OYUN NASIL BOZULUR?

Gelinen noktada, bu toprakların insanına, tarihine, kültürüne kurulan şiddet sarmalı tuzağını bozmanın yolu yine bu halkın bilgeliğinde yatmaktadır. Devletin bu bilgelikle, derin sezgiyle barışmadan ne tarihi provoke eden şiddet sona ere

VAN 27.08.2015 11:11:29 0
OYUN NASIL BOZULUR?
Tarih: 01.01.0001 00:00
Yenişafak/Akif EMRE
Belli ki şiddet ve terörün tırmanışı bir müddet daha artacak. Bunun sonucunda kimsenin tek başına mutlak kazanamayacağı bir sürece evrileceğini görmemek imkansız. Hatta söylem üstünlüğünü de ele geçiren silahların gölgesi seçim sonuçlarını da kesin biçimde etkileyecek.
Kan akmaya, şiddet tırmanmaya, cinayetler artmaya devam ettikçe pratik olarak iki sonuç ortaya çıkacak. Bu ülkeyle her türlü düşünsel, duygusal bağını koparan bir halk… Şu veya be nedenle şiddetin tırmanması özellikle genç nesillerin sadece zihnen değil bedenen ve fiilen de bu ülkeden koparılmasını getirecek. Bu kopuş önemli ölçüde gerçekleşmiş görünüyor zaten. Hatta aklıselim sahibi, muhafazakâr geniş Kürt kitlesi de hızla kopuşa doğru sürüklenebilir.
Bu zihinsel ve fiziki kopuş sadece Kürtlerle sınırlı değil elbette. Ülkenin büyük kesimlerinde, Türk, Laz, Çerkez… kim ne olursa olsun bir ve kardeş olmakla övündüğümüz bağların kopmasını getirecek. Ülkenin belli kesimlerinde milliyetçi duyguların yükselişiyle de sadece duygu sınırında kalmayıp fiili bir çatışmayı körükleyecek bir kopuşu, ötekileştirmeyi, düşmanlaştırmayı beraberinde getirebilir.
Silahlı şiddet devam ettiği sürece mütedeyyin, muhafazakâr Kürtlerin inancına, değerlerine zıt silahlı örgütün gölgesine itilmesi mukadderdir. Her çatışma sonrası vatandaşın kendini saldırı altında hissedeceği bir ortam kendiliğinden oluşturuluyor. Kan döküldükçe bunun Kürtlere ve Kürtlüğe karşı topyekûn bir imha hareketi olarak algılanması için belli çevreler özel çaba harcıyor.
Devlet refleksi ile bu sorunun aşılamayacağı ortada. Zaten sorunun bu hale gelmesi, istismara müsait ortamın oluşması, var olduğu sanılan devlet aklının yanlış işlediği yahut olmadığı anlamına gelir. Ki devlet aklı olarak kutsanan muamma bizzat sorunu üretmekle meşgul oldu doksan yıldır.
Gelinen noktada, bu toprakların insanına, tarihine, kültürüne kurulan şiddet sarmalı tuzağını bozmanın yolu yine bu halkın bilgeliğinde yatmaktadır. Devletin bu bilgelikle, derin sezgiyle barışmadan ne tarihi provoke eden şiddet sona erer ne kopuş önlenebilir.
Elbette hiç kimsenin elinde hazır ve kesin çözüm içeren formüller yok. Sorun sadece iç dinamikler ve içeride yapılan hatalardan ibaret değil ne yazık ki.
Yine de zaafları stratejik hataya dönüştüren projelerin geçersiz kalması için beklenilenden farklı ama yapılması zaten zorunlu olan adımları atmak gerekiyor.
Gerek 90’lardan sonra parça parça atılan küçük adımlar gerek çözüm sürecinde gelinen nokta, ilan edilemese de, farklı bir algıyı güçlendirdi. Özellikle seküler Kürt ulusçusu çevreler nezdinde “hakların tanınması” anlamında atılan her adım, silahla, yani zorla koparılmış parça parça tavizler olarak açıklandı. Ancak bu koparılan tavizler, bu topraklara en yabancı ideolojinin silahlı mücadelesinin bir sonucu olarak zorla elde edilmiş tavizler olarak bilinçaltına yerleştirilmeye çalışıldı. Bu algının yaygınlaşması, bu ideolojiye, seküler ulusçulara mesafeli geniş kitlelerin sözcülüsü konumuna yerleşmek için altın fırsat tanıdı. Bundan sonra iyi niyetle atılacak her adım bile silahlarla, yani terör gücü adına elde edilmiş tavizler olarak yorumlanacaktı.
Bu algı biçimine paralel olarak ortaya çıkan ikinci durum, daha derin ve sinsi bir zihinsel şiddeti içeriyor. O da etnik temelli seküler Kürtlerin Müslüman Kürt halkı adına konuşma, onları temsil etme konumunu ele geçirmeleri sonucudur. Sadece PKK merkezli yapının Kürtler adına muhatap alındığı, Kürtlerin meşru taleplerinin de bunların söylemi üzerinden işlem gördüğü bir ortamda zaten zihinsel kopuşun gerçekleştiği söylenebilir.
Bu durumu hala tersine çevirmek için zaman ve fırsat olup olmadığı sorulabilir. İşte bu noktada, hem de şiddetin iyice tırmandığı noktada, resmi ya da gayri resmi temasların da tümden koptuğu kritik zamanlarda, devletin atmakta tereddüt ettiği, sorumlusu olduğu sorunların kaynağına inerek uygulamaya gecmesi ile oyun tersine çevrilebilir. İnsani, İslami anlamda zaten hak olan her ne varsa bunların çözümü için radikal adımlar atarak inisiyatif alınması…
Bunun şöyle bir sonucu olacaktır. Geç de olsa Ankara üzerine düşeni yapmış olacak. Atılan adımlar, reformlar bir pazarlık ile, hele silah zoru ile yapıldı imasını altüst edecektir. Böylece Kürtler adına Kürtlerin geleceğini, tarihsel, kültürel, dini değerlerini rehin almadan, hak olduğu için verecek.
Bu durumda etnik temelli Kürt hareketinin hem siyaseal hem de toplumsal anlamda Kürt halkı adına tek başına temsil ve konuşma zemini ortadan kalkmış olur..
Bu durum Ak Parti’nin, HDP’nin yahut diğer partilerin seçim yarışından bağımsız ele alınıp oyunu tersine çevirmek için fırsat olarak görülmelidir. Çözüm sürecinin en önemli zaafı da bu nokta idi. PKK ve uzantılarının, bu memleketin değerlerine yabancı beyaz Kürt elitinin Kürtler adına konuşma ve temsil makamına yükseltilmesi… Daha önce PKK şiddetine karşı ona tepki duyan muhafazakâr kesimi çıkaran taktik, devlet aklından çok devlet kumpasını andırıyor.