Ömer Altaş

Küresel güçler, Siyonizm’in rotasında Jeo-stratejik bir yanlış yapıyor!

VAN 14.06.2014 11:05:16 0
Ömer Altaş
Tarih: 01.01.0001 00:00

Bir varlık oluşurken ilk başta ne olduğu genellikle fark edilmez. Zaten insan fıtratı, bir olguyu tam olarak ortaya çıkmadan “tanımlamamaya” eğilimlidir.

Bir varlığın oluşumu tamamlanıncaya kadar da çevresindeki “kakofoni” (kuru gürültü) hiç bitmez.

Sadece bilgeler, gürültü içinde varlığın oluşum sancısı seslerini duyar, başkaları hiç görmez.

Çünkü eğer bir varlık oluşacaksa bunu kimse engelleyemez, beş milyar yıllık dünya tarihinde öyle görünüyor ki hiç engellenemedi.

Türkiye’deki büyük tartışma; sadece “yeni varlık oluşumunun” olup olmadığı ile ilgili şu an.

Bir grup, yeni bir varlık “ihtiyaç” nedeniyle oluşuyor diyor diğer bir grup, böyle bir “gereksinimin” olmadığı düşüncesiyle o varlığın bir hayal olduğunu iddia ediyor.

Öncelikle her varlık bir devrim öğesi içerir.

Tırtıl, koza ve kelebek arasında geçiş ilişkisinin adı devrimdir, bu süreçdoğaldır, sessizdir ve teenni iledir, gerçek devrim bu üç olgu üzerine binerek gelir.

Hayat aslında devrim devrim ilerler ve değişime uğrar. Hayat değişmek zorundadır aksi halde “patlar.”

Türkiye eskiyi her şeyiyle terk ederek yeni süreci tamamlamak zorunda.

“Ol-dönüş-değiş” emrini verenin ne, kim ya da nasıl olduğu bilinmiyor ama ülkenin dönüşümü durdurulamıyor.

Bu kararlı duruşu, dönüşüm misyonunu “tarihin”, “zamanın ruhunun" ve "toplumun" üstlenmesinden çıkarıyoruz.

Bir varlık öldüğünde yerini mutlaka yenisi doldurur.

Yeni bir düzenin mutlaka oluşacağının kuvvetli bir referansı var: Çünkü eski düzen öldü.

Ancak bilinmeli ki eski düzenin ölü hücrelerini kullanarak yeni içinde hayat bulunamaz. Bazı yapılar bunu gerçekleştirmeye çalışıyor. Yeni düzenin terminolojisini ve felsefesini kabul etmeden gelecekte var olunmaz.

Bu nedenle hayat an itibari ile de yaşayan ölülerle doludur.

Onlar ölüdürler ama bunu bilmezler.

Yaşan ölü cemaatler, yaşayan ölü mezhepler, yaşayan ölü ideolojiler, yaşayan ölü felsefeler, yaşayan ölü yaşam formatları vardır, yaşayan ölü kişiler olduğu gibi..

Bunlar hayatın açtığı yeni sahifeyi sadece karalarlar. Yazıyı yeni öğrenen bir çocuk gibi bile kalem tutamazlar.

Değişimler doğal, sessiz ve teenni ile gelir, gürültüyü çıkaran sadece “yaşayan ölülerdir.”

Bugünün Türkiye’sindeki yoğun kakofoni ölü hücrelerin (miadı dolmuş düzenler, doktrinler, hizipler, yapılar ve kurumlar) bir eseri. Buna; oluşum tamamlandığında, bu kez herkes tanıklık edecektir.

Şimdilik ölü yapılar kendini göstermek için daha fazla gürültü çıkararak dikkat çekmek istiyor.

Ama insan “tabiatı” gereksiz kuru gürültülerle üzeri örtülmeye çalışılsa da huzur ve barış olgusuna yönelir.Doğal, sessiz ve teenni ortamına..

Zira insan da bir “tabiat” unsurudur. İnsanın fiillerinin bütünü ise bir “tabiat” olayı, bir sosyolojidir.

“Tabiat” olaylarını, sosyolojiyi ve kitlesel refleks oluşumunu durdurabilen bir nesne (somut-soyut) henüz icat edilmedi.

Bugün bölgede ve özellikle Türkiye’de yeni bir varlık oluşuyor.

Bir varlığın oluşum aşamasında ne olduğu fark edilmediği gibi ülkedeki bu yeni oluşumunun ne olduğu da tam olarak hissedilemiyor.

Dicle ve Fırat kenarına yerleşen ilk insanların varlığının Sümer Medeniyeti'ni oluşturacağı o ilk zamanlarda kestirilemediği gibi.

Varlıkların son hali belirinceye kadar çevresindeki “kuru gürültünün” eksik olmayacağı gerçeği gibi Türkiye’de “gerici” yapıların gürültüsü de durmayacak, hatta daha da artacak.

Öyleyse herkes sadece kendi önüne bakmalı, işinin başına dönmeli!

Bırakın, bu büyük evrimi görmeyerek, Türkiye derin devletinin kimi unsurları gibi, “küresel güç” unsurları da jeopolitik bir gerçeği daha “ıskalasınlar”.

Bırakın onlar, uluslararası, anti demokratik ve yok edici Siyonist networkun kuyruğuna takılarak Türkiye’de ve Ortadoğu’da temel bir yanlış içinde kalmaya devam etsinler.

Bırakın, Aytunç Altındal’ın Hillary Clinton’ın ağzından gündeme taşıdığı, her ülkenin görünürde kendi dinamikleriyle yöneltilmesi gerektiğini ifade eden stratejiyi (Holistic) bile boşa çıkaran Siyonizm; onların da geleceğini karartsın.

Büyük tektonik değişimler gibi asırlık Sykes Picot ve Camp Davit düzeninin yeni bir evreye doğru zorunlu geçiş yaptığını ısrarla görmemezlikten gelsinler.

Ta ki ateş onları da yakıncaya kadar eski düzenin bekçilerinin, gerici Siyonizm’in, Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren finans şebekelerinin dümen suyunu izlemeye devam etsinler.

Ta ki, bilinçsizce ve fasit olan jeo-stratejileri, bir kısır döngü içinde kendilerini de mâhkum edinceye kadar!