Polis Adil Harmacı'yı hastanelik etti

Van Adliyesi önünde gözaltına alınanların duruşmasını bekleyen tutuklu yakınlarına polisin müdahalesi sonrası çıkan olaylarda Gazeteci/Yazar Adil Harmancı’nında aralarında bulunduğu 2’si polis 6 kişi yaralandı.

VAN 1.12.2012 16:03:13 0
Polis Adil Harmacı
Tarih: 01.01.0001 00:00
Foto galeriye git  Van Adliyesi önünde gözaltına alınanların duruşmasını bekleyen tutuklu yakınlarına polisin müdahalesi sonrası çıkan olaylarda Gazeteci/Yazar Adil Harmancı’nında aralarında bulunduğu 2’si polis 6 kişi yaralandı.
 

VANBULTEN.COM/ÖZEL



Dün, Van Adliyesi önünde çıkan olaylarda, tutuklu yakınlarına polisin gaz bombası ve tazyikli suyla müdahale etmesi ile başlayan olaylarda Kafasına plastik mermi isabet etmesi sonucu yaralanan Gazeteci Adil Harmancı kaldırıldığı hastanede kafasına 15 dikiş atıldı. Yoğun kan kaybeden Harmacı’nın hastanede tedavi altına alındığı öğrenildi.
 
Van’da yapılan eş zamanlı baskınlarda gözaltına alınan Kürt siyasetçilerinin çıkarıldığı Van Adliyesi’nde ifade işlemleri devam ederken, adliye önünde toplanan tutuklu yakınlarına polis gaz bombası ve tazyikli suyla müdahale etmişti. Haber takibi için gittiği Van adliyesi önünde polisin orantısız müdahalesine maruz kalan Gazeteci Adil Harmancı’nın Kafasına plastik mermi isabet etmesi sonucu 15 dikiş atıldı. Aşırı kan kaybeden Adil Harmancı Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi altına alındı.
 
TOMA olarak adlandırılan araçta bulunan bir polisin Çelebibağı Belediye Başkanı Veysel Keser’in eşi Leyla Keser’e hakaret etmesi üzerine kitlenin tepki gösterdiği ve gerginliğin bu nedenle ortaya çıktığı öğrenildi.
 
Dün Van adliyesi önünde polisin sert müdahalesine maruz kalan Adil Harmancı, polisin orantısınız güç kullandığını belirterek, olayı köşesine taşıdı.  
 
ADİL HARMACI KALEMİNDEN POLİS SALDIRISI
 
Habere giderken haber olmak!
 
"Orantısız güç" dedikleri galiba, polisin toplumsal olaylara müdahalesi sırasında tazyikli su, jop, ya da gaz kullanmadan önce kalabalığın üzerine silahla ateş etmesidir.
Önceki gün Van Adliyesi önünde öyle oldu.
 
Hafta başında KCK'den gözaltına alınan 30 civarında kişiden 14'ünün duruşması vardı. Ben de bir haberci olarak Adliye'nin önünde bir iki fotoğraf çekip, özel bir haber çıkarmaya çalışıyordum.

Saat 15.00 civarlarıydı, Adliye önünde bekleyen bir sivil ile kısa adı TOMA olan aracın şoförü arasında bir ağız dalaşı yaşandı. Daha sonra da aracın hemen yanında duran Çelebibağı Belediyesi Belediye Başkanı Veysel Keser'in annesi polislerce tartaklanmaya başlandı.
Anlık diye tabir edebileceğim bir sürede de polis silahları ateşlemeye başladı. Önce havaya, sonra da kalabalığın üzerine ateş açıldı. Yani tazyikli su ve gazdan önce kalabalığa kurşun sıkıldı. 12 kişi isabet eden plastik mermilerden yaralandı. Kimisi sırtından, kimisi ensesinden, kimisi kulağından, burnundan, bacağından yaralanmıştı. Ben de kafamdan aldığım bir mermi ile yaralandım. O sırada biri kamerasını bana doğru çevirdi. Haber yapayım derken haber oluverdim.
 
Bölge Hastanesi'nde kafama 15 dikiş atıldı. Diğer yaralılar da tedavileri yapıldıktan sonra taburcu edildi.
 
İlginçtir ki, polis kalabalığın üzerine kurşun gönderirken, tamamı da yaşlı başlı olan insanlar oradaki bir kaç gence taş atmamaları yönünde büyük bir gayret gösteriyordu. Zaten kalabalığın içinden polis aracına doğru sadece bir taş atıldığını gördüm. Onun dışında da, alışık olduğumuz olaylardaki gibi, polise taş atan olmadı. Zaten bu nedenle gözaltına alınan da olmadı. Zarara uğrayan oradaki yaşlı başlı insanlar oldu. Ve her biri kendi akrabasının durumunu öğrenmeye gelen kişilerdi. Hani öyle bir eylemci kitle de değildi.

Ayrıca kalabalığın polislere taş atılmasını engelleme gayretini izlerken, bir süre önce Van Belediye Garajı'nda düzenlenen ve BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın da katıldığı mitingden sonra kalabalığı tazyikli su sıkarak dağıtmak isterken bir çukura düşen TOMA aracını yine BDP'liler tarafından nasıl kurtarılmaya çalışıldığı geldi aklıma. Van Adliyesi önündeki kitle, orada eylem için bulunan bir kitle değildi. Ama yine de böyle bir olay yaşandı.


Birkaç kişiye sordum, neden böyle oldu diye; Aldığım cevaplar, özellikle çevik kuvvet polisinin duruşmanın ilk gününden itibaren çok gergin olduğu şeklindeydi. Bazıları da, Adliye koridorunda bazı şahısların zılgıt çekmesini gerekçe gösteriyordu.

Ancak gerekçe ne olursa olsun, şiddetten uzak çözülmesi gereken bazı konuların bu şekilde 'orantısız güç' kullanarak çözülmeye çalışılması hiç de tasvip edilecek bir yöntem değildir.

Hastanede görevli polis memurları, davacı olup olmayacağımı sordular. Hatta bir türlü ifademi de alamadılar. Gazeteci olduğumu anlayınca da biraz daha kaygılandılar.

Şimdi onlara verdiğim cevap bir yana, siz olsanız ne yaparsınız? Tazyikli sudan önce üstünüze kurşun gelmişse ve hele hele görevinizi yapmaya çalışan bir gazeteci iseniz siz ne yaparsınız?
 
Ben bu gibi 'orantısız davranışlarda' İçişleri Bakanlığı'nın sorumlu merci olduğunu düşünüyorum. Belki Emniyet Müdürünün de, bir tim komutanının da, ya da bir polis memurunun da eksiği olur, ama tüm bu eksikleri toplamda idare edenin, yönlendirenin ve yol verenin İçişleri Bakanlığı olduğunu düşünüyorum.

Elbette ki davacıyım. Devletin vatandaşına ve görevini yapan bir gazeteciye kurşun sıkması meşru birşey değilse, o zaman ilgili Bakanlık bunun hesabını vermelidir diyorum.