Özgür-Der: 'Anadilde Eğitim Hakkı Tanınmadan Kürt Sorunu Çözülemez!'

Başbakan’ın “Anadilde eğitim bir hak değildir.” açıklaması üzerine yazılı bir basın açıklaması yapan Özgür-Der Diyarbakır Şubesi, Kürt sorunuyla ilgili atılan bunca adım üzerine gelen bu açıklamanın talihsiz olduğunu kaydet

VAN 10.10.2012 11:23:46 0
Özgür-Der:
Tarih: 01.01.0001 00:00

Başbakan’ın “Anadilde eğitim bir hak değildir.” açıklaması üzerine yazılı bir basın açıklaması yapan Özgür-Der Diyarbakır Şubesi, Kürt sorunuyla ilgili atılan bunca adım üzerine gelen bu açıklamanın talihsiz olduğunu kaydetti.

Oslo sürecinin tekrar başlayabileceği, hatta İmralı’nın bile çözüm sürecine dahil edilebileceği yönünde kamuoyunda olumlu bir havanın yaratıldığı bir sürece denk gelen bu açıklamanın politik basiretten de ahlaktan da uzak olduğunun vurgulandığı açıklamada, anadilde eğitim ile anadil öğretimi ayrımının tıpkı başörtüsüyle ilgili olarak yapılan hizmet alan-hizmet veren ayrımı gibi saçma olduğu ifade edildi.

Yine Başbakan’ın son zamanlarda giderek içerisinde bulunduğu iktidar kibrini daha bir görünür kıldığının belirtildiği açıklamada anadilde eğitimle ilgili olarak şu değerlendirmelerde bulunuldu:

“İnsanların inancını hiçbir baskı altında kalmaksızın yaşaması da, anadiliyle eğitim görmesi de Yüce Yaradan’ın verdiği en temel ve kadim haklardandır. Başbakan bu hakkı inkâr ve onu talep edenleri tahfif etmek yerine bu ülkede yaşayan her bir insanın fıtri haklarını kullanmasının önündeki engelleri kaldırmalıdır. Sadece eğitim alanında da değil; sağlıktan siyasete toplumsal ve siyasal yaşamın her alanında çok dilliliğin ortamı oluşturularak çok dilli ve çok kültürlü Türkiye toplumuna resmi ideolojinin bir deli gömleği gibi giydirdiği tek dil fetişizminden ve faşizminden vazgeçilmelidir!”

“Başta Kürt sorunu olmak üzere tanıklığını yaptığımız coğrafyada resmi ideolojinin yarattığı kadim toplumsal-siyasal sorunların çözümüne dönük adım atarken; Başbakan’ın öncelikle ivedi olarak bu, muhatabını mihnet altına alan, teslimiyet bekleyen, iktidar kibri ile malul paradoksal tutumuna bir son vermesi gerekmektedir.”

“Kendine yakıştırdığı hakkı başkasına çok gören ve kendi ölüsüne yas tutarken başkalarının ölülerine alkış tutan bir zihniyetin inandırıcılığı olamaz!”

Basın Açıklamasının Tam Metni:

ANADİLDE EĞİTİM HAKKI TANINMADAN KÜRT SORUNU ÇÖZÜLEMEZ!

Başbakan bugün Kürt sorunuyla alakalı olarak yine umut kırıcı ve özünde Kürtlerin haklarını reddeden bir açıklama yaptı. Kirli savaş sürecinin bitip tükenmeyen operasyonları ve eylemleri, her gün bilmem kaç ilde sürgit devam eden KCK göz altıları ve PKK’nin de “Devrimci Halk Savaşı” stratejisiyle giderek derinleşmeye başladığı bir vasata denk gelen Başbakan Erdoğan’ın Anadil açıklaması Kürt sorunu konusunda taşınan beklentileri boşa çıkarır niteliktedir.

Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven'in bazı AK Parti bürokratlarında da olumlu karşılık bulan "Bir çocuk dağa çıkıyorsa bunda hepimizin payı var." sözü üzerine yapılan Başbakan imzalı açıklama, sadece Kürtleri değil aynı şekilde Hükümet içinden Kürt sorununa karşı duyarlı kişileri de şoke etmiş görünmektedir. Başbakan’ın açıklaması sırasında yardımcısı Bülent Arınç’ın kameralara yansıyan şaşkınlığı da bunun bir örneğidir. Bir kısım AK Parti bürokratının yanı sıra Sayın Bülent Arınç da Emniyet Müdürü Recep Güven’in açıklamasını olumlu bulduğunu ifade etmişti.

Son günlerde ülke sathında giderek derinleşen çatışma ortamına inat Oslo sürecinin yeniden başlayabileceği, hatta İmralı’nın bile çözüm sürecine dâhil edilebileceği yönünde kamuoyunda oluşturulan iyimser hava, Başbakan’ın “Anadilde eğitim bir hak değildir.” şeklindeki ulusalcı açıklamasıyla haklı olarak yerini karamsar bir tabloya bırakmış vaziyettedir. Oysa Sayın Başbakan her fırsatta vurguladığı gibi yine bu açıklamasında da haklı olarak inkâr politikalarına son verdiklerini ifade etmişti. Nitekim Kürt sorununun fiiliyatta çözülmesine yönelik olarak eğitim alanında yapılan kısmi olumlu açılımlar, atılan adımlar da Başbakan’ın bu söylemini teyit ediyordu. Ne var ki aynı şahsiyetten sudur eden bu açıklama, atılan adımlardaki samimiyete de gölge düşürmekte ve sahibini çelişkiye düşürmektedir. Sayın Başbakan için bu bir tutarsızlık şeklinde görülmeyebilir belki ama bizzat kendisinin Almanya’daki Türklerin eğitim haklarıyla ilgili olarak daha önce bu ülkede yaptığı açıklamaları boşa çıkardığı aşikârdır.

Sayın Başbakan bu açıklamasıyla adeta “Anadilinizi seçmeli ders olarak öğrenmenize imkân sağladık ya, daha ne istiyorsunuz?” demiş olmaktadır. Bu yaklaşımın dün Roboskî’de katledilen onlarca insanın yakınlarının hak arayışına binaen söylenen “Tazminatsa tazminat!” söyleminden nitelik olarak hiçbir farkı yok! Aynı şekilde bu açıklama Başbakan’ın tutumunda bir süredir giderek açığa çıkan iktidar kibrinin somut bir diğer örneğidir. Başta Kürt sorunu olmak üzere tanıklığını yaptığımız coğrafyada resmi ideolojinin yarattığı kadim toplumsal-siyasal sorunların çözümüne dönük adım atarken; Başbakan’ın öncelikle ivedi olarak bu, muhatabını mihnet altına alan, teslimiyet bekleyen, iktidar kibri ile malul paradoksal tutumuna bir son vermesi gerekmektedir.

Başbakan’ın anadilde eğitim ile anadili öğretme ayrımı siyasal literatüre başörtüsü sorununun çözümüyle ilgili olarak sokulan “hizmet alan-hizmet veren” ayrımını çağrıştırmaktadır. Bu ayrım da tıpkı diğeri gibi açık bir saçmalıktır. Hâlbuki insanların inancını hiçbir baskı altında kalmaksızın yaşaması da, anadiliyle eğitim görmesi de Yüce Yaradan’ın verdiği en temel ve kadim haklardandır. Başbakan bu hakkı inkâr ve onu talep edenleri tahfif etmek yerine bu ülkede yaşayan her bir insanın fıtri haklarını kullanmasının önündeki engelleri kaldırmalıdır. Sadece eğitim alanında da değil; sağlıktan siyasete toplumsal ve siyasal yaşamın her alanında çok dilliliğin ortamı oluşturularak çok dilli ve çok kültürlü Türkiye toplumuna resmi ideolojinin bir deli gömleği gibi giydirdiği tek dil fetişizminden ve faşizminden vazgeçilmelidir!

Sayın Başbakan eğer bu paradoksal çıkışıyla rakibi olan Kürt milliyetçiliğine gözdağı vermeyi düşünüyorsa şunu bilmelidir ki, bu ülkede Kürtçe eğitim talebi sadece bir kısım Kürt milliyetçisinin talebinden ibaret değil, bütün Kürt halkının ve dahi tüm farklı etnik toplulukların talebidir. Hem öyle olsa bile karşıtlarınızın doğal haklarını inkâr ve tahfif etmek kabul edilebilir bir tutum olamaz. Öte yandan bu sözler, savaşı kesen değil derinleştirecek olan sözlerdir. Hükümet Kürt sorununu çözmek istiyorsa Türkçe dışındaki dillere karşı uygulanan bu ilkel ve faşist engellemeleri kaldırmalıdır.

Bugüne kadar birçok olumlu adım atılmış olmasına rağmen maalesef Hükümet merkeze yerleştikçe merkez sağın sığ ve devletçi söylemini de kuşanmaktadır. Başbakan’ın gerek Diyarbakır Emniyet Müdürünün sorunun insani boyutuna dikkat çeken sözlerine, gerekse de anadilde eğitim talebi karşısında yaptığı açıklamalar klasik devlet söylemiyle aynılaşmaktadır. Anadil hakkı tanınmadan Kürt sorununun çözülemeyeceğini Hükümet çok iyi bilmelidir. Kürt halkı bu aşamadan sonra anadilde eğitimin içinde yer almadığı hiçbir çözümü kabul etmeyecektir. Ancak Hükümetin bunu kavrayabilmesi için öncelikle son zamanlarda “Kürt sorunu yoktur!” şeklinde sık sık dile getirdiği inkârcı anlayıştan sıyrılmalı ve gözlerini Kürt sorunu gerçeğine açmalıdır.

Kendine yakıştırdığı hakkı başkasına çok gören ve kendi ölüsüne yas tutarken başkalarının ölülerine alkış tutan bir zihniyetin inandırıcılığı olamaz!