ÖZBEKİSTAN GEZİSİNDE İSLAMOĞLU HOCADAN DİNLEDİKLERİM

Bekir Çöl

VAN 8.05.2018 09:42:23 0
ÖZBEKİSTAN GEZİSİNDE İSLAMOĞLU HOCADAN DİNLEDİKLERİM
Tarih: 01.01.0001 00:00
 ÖZBEKİSTAN GEZİSİNDE

         İSLAMOĞLU HOCADAN DİNLEDİKLERİM

Geçen ayın sonlarına doğru kırk kişilik bir kafile ile ve İslamoğlu Hocamızın refakati ile Özbekistan’a beş günlük bir geziye gittik. İlk defa gittiğim ecdat yurtlarını görmenin mutluluğu ile beraber her mahfilde Hocamızın sohbetini dinlemek bahtiyarlığına erdim. Allah kendisinden razı olsun. Kısa notlar halinde aldığım bilgileri okuyanların istifadesine sunmak istiyorum.

İlk vardığımız şehir Özbekistan’ın başkenti Taşkent idi. 250 kilo metre süratle giden hızlı Tiren ile 4,5 saatte Semerkant’a vardık. Bir gün sonrada yine hızlı Tiren ile Buhara’ya gittik. Gittiğimiz yerlerde çok güzel yemekler yedik. Özbeklerin çok zengin bir mutfakları var. Yemekten önce yeşil ve kara çay veriyorlar. Her yemekte muhakkak çorba var, genellikle sebzeli çorbaları var. Beş günlük süre içinde belki yirmi çeşit çorba içtik. Yine her yemekte üç dört çeşit salata olduğunu gördük, damak tadımıza uygun çok çeşitli yemekler yedik, at etinin kıyması katılmış bir makarna da yedik. Hocamız,” yediğimiz at eti kıldığımız namaza şahitlik edeceğini” bildirerek at eti yemenin menfaatini de göstermiş oldu.

Geniş caddeleri, Medreseleri, kubbeleri minareleri, camileri ve tarihi eserleri ile zenginliği olan bir Türk yurdu. Özellikle ziyaret ettiğimiz yerler, ünlü gökbilimci Uluğ Bey’in mezarını, Emir Timur’un yani (Timur Lenk)in mezarını, Sahihi Buhari’nin yazarı İsmail Buhari’nin türbesini ve kendi adıyla anılan tarikatın kurucusu Nakşibendi hazretlerinin türbesini ziyaret ettik. En önemli ziyaretiz ise, Taşken üniversite müzesinde hicri 50 de ceylan derisine yazılan tahmin edilen noktasız ve harekesiz Mushaf’ı Şerif idi.

İmam Buhari’nin mezarına gittiğimizde, türbenin şehirden 30 kilometre dışarıda olduğunu gördük. Buna rağmen bilhassa kadınlar tarafından çok yoğun bir ziyaretçi akını vardı. Mustafa Hocamız orada kısaca şunları söyledi:

- İmamı Buhari’ye kendi zamanının ilim adamları ve halkı öyle menfi davranmışlar ki kendi şehrine bile koymamışlar ve vefat ettiği yere defnetmişler. İsmail Buhari’nin yazdığı ve yedi binden fazla hadis içeren Sahihi vefatından sonra kaybolmuş. İmamı Buhari’nin iki tane yakın talebesi var belki onlar çoğaltmış olabilirler denmiş, fakat onlardan da “Sahihi Buhari’nin bir nüshasını bulamamışlar. Aradan tam 500 sene geçmiş ve “Yunini” diye bir hadis ve fıkıh alimi Sahihi Buhari bende diye şu an ki okunan Hadis külliyatını ortaya çıkarmıştır.

- Allah ile Peygamber arasında ki fark, Allah ile insan arasındaki fark kadardır.

- Hadisi kutsi ifadesi Peygamberimizden 700 sene sonra ortaya çıkmıştır.

- Buhari’nin dedesinin babası Zerdüştür. Bayezidi Bistami’nin babası da Zerdüştür.

- Peygamberimiz, sağlığında hadis yazmayı yasaklamıştır. Hz. Ebu Bekir’e, Hz. Ömer’e, Hz. Osman’a ve Hz. Ali’ye niye hadis yazdırmadı? Hz. Ebu Bekir topladıkları hadisleri yakıyor, Hz. Ömer hadis rivayet edenleri dövüyor.

- Zübeyr b. Avvam, Mekke de kendini halife ilan ediyor; Mervan da Kâbe’yi Mısır’a taşıyor. Dokuz sene Şam tarafından hac için Mısır’a gidiliyor.

- Sormaz ki bilsin, bilmez ki sorsun. Hikmetli insan yeni bir şey öğrenince sevinen insandır.

- Kur’an’ı Kerim, kaliteli kitap; Resulün Kerim, kaliteli Elçi demektir. Kerim, kökünden gelen keramet tam bir mana alaborasına uğramıştır.

Bugün bazı insanların keramet anlayışı şapkadan tavşan çıkarma şaklabanlığına dönmüştür.

- Tüm Peygamberler, kendi çağlarının uydurma dini ile mücadele etmeleri için gönderilmiştir.

- Öğle ve ikindi namazlarında imama uyan kişi kendi içinden Fatiha okumalıdır. Çünkü Peygamberimiz, “Fatiha’sız namaz olmaz” demiştir.

- Fuat Sezgin, Buhari’nin kaynaklarında diyor ki: Fiillerimiz yaratılmıştır, Kur’an da dilimizden çıkar. Bir şey yaratılmamış diyorsanız, onu ilah edinmiş olursunuz. (Hz. Ali)

- Fatiha ve zammı surenin sesli okunduğu gece namazlarında ki hikmet, karanlıkta insanların namazda olduklarının anlaşılması içindir.

- Gördüğünüz gibi Özbekistan’ın birçok yerinde minare gibi fakat şerefeden yukarısı olmayan kuleler var. Bunlara “Menar” deniyor. Yani ateş yakılan yer demekmiş. Çünkü buraları geçmişte ateşe tapanlar yapmıştır. Bizde ki minare anlayışı da oradan gelmiş olabilir.

- Yahudiler her iş için abdest almayı alışkanlık haline getirdiklerinden dolayı Maide suresi 6. Ayeti onlara cevap olsun diye ve sadece namaz kılmaya kalktığımızda abdest almamız gerektiğini bildirmek üzere gelmiştir. 

  Tabi ki anlatılanlar bunlardan ibaret değildir. Hocamızın yüksek müsaadesine sığınarak satırbaşı notlarından örnekler yazdım.

 

Bekir Çöl  hilal haber