Netliğe kavuşturalım

Gülay Göktürk

VAN 8.09.2015 11:49:48 0
Netliğe kavuşturalım
Tarih: 01.01.0001 00:00

Yine bir Dağlıca baskını... 

Şimdiye kadarkilerin en kanlısı. 
Haziran 2012’deki baskının emrini veren Fehman Hüseyin “AK Parti hükümetinin halka karşı gelmiş geçmiş en tehlikeli, en sinsi, ikiyüzlü bir soykırım politikası yürüttüğünü; bu kadar yok etme saldırısı ortadayken kimsenin ateşkesten ya da silah bırakmaktan söz edemeyeceğini” söylemişti. 
Aynı abuk sabuk söylem, aynı eylem, aynı cinnet hali... 
PKK açısından bakıldığında tarih gerçekten de tekerrür ediyor. 
Kan dökmeden yaşayamayan bu vampir güruhu, bir ara ortalıkta görünmese bile, bir süre sonra kana susayıp kovuğundan çıkmak zorunda. Aksi halde var olamıyor; yaşadığını hissedemiyor. 
Ama tarih Türkiye için asla tekerrür etmiyor.   
Akıl ve ruh sağlığı yerinde olan herkes, yani toplumun ezici çoğunluğu için, hiçbir gün bir diğerinin tekrarı değil. Tam tersine, Çözüm Süreci boyunca edinilen “yüksek yoğunluklu siyasi tecrübe” sayesinde, her saldırıyla birlikte haklı ile haksız, meşru olanla olmayan iyice birbirinden ayrışıp her şey yerli yerine oturuyor. Bütün kavramlar netleşiyor, söylemler deşifre oluyor, kimsenin kaçacak yeri, manevra alanı kalmıyor. 
Mesela artık, Demirtaş’ın Dağlıca Katliamı sonrasında kurduğu “Öldürmenin gerekçesi olamaz, insanlarımızı ölüme sürmenin de...” cümlesindeki riyayı deşifre etmek için özel bir çaba gerekmiyor. Saldırganla saldırılanı aynı kefeye koyarak yapılan sözde barış çağrıları artık sadece mide bulandırıyor. 
O yüzden lafı kısa tutacağım: 
Şimdiye kadar birçok kere, HDP’ye verilen oyların büyük kısmının PKK’nın savaş politikalarına değil, siyasi çözüme verilen oylar olduğunu yazdım. Bu parti aracılığıyla demokratik çözüme geçilebilmesi için, Kürt kimliğinin siyaset platformunda daha etkili temsil edilmesi, demokratik siyasetle daha çok hak elde edilmesi için verildiğini düşündüğümü söyledim. 
Hâlâ da aynı kanaatteyim. 
Ama bazen öyle bir an gelir ki, aldığınız tutumun sizin için ne anlam taşıdığı – mesela sizin hangi saikle oy verdiğiniz-  önemini kaybeder. Aldığınız tutumun dışarıdan, başkaları tarafından nasıl algılandığı; özellikle de özdeşleştirilmeyi asla istemeyeceğiniz güçler tarafından nasıl yorumlanacağı ve nasıl kullanılacağı önemli olan tek şey haline gelir. 
Bugün öyle bir dönemdeyiz. 
PKK HDP’ye verilen oyları kendi öz gücü olarak lanse ediyor. Bu oyları özerkliğe ya da federasyona ve hatta bağımsız devlete verilen destek olarak gösteriyor.  
Hadi bunu anladık. Ama bakıyoruz; siyasi alanı genişletsin diye beklediğimiz HDP de buna itiraz etmiyor. Tam tersine, özyönetim denemelerinde hendek kazanların yanında yer alarak, Bese Hozat’ın devrimci halk savaşı ilanına karşı tek söz etmeyerek – mesela “bir dakika, hani siyaset yapacaktık?” - Berlin’de  “PKK yenilmeyecek, TSK yenilecek” mesajları vererek, PKK’yla gittikçe aynileşiyor. 
Bu durumda, HDP’ye oy verecek olan herkesin, oyunun neyi güçlendireceğini bir daha değerlendirmesi gerekmez mi? 
Bu partiye oy verenler artık verdikleri oyun siyasi çözüme verilmiş bir destek olmayacağını;  PKK’nın saldırgan politikalarına, bölgeyi Türkiye’den koparıp Kobani’yle birleştirmek isteyenlere verilmiş bir destek olacağını bilerek oy vermeli. 
Keşke HDP biraz daha dürüst ve cesaretli olsaydı... 
Keşke 1 Kasım öncesinde baklayı ağzından çıkarabilse ve “Bana vereceğiniz oy özerk Kürdistan’a verilmiş oydur” diyebilseydi... 
O zaman durum netleşirdi. 
Seçim bir referanduma dönüşür ve biz de Kürtlerin ne istediğini anlardık. 
Ama HDP hep kaçak güreşecek, bunu hiçbir zaman söylemeyecek. 
Oyu HDP alacak, sonucu PKK yorumlayacak. 
Siz siyasi çözüm için, anayasal vatandaşlık temelinde birlikte yaşamak için oy vereceksiniz. PKK onu kendi hanesine yazacak; şiddet politikalarına, ayrılmaya verilmiş destek olarak okuyacak ve bütün dünyaya da öyle anlatacak. 
İşin kötüsü, Kürtlerle birlikte yaşama konusunda hep iyi niyetini koruyan Türk nüfusun ezici çoğunluğu da sonucu böyle algılayacak.  
Türkiye bir yol ayırımına doğru gidiyor. 
Umalım ki Kürt seçmenler bu yol ayrımında omuzlarındaki büyük sorumluluğun bilinciyle davranırlar.