Peygamber Kim? Bizim “Peygamberimiz“ Kim?!

Ramazan Yaman

VAN 11.08.2017 10:41:24 0
Peygamber Kim? Bizim “Peygamberimiz“ Kim?!
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Senin Allah rasülü olduğunu, Alemlere rahmet olduğunu gölgelemek için her gün yeni karanlıklar büyütüyoruz!

 

Kimimiz adına rüyalara yatıyor, kimimiz gündüz vakti, ayak üstü hayallenip, seni tezgahımızın reklam yüzü yapıyoruz!

 

Sen insana insan olmayı öğretmeye gönderilmiştin! Kimimiz seni hekimbaşı, kimimiz çöl bedevilerinin kahini yaptık!

 

Senin getirdiğin mesajından kurtulmak için ey rasul, kefenlere yamayıp yamayıp toprağa gömdü kimimiz!

 

Kimimiz cemaatimizde kelle sayısını arttırmak için, kimimiz mezhebimizi mesajının yerine ikame etmek için, kimimiz din şirketinin cirosunu yükseltmek için, kimimiz siyasi partimizin haklılığını pekiştirmek için, kimimiz Müslüman kardeşimizin boynunu vurmak için adını payanda yaptık ey Allah’ın elçisi!

 

Seni kahin ilan ettik! 

 

“Ben, yarın size ve bana ne yapılacağını bilmem! Ben Allah’ın kulu ve elçisiyim! Ben ancak bana vahyedilene uyarım!” diyen bir elçiyi kendimize yakıştıramadık! 

“Hiç kahinliği olmayan bir insan elçi olabilir miydi bize?!”

 

Hiç burnundan ve diğer azalarından çıkan şeylerin kutsal olmadığı bir ademoğlu bize önderlik edebilir miydi!

 

Bizim milletimizi, bizim ırkımızı, bizim cemaatimizi, bizim mezhebimizi, bizim nefsimizi en yüce lisan ile, en yüksek yere koymayan, bizim atalarımızı ve bizi insanlığın bir üst modeli saymayan bir insan, bize peygamberlik yapabilir miydi?

 

Hekimlikten, Astronomiden, fizikten, kimyadan, ziraattan, illüzyondan anlamayan bir insan, bize yol gösterebilir miydi?

 

Hokkabazlık, cambazlık, akrobatlık yapamayan bir insan, bizim liderimiz olabilir miydi?

 

Dahası, getirdiği mesajı tashih edemeyeceksek, ekleyip çıkaramayacaksak, bizim cemaatin lehine, ötekilerin aleyhine değiştiremeyeceksek, bu bize yaraşır mı?

 

Penisilini bulan Alexandır Fileming’in senden daha üstün olduğunu bilinç altlarımıza kazımak için mi bilinmez, senin çağlar öncesi içinde yaşadığın toplumdan öğrendiğin bakterilerle mücadele yöntemlerini, tedavisini “sünnet” diye, “tek şifa kaynağı!” diye anlattı kimimiz! Bu, penisilin kullanmaktan "daha eftal", " daha şifalı", "daha sevap” oldu! Oysa sen Alexandır Fileming’in de yaratıcısı olan, ona o imkanları, o aklı, o yeteneği veren rabbin elçisiydin! Sen hekim değildin! Sen, hekimlere hekimliği bahşeden, bakterileri, mantarları, mikropları var eden rabbin elçisiydin! 

 

Adımlarını takip etmek, mesajını tatbik etmek zor geldikçe, saçına sakalına meftun olduk! Risaletine göstermediğimiz özeni senin adına söylenmiş yalanlara gösterdik!

 

Senin ahlakını, senin davanı, senin yüce şahsiyetini önce Kur’an’a sormak yerine, yani Allah’a sormak yerine onun kullarına sorduk! Kullarının sözünü Allah’a onaylatmamız gerekirken, Allah’ın sözünü kullarına arzettik! 

 

Senin yetimliğini organizasyonlarımızın reklam yüzü yaptık!

Oysa yetimler senin yüzündü! Yetimlik seni inşa eden kaderdi! Biz ise yetimliğini çuvallara doldurup aşırdık! Dünyanın kur’an yetimlerine senin yetimliğinden çareler dokumak yerine, senin yetimliğinden kendimize dünyalıklar ördük!

 

Sana atfedilen sözlerle mesajını katletmeye girişmek nasıl bir kader ya Muhammed! 

 

Bu kaderi Allah yazdıysa eğer (ki haşa, bin kere haşa) böyle bir "kader" şeytana bile yazılmamıştır! Bu, insanoğluna karşı İblis’in galibiyet ilanıdır ya Muhammed!

 

Eskilerin, eski mesaj muhataplarının girdiği delikler bizi bir girdap gibi öyle çekiyor ki kendine, öyle kuvvetli ki ellerimizle yaptığımız diğer girdaplar.. ve öyle cazip ki… ve öyle aydınlık geliyor ki karanlığın yalancı güneşi… güle oynaya, el çırparak, şen şakrak koşturuyoruz kendi helakimize!..

 

Sünnetin, “sünnetçilerin” elinde doğranıyor ya Muhammed! 

 

Kitaptan aşırılmış hakikatleri, şeytanların kazanlarına damlatıp “hakikatin kendisi” diye pazarlar olduk! İçine hakikat karışan yalan, yalandan daha yakıcıdır oysa! Hakikatten kırıntılar görenler şeytanların kazanlarının başında bekleşiyorlar! 

 

İçine insan eliyle yanlış karışmış, yanlış anlaşılmış hakikat ise bir köşede mahkum, boynu bükük ve horlanmış halde bekliyor! 

 

Adamın, içine hakikat karışmış yalanın efendisi olmaktansa, içine yanlış karışmış hakikatin yanlışına kurban olası geliyor ey Allah’ın elçisi! 

 

Öbek öbek bölündük, lime lime dağıldık! Hakikatin bir parçasını eline geçiren, elindeki hakikat parçasıyla hakikatin boynunu vuruyor!  

 

Biz, kendimize zulmettik ey Allah’ın elçisi! Biz sana zulmettik! Biz seni Rasül olarak değil, kendi egomuzun hizmetçisi kılmak için çabaladıkça darmadağın olduk! Ve şimdi her birimiz ayrı dağ başında, ayrı tepe üstlerinde, ayrı yollarda, ayrı diyarlarda şaşkın şaşkın dolanıyoruz! 

Hiçbirimizin yolu sana çıkmıyor! 

 

Sana çıksaydı yolumuz, ümmetin mazlumları çaresiz kalmazdı! Sana çıksaydı yolumuz, seni hekimbaşı değil, seni cemaatimizin, mezhebimizin sözcüsü, ırkımızın lideri, pazarladığımız ürünlerin reklam yüzü değil, siyasi partimizin şakşakçısı değil, bedevilerin kahini değil, illüzyonist değil, Allah’ın alemlere rahmet olarak gönderdiği kul bir Peygamber olarak kabul eder, mesajının rahmeti, bereketi çoktan karanlığı dağıtmış olurdu!

 

Biz, getirdiğin mesajı altın, güllü, dantelli kılıflara sardık ve çoktan unuttuk! 

 

Şimdi senin adına konuşan efsaneler peydahladık insan idrakinin ötesinden seslenen!

 

Artık seni ve senin mesajını değil!

 

İnsanlıktan azad  edilmiş, kılların, dumanların ve tütsülerin arasından çıkıp gelecek ucube bir yaratığı rehber edindik!

 

Sen nerdesin, biz nerede... ey en güzel insan!

 

Seni anlamak kim, biz kim ey Nebi!

 

Hayalimizdeki ucube nerde, sen nerdesin!!!

Peygamber kim? Bizim "peygamberimiz" kim?!

 

Ve "kim"  kim?! 

Hangisi?..