladı vs. diyor.

Sürekli ima ediyor ancak açıkça rivayet din değildir, dinin tek kaynağı Kur'andır diyemiyor,

Hatta kendisiyle çelişiyor, Kur'ana uyan hadisleri alırız diyor.

Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!

Madem peygamberimiz yasakladı diyorsun, öyleyse elçiye uysana!

Elçi yasakladıysa sen niye bazılarını alıyorsun?

Bu yetkiyi sana kim veriyor?

Elçiye uyup elçi gibi hareket etsene öyleyse!

Böylece bir çok hoca dahi bile bile hakkı gizliyor.

Gerisini varın siz düşünün!

Bu ikircikli ve ürkek tutum, bu Allah'tan başka korkular taşımak, başka kaygılarla hareket etmek bir ilim sahibine yakışıyor mu?

Dini duru kaynağından değil de aracılardan yani hocalardan öğrenenlerin işte bu sebeple vay haline!

Hangi hocanın bir arazı yok ki!

Düşünün ki kuranı bildiğini söyleyenler bile bir yere kadar söylüyor gerçeği, ilerisine geçemiyor. Hem de alenen kendisiyle çelişmek ve hakkı gizlemek pahasına!

Yani vebal alma pahasına!

Hangi emel bu durumu mazur kılabilir ki!

Din ilahi kaynaktan değil de araya giren kitap, kişi ve kurumlardan öğrenildiğinde bu kitap, kişi ve kurumların anlattığı (algısı) bizim dinimiz haline geliyor. Böylece biz bu algıyı din zannetmeye ve onu yaşamaya başlıyoruz. En önemlisi de bunların çoğu duru ilahi gerçeği bize olduğu gibi tastamam (hakkıyla) aktarma konusunda bir çok araza sahip!