Peygamberimizin saç ve sakalı kutsal mı? İşte cevabı...

Her yıl belirli zamanlarda gündeme gelen Peygamberimizin saçı ve sakalının kutsallığı hakkında kim ne dedi?

VAN 23.11.2017 09:09:00 0
Peygamberimizin saç ve sakalı kutsal mı? İşte cevabı...
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Peygamber Efendimizin saçının veya sakalının büyük ilgi gördüğü büyük bir gerçek. Fakat bu tip uygulamalar ne kadar doğru? Saç ve sakaldan şifa ummanın zararları neler? Bu soruları Diyanet İşleri Başkanlığı'na ve ilahiyatçı yazarlara sorduk. 


Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Dr Ekrem Keleş ne dedi?


Uygulamanın dini bir temeli yok
 
Peygamberimize ait olduğu kabul edilen ve bazı yerlerde muhafaza edilen sakal veya saç telleri, tarihi bir değer ve hatıra niteliğindedir. Bunlardan bazılarının tarihi gerçekliğinin bulunmaması da ihtimal dahilindedir.
 
Sahabe-i Kiram, Peygamberimiz (s.a.v)'in saç ve sakalını teberrüken yanlarında taşımışlardır. Ancak günümüzdeki gibi saç ve sakalının yıkanarak suyunun çoğaltılması ve bundan şifa umulması şeklindeki bir uygulamanın dini bir temeli yoktur ve bunlardan kaçınmak gerekir.

Sakal-ı Şerif hakkında geniş bilgi için Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi'nin "Sakal-ı Şerif" maddesini ve Hadislerle İslam kitabındaki "Sahabelerin Hz. Peygamber Sevgisi/Tezahürler" başlıklı yazıyı okuyabilirsiniz.


Konu ile ilgili Ramazan Kayan Hoca ise şunları söyledi:


Peygamberimizi önemsemek ve her vesileyle gündem etmek güzel bir şey. Fakat bunu doğru ve sahih bir peygamber tasavvuru üzerinden yürütme gibi bir mecburiyetimiz var. Ümmet olarak Peygamberin doğumu üzerinden yeni bir uyanışı ve dirilişi gerçekleştirebiliyor muyuz bunu ele almak lazım. Onun doğumuna takılıp da emperyalizme ve siyonizme karşı bize acziyet katacak kutlamaların faydası yok. Hayalimizdeki Muhammed bizim için kurtarıcı olmayacak, hayatımızdaki Muhammed bizim için kurtarıcı olacak.
 
Peygamberin hatıratı adına kılına sakalına, saçına ihtiramdan ziyade onun sünnetine önem vermeye ihtiyacımız var. Bu noktada yapılan adaklar, batıl uygulamalar ve gelenekler konusunda çevremize kardeşçe uyarılar yapmak gerekir diyorum.

BU UYGULAMALAR CEHALETTİR

İlahiyatçı Profesör Vecdi Akyüz ise şunları ifade etti:


Peygamberimizin doğumunun kutlanması geleneği sonradan ortaya çıkmış bir şey. Bu tür uygulamalar, dinde hiçbir şekilde yeri olmayan tamamen yanlış şeylerdir. Bu şekilde yapılan şeylerden ne bir şifa umulur, ne bir mubareklik beklenir ne de kutsallık... Bunlar sonradan insanların çeşitli kültürlerin etkileri altında benimsedikleri ve dinimizde hiçbir şekilde yeri olmayan uygulamalardır. 

Bunun topluma zararları var. Her şeyden önce dinde olmayan bir şeyi insanlar bir müddet sonra bir ibadetmiş gibi algılamaya başlıyor. Bu yanlış uygulamalar, doğru ve yapılması gereken uygulamaları da arka plana itiyor. Cahil insanlar bu tür şeylerin peşinden gidiyor. Bu yapılanların peygamberin anılmasıyla hiçbir ilgisi yoktur. 

Peygamberi anmanın ve anlamanın yolu O'nun hangi durumlarda nasıl davrandığına dair okumalar yapmaktır. Nerede nasıl davranmış, neye nasıl tepki vermiş gibi birçok konuyu çıkarabiliriz. Önce O'nu doğru tanımak ve sonra da O'nu hayatımıza taşımaktır. Bunun dışında böyle aslı astarı olmayan şeylerle uğraşmak boşa vakit geçirmektir. 

CAHİLLERİN UĞRAŞTIĞI LÜZUMSUZ İŞLERDİR

Anadolu İlahiyat Akademisi Kurucusu İlahiyatçı Tuncer Namlı ise şunları söyledi: 



Peygamberi sevmek kılını sevmek değildir. Saçının telini sevmek değildir. Peygamberi sevmek O'nun bedenini sevmek değildir yani romantizm değildir. İnsanlar mesela Peygamberin şemailinin tarifini yapıyorlar. Tabiri caizse artist tarifi yapıyorlar. Eğer bu güzellikler Peygambere birşey katacak olsaydı, Allah böyle artist gibi bir Peygamber seçerdi. Bunlarla uğraşmak cahil ve lüzumsuz insanların işidir. 

Öte yandan bizim gündemimizi bu cahillerin belirlemesi de beni ayrı üzüyor. Biz öyle bir Peygamber profili ortaya koymalıyız ki; dertli olan O'nu sevmeli, sorunu olan O'nda cevap bulmalı. Bugün insanlığın sorunlarına çareyi bizim anlattığımız Peygamberde, bizim anlattığımız Kur'an'da bulabiliyorlar mı? Hayır. 
Bu cahillerin yaptıklarını konuştukça cehaleti yayıyoruz aslında. Stratejik bir hata yapıyoruz bence. 

BUNLARI GÜNDEM ETMEK HATA OLUR

Mesela adam sakal-ı Şerif anlatıyor. Biz de onun olmadığını anlatıyoruz. Aslında aynı şey oluyor. Bu tuzağa düşmeden Peygamberin güzelliklerini anlatmamız lazım. Tavırlarını, davranışlarını, istikametini, tavır alışını, tavır koyuşunu anlatmamız lazım. Bunları anlattıkça insanların Peygamberin gerçek kimliğine hayranlıkları artacak ve öteki batıl uygulamalar lüzumsuzlaşacaktır zaten. 

İnsanların fikri seviyeleri yükseldikçe kavramları ve ilkeleri konuşurlar. İnsanların fikri seviyeleri düştükçe de somut şeyleri, şekilleri, eşyayı ve görüntüyü konuşmaya başlarlar. Bu cahilleri cahillikleriyle başbaşa bırakıp aklı başında insanlara doğruları anlatmamız lazım. 

Müslümanların ezilmişliği, sürüngenliği, cehaleti devam ediyorsa ve kafirler müslümanların sırtında boza pişiriyorsa biz otursak bir günü sabaha kadar kutlasak ne olacak? Cahiller, Peygamberi kendi seviyelerince tanıyorlar ve tanıtıyorlar. 

BİD'AT VE HURAFEDİR

Her din ve kültürde dinin kurucularının hatıratı için bu tarz yüceltici uygulamarın yapıldığını söyleyen İlahiyatçı Profesör Şinasi Gündüz ise 'bu uygulamalar hurafedir' dedi ve söyle devam etti: 



Bu tarz uygulamaların tamamı bid'attır ve dinde yeri yoktur.  İslam'da Mevlid Kandili diye bir şey de yok. Her dinde ve kültürde o dinin kurucusu olarak kabul edilen peygamberlerin veya önde gelen şahısların belirli günleri kutlanmış. Mesela zerdüştilikte, yahudilikte bunun birçok örneği var. Hrıstiyanlarda envai çeşidi var. Malesef bizim dinimize de giren bu uygulamalar daha sonradan insanların çıkardıkları hurafelerdir. Şeyh uçmaz mürid uçurur mantığında olan şeylerdir. Peygamberin saçının sakalının kutsanması ve bu çerçevede yapılan uygulamalar yanlış bir din algısının sonucudur. Ve tamamı hurafedir. 

Hilalhaber / Cuma Obuz