Oy sayısını da, oy oranını da, mevcut sistemi de yok sayan bir baraj

Fatih Mutlu,

VAN 16.08.2015 14:27:24 0
Oy sayısını da, oy oranını da, mevcut sistemi de yok sayan bir baraj
Tarih: 01.01.0001 00:00
 1983 genel seçimlerinde seçmen sayısı 19.7 milyon, milletvekili sayısı 400’dü. 7 Haziran 2015’teki genel seçimlerde ise, 550 milletvekilini seçmek üzere 56.6 milyon kayıtlı seçmen belirlendi.
1983-2015 arası nüfus arttı, seçmen sayısı arttı, milletvekili sayısı arttı; fakat bu 32 yılda değişmeyen tek şey yüzde 10’luk seçim barajı oldu.
Bütün kayıtlı seçmenlerin oy kullandığını varsayarsak; yüzde 10›luk barajın ilk kez uygulandığı 1983 seçimlerinde bir partinin Meclis’e girebilmesi için Türkiye genelinde yaklaşık 2 milyon oy almış olması gerekiyordu. Bugün ise bu sayı 5.6 milyonu aşmış durumda.
Şöyle düşünelim: 1983 seçimlerinde ben adı FM olan bir partiyle seçime girdim ve 2 milyon oy aldım. FM partisinin oy miktarı o günden bugüne hiç değişmedi ve girdiğim son 2015 seçimlerinde de yine 2 milyon oy aldım. Bu durumda 1983’te bana oy veren 2 milyon seçmen en az 40 milletvekiliyle Meclis’te temsil edilirken, 2015’te aynı 2 milyon oy Meclis’te en fazla 0 (sıfır) milletvekiliyle “karşılık bulabilecekti.”
30 küsur yıl çok mu oldu? Tamam, biraz daha yaklaşalım ve şöyle düşünelim: Bundan 13 yıl önce, AK Parti yaklaşık 11 milyon oy alarak “Anayasa’yı bile değiştirebilecek bir çoğunlukla” tek başına iktidar oldu. Bugün yine yaklaşık 11 milyon oy alan Cumhuriyet Halk Partisi ise en fazla “ana muhalefet” olabiliyor.
Elbette ki oy sayısından yola çıkıp seçim sistemi hakkında konuşmak tek başına yeterli değildir. Eşitliği ifade edebilir ama adalet için oy oranına da bakmak gerekir. O halde, buyurun, “oranlara” da bakalım:
-1983 tarihli Siyasi Partiler Kanunu, seçimlerde yüzde 10’luk barajı aşmış partilere Hazine’den yardım yapılacağını bildiriyordu. 1988 yılındaki değişiklikle, Meclis’e girememiş dahi olsa, seçimde yüzde 7 oranında oy almış partilere de yardım yapılmaya başlandı. 2014 yılında ise bu oran yüzde 3’e çekildi. Yani -nüfus ve seçmen sayısındaki artışı da gözönünde bulunduran- mevcut sistem, yüzde 3 oranında oy almış bir partiye bile, “Senin sözünü çok dikkate alıyorum ve bunu duyurabilmen için seni destekliyorum” diyor.
-Bugün Meclis’te bir partinin grup kurabilmesi, yani yasama (bazen de yürütme) faaliyetleri bakımından birtakım önemli haklara sahip olabilmesi için en az 20 milletvekiline sahip olması gerekiyor. 550 milletvekilinin yaklaşık yüzde 3.6’sına… Yani yüzde 3.6’lık bir oran Meclis’te bazı sözlerin daha güçlü hale gelmesine yetebiliyor.
-Yüzde 3’ü ya da yüzde 3.6’yı abartılı bulabiliriz. O zaman mevcut sistemin bu sefer “yüzde 5’i” öngören başka bir düzenlemesine bakalım: Anayasa’ya göre, “(Meclis’te şu veya bu sebeple) boşalan üyeliklerin sayısı, üye tamsayısının yüzde beşini bulduğu hallerde, ara seçimlerin üç ay içinde yapılmasına karar verilir.” Diğer deyişle, mevcut sistem, yüzde 5’lik bir temsil eksikliğini radikal buluyor ve bunu gidermek için derhal seçime gidilmesini öngörüyor.
Velhasıl, seçimlerde uygulanan yüzde 10’luk baraj, milyonlarca oyun gözardı edilmesine sebep olduğu gibi, mevcut sistemin “sözün kıymeti, gücü” ve “temsil eksikliği” noktasındaki hassasiyetlerine de hiç uymuyor.
***
Her zaman pek önemsediğimiz, seçim sath-ı mailine girmişken hayati derecede önemsediğimiz bir mesele olarak bu “seçim barajı”nı konuşmaya Çarşamba günü devam edelim inşaallah.