“Ne zaman bizi bu kadar parçalayıp ayrıştırdılar?”

Fatma Barbarosoğlu

VAN 17.01.2018 10:32:23 0
“Ne zaman bizi bu kadar parçalayıp ayrıştırdılar?”
Tarih: 01.01.0001 00:00

Başlıkta gördüğünüz ifade bir dizi oyuncusuna ait. İyi niyet ile söylenmiş, lakin dönemin ruhunu kavrayamamış, nostaljinin nehrinde yüzen bir cümle.

Ne var ki bu cümle her zaman iyi niyet ile söylenmiyor. “Bizi ayıranlar, bölenler var” demek için de söyleniyor. “Ne geldiyse başımıza, filanlar falanlar yüzünden” demek için de...

Anakronik bir tarih anlayışımız vardı... Post modern dünyada anakronik anlayış iyice belirginleşti. Gündelik hayatın bir parçasını derinlemesine ele alan sosyolojik ve tarihi çalışmalar pek yoktu zaten. Bu yokluğun üstüne medyanın ürettiği “biz” ve “onlar” ayırımı ilave olunca, ahali kendine göre bir geçmiş inşa etmekte pek başarılı oldu.

Geçen gün sosyal bilimci bir arkadaşım, bir sohbet esnasında “Günümüz gençliğinde sabır yok, hiçbir değerimiz kalmadı” deyince itiraz cümlesi olarak şu uzun tekerlememi söyledim: 

“Değerlerimiz değerlidir değerli misafirler. Şimdi huzurunuza her birimizin ne kadar değerli olduğunu anlatmak üzere değerli bir konuşmacımız geliyor. Konuşmasının başlığı değerler eğitiminin değerlendirilişi.”

Arkadaşım önce kahkaha attı ardından “Ama senin de kabul etmen gerekiyor ki günümüz gençliğinde hiç sabır YOK” dedi.

“KABUL etmiyorum” dedim. “Ay yok, bunu söylediğine inanamıyorum!” dedikten sonra öğrencilerinin, çocuklarının, yeğenlerinin hayatından örnekler sundu.

“Ben uzayda yaşamıyorum Azizem” dedim. “Ben de şimdi sana, bana örneğini verdiğin gençlerin esasında ne kadar gayretli, azimli, sabırlı olduğunu anlatacağım.”

“Anlat bakalım” dedi, bu konuda anlatılacak ne kaldı edasında.

Anlatmadan önce önermemi sunayım: Dünyada her zaman değerli kabul edilen şeyler olacaktır. Değişen, değerlerin içini dolduran muhtevadır. Onun için bir önceki kuşak bir sonraki kuşağa olumsuz cümlelerle yaklaşıp “Vay bittik bitiyoruz, şimdiki gençlerde hiç sabır yok” dediği zaman, sadece çürümeyi hızlandırmış olur.

Sabır konusuna gelince, gençler bilgisayar karşısında 12 saat duracak kadar sebat edebiliyor. Tek başına sabır bir “değer” değil, onu değer haline getiren sabrın ve sebatın ne adına, kimin için, nasıl gösterildiği.

Yukardaki başlığa gelince. “Bizi kim ayırdı?” sorusu doğru bir soru değil. Doğru soru “Bizi ne ayırdı?” olmalı.

“Kim?” sorusu, sorunu kişilere odaklar. “Ne ayırdı?” sorusu ise nesnelere, vaktin idrak biçimine, değerlendirmesine ya da harcanmasına dikkatimizi çeker.

“Bizi ayıran nehir”, nereden doğup nereye dökülüyor? Esas dikkatimizi bu noktada yoğunlaştırmamız gerekiyor.

“Biz ne ara bu kadar bölündük” repliği ile ağlayanlar, bir zamanlar ne kadar bütün ve yekpare olunduğunu anlatmak için Yeşilçam filmlerinin mahalle kültürüne yaslanıyor.

“Biz” duygusunu, filmlerdeki mahalle kültüründen edindikleri duygularla yaşayıp bunun nostaljisini yapanlara, sahnenin gerisini görmelerini tavsiye edeceğim. Şapkasız çıkılmayan Beyoğlu’nun bir de Tarlabaşı realitesi vardı.

Kadınların şık kıyafetlerle dolaştığı Beyoğlu günlerinde, İstanbul’un  çeperlerindeki mahallelerde pek çok hane ortak tuvalet kullanıyordu mesela.

Velhasıl geçmişi değerlendirirken; bugünden geriye gittiğimiz gibi aynı zamanda o günden bu güne gelmeyi de tecrübe etmemiz gerekiyor.

YENİ ŞAFAK