Ramazan Değinileri

Mehmet Şafi Avcı

VAN 13.07.2015 12:56:16 0
 Ramazan Değinileri
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Ramazan Değinileri

       Her sene olduğu gibi bu sene de Ramazan ayına girdiğimizden beri tüm televizyonlar Müslümanlaştılar. “Ramazan Hocaları” ekranlarda endam göstermeye başladılar. Kimi gözyaşları içinde sahabeyi anlatıyor, kimi gözlerini evire çevire sosyetenin hassasiyetlerine dokunmadan onlara dini güzelleştirip birkaç dua ile bedavadan cennete girme yollarını gösteriyor.

       İster televizyonlarda olsun ister Alo Fetva hattına olsun ister mahalledeki cami hocasına olsun ya da halk nezdinde hoca olarak maruf olan kişilere olsun sorulan soruların neredeyse yüzde altmışı, yetmişi orucu bozan ve bozmayan şeyler konusundadır.

       Sayın Hocam; saunaya gittik orucumuza bir zararı var mı? Ağzımıza aldığımız suyu biraz bekletmekten sakınca olur mu? Öğleyin duş almak orucu tehlikeye sokar mı? Taharet alırken suyu fazla kullanmak affedersin yani su kaçar mı kaçmaz mı ya da kaçarsa oruç bozulur mu? Bozuluyorsa sadece kaza mı yoksa hem kaza hem kefaret mi gerekir? Tükürüğü yutarsak ki bu da dışarıdan aldığımız bir şeydir ondan diyorum acaba orucumuza halel gelir mi? Bunlara benzer “ayrıntılar”larla yüzlerce gereksiz soru ve de kendi kendilerine yaptıkları “sorun”lar.

       Aslında halkımızın, yaptıkları bir ibadetin bozulup bozulmaması ile ilgili bilgi edinmek için gösterdikleri gayret, takdire şayandır. İbadetlerini boşa gitmemesi için, bilmediklerini öğrenmek için bir bilene soruyorlar ki bu da Rabbimizin emridir. “Eğer bilmiyorsanız bilgi sahibi olanlara sorun.” Nahl 16/43 Bu hassasiyeti göstermek haddizatında iyidir. Fakat zavallı halkım asıl bilmeleri gerekeni bilmedikleri/ bildirmedikleri/öğretilmediği için bu gereksiz ayrıntılarla zamanlarını harcamaktalar. Tabiatıyla suç onların değil suç onlara her Ramazanın başından başlayıp Ramazanın sonuna kadar anlata anlata bir türlü bitiremedikleri Oruç fıkhını anlatan hoca bildiklerinindir. Şayet bu hoca bildikleri şahıslar hutbelerinde, vaazlarında, sohbetlerinde başka konuları, asıl bilinmesi zaruri olan konuları anlatmış olsalardı, eminim ki halkım da o konuşmalarla ilgili sorular soracaklardı. Fakat mübarek hoca bildiklerimiz bir türlü; Taharet, Abdest, Namaz, Zekat, Oruç vb konuları bitiremiyorlar ki asıl konu olan ve halkımın asıl ihtiyacı olan akaid, iman ya da fıkıh kitablarının tasnifinde en sonda bulunan Ridde (kişinin nasıl dinden çıkacağı/çıktığı, imanının bozulduğu) konusuna gelebilsinler. Bir ay boyunca nasıl taharet alacaklarını, suyu nasıl kullanacaklarını, hortumla akan su ile mi yoksa kablara konulan su ile mi taharetlenmeleri gerekir konusunu dinin aslıymışçasına hararetle ve üzerinde dura dura bitiremiyorlar.

       Bu tür hoca bilinenlere kalsa zaten kimsenin namazı olmuyor. Çünkü çoğu taharet almasını bilmiyor, tahareti alamayanın abdesti nasıl sahih olsun? (Tabi itikadı sahih mi değil mi, ona bakmıyor hocaefendi) Gerçi anlatılan taharet alma şeklini dinleyen zavallı halkım artık caminin semtine bile uğramasa yeridir. Erkek taharet alırken önden arkaya mı yoksa arkadan öne doğru mu başlamalı? Sayın cemaat dikkat edin taharet alırken parmakların şekli de çok mühimdir. Orta parmak diğer parmaklardan yüksek tutularak istinca edilmelidir. Hele kadınların taharet almasını anlatırken sanırım oradaki kadınlar bir daha camiye gelmezler. İnsan dinlerken utanır ya, din bu mu? Zaten bu taharet bahsini dinleyenler, bununla uğraşamam bana ne bu taharetten bu abdestten, namazdan deyip başka kulvarlarda cirit atarlar.

       Eğer hocalarımız bu tür gereksiz ayrıntılarla halkı boğmazlarsa, imanın da tıpkı abdest gibi bozulabildiğini, nasıl ki abdestsiz namazın olamayacağını iman olmadan da yapılacak şekilsel ibadetlerin de bir anlamlarının olmadığını, kabul olamayacaklarını anlatsalardı inanıyorum ki halkım da imanla ilgili sorular sorarlardı. İmanı bozan şeyleri öğrenen insanımız, diğer ibadetlerine halel gelmemesi için nasıl dikkat gösterip soru soruyorlar ise imanlarının bozulmaması, imanlarına şirkin, küfrün, fıskın bulaşmaması için de aynı hassasiyet gösterir ve o konularla ilgili bilgilerini artırmak için hoca bildiklerine soru sorarlardı.

       Hocaların ve cemaatlerinin gündemi taharetin alınma şeklinden, abdesti, orucu bozan “ayrıntılar”dan (asıl bilinmesi gereken bilinmeli) imana taalluk eden dinin bilinmesi gereken zaruri konulara yönelirse, imanlarının korunması ile ilgili sorular sorar ve itina gösterirler. Yeter ki hocalarımız “Taharet Fıkhından” çıksınlar. O zaman halk şunları sormaya başlar: Hocam,a) Namaz kılıyor, oruç tutuyoruz buna rağmen “Bizim din ile ilişkimiz yok. Halkımız Tanrıdan, ideolojiden kopmalıdır. Ben çok uğraştım sonunda Tanrıdan koptum. Tanrıyı aştım…”diyen birinin peşinden gidersem, onu sevip destekler ve kendime veli edinirsem bABD taraftarlığı yapmakta fayda vardır. Ankara'nın şerrinden ABD’nin şefaatine sığınırız.”[1] Evlerine zar-zor ekmek götürebilen, tüyü bitmemiş yetim hakkı olan ve saf halkımın çoluk-çocuğunun boğazından kırparak hizmet için verdikleri sadaka, zekat paraları ile 3 ton ağırlığında Opel Senatör marka araç almak, masaj için ayda 150 bin dolar ödemek, bu paraları Özel kabin (Top V.I.P.) Casino’da kumar masalarında kaybetmek ve hayat kadınları ile eğlencede zayi etmek,[2] c)Yoksulu itip kakmanın, kendisi için istediğini din kardeşi için istememenin, sırf Müslüman oldukları için kanları oluk oluk akıtılırken ızdırap çekmeyenin, sakalından, sarığından utanmadan yola tükürmek, balkından yola çöplerin atmak, müziğin sesi ile etrafındaki insanları, komşuları rahatsız etmek d) Resulüllah (Sav) tarafından kavmiyetçiliğin her türlüsü lanetlenmesine rağmen Kürd, Zaza, Çerkez, Arap, Fars Platformuna tüm benliği ile atılmak, sevinmek ve gündemleştirmenin, kavmindekilerini diğer kavimdekilerden fazla sevmek, e) Kur’anın anlaşılamayacağını anlatıp insanların sadece kendilerini dinlemelerini, halkı kandırıp ateş yakmayan kefenleri satmanın, bizim cemaat, parti, grup, mezhep, tarikata girmeyenin kurtulamayacağını, f) Kendisi gibi düşünmeyenleri tekfir edip öldürmenin, Müslümanlıktan önce mezhepçi, tarikatçı, grupçu olmanın, g) Allaha, Peygamberine sistematik ve kurumsal olarak düşmanlıklarını ilan eden partilere oy vermenin,ı) İsrailli çocuklara ağlayıp öldürülen Müslümanlara üzülmemenin, örtü teferruattır demenin, Peygamberi mezardan kaldırıp Olimpiyatlara getirmenin, sosyeteyi memnun edecek şekilde dini anlatmanın, i) Yatağımızda kaç kez döndüğümüzü bildiğini ve bizleri kibrit kutusuna koyup cennete götüreceğini söyleyenlere inanmak, hayvanlarının pisliklerini sırf biz sevap kazanalım diye bize temizleten yoksa meleklere de temizletebildiğini söyleyip İslam düşmanlarına bir fiske dahi vurmayanlara inanıp onlara bel bağlamanın…imanımızı, itikadımızı bozar mı, imanımıza (güvenimize/güvendiğimize) halel getiri mi? İmanımızı bozacak şeylerden sakınıp nasıl taharet alacağımızı öğrenmeden önce imanımızı küfürden, şirkten, fahşadan nasıl koruyacağımızı bize öğretirseniz bizler tahareti de abdesti de namazı da orucu da ve diğer ibadetleri de hakkı ile öğrenip yapılması gerektiği şekliyle yerine getiririz. Yeter ki bedeni tahir etmeyi öğretmeden önce imanımızı tahir etmeyi öğretin. Aksi takdirde ruzi mahşerde yakanıza yapışıp ey hocaefendiler! Tahareti öğrettiğiniz gibi neden imanı öğretmediniz diye hesap sorarız. Tıpkı Sezai Karakoç’un şiirde dile getirdiği gibi bizler de neden bize gerçekleri öğretmediniz diye sizlerden hesap soracağımız günler yakındır.

Ey yeşil sarıklı ulu hocalar bunu bana öğretmediniz

Bu kesik dansa karşı bana bir şey öğretmediniz

Kadının üstün olduğu ama mutlu olmadığı

Günlere geldim bunu bana öğretmediniz

Hükümdarın hükümdarlığı için halka yalvardığı

Ama yine de eşsiz zulümler işlediği vakitlere erdim

Bunu bana söylemediniz

İnsanlar havada uçtu ama yerde öldüler

Bunu bana öğretmediniz

Kardeşim İbrahim bana mermer putları

Nasıl devireceğimi öğretmişti

Ben de gün geçmez ki birini patlatmayayım

Ama siz kağıttakileri ve kelimelerdekini ve sözlerdekini

nasıl sileceğimi öğretmediniz

       Asıl bize öğretmeniz gereken, öğrenilmesi gereken mesele; iman ve islamın, tevhidin ve şirkin, iman ve salih amelin doğru mu yanlış mı anlatılıp öğretilmesi ve öğrenilmesi meselesidir.

       Rabbim hepimize maddi ve manevi yönden tahir olmayı nasip etsin, imanımız şirkten muhafaza buyursun. Bu mübarek ramazan ayında nazil olan Kuran’la kalbimizi nifak, fısk, küfür, şirk gibi necasetten ve hastalıklardan korusun.