NE OLURSAN OL GEL AMA KESİN TÖVBE EDEREK GEL!

Özellikle Doğu’nun bozulmaya ramak kalan değerlerini

VAN 26.08.2015 11:11:42 0
NE OLURSAN OL GEL AMA KESİN TÖVBE EDEREK GEL!
Tarih: 01.01.0001 00:00
 ‘Ne olursan ol yine gel, tövbeni bozmuş olsan da gel’ denmeseydi şayet, belki de günahlara bu kadar alışık olmayacaktık. Bozup bozup yaptığımız tövbeler bizi belki de başka günahlarada çağırmayacaktı.  Mevlevî sözlere bağlanmak yerine Nisa 17’ye itaat etseydik, ardından 18’e de iman ederdik.


Kapitalizm ve modern dünya düşünürleri, erişilmez özelliklere sahip modellere büyük önem veriyor herhalde. Kendi fikirlerini, dünya görüşlerini deklare etmek adına insanların fikirleriyle örtüşen şahıslar bulup; insanlığı ötekileştirme, değerleri yok etme, ahlaklılığı eleştirme şansını yakalamış oluyorlar.

Özellikle Doğu’nun bozulmaya ramak kalan değerlerini de çamura bulayıp top gibi yuvarladılar. Bizler de şaşırmadık doğrusu. Dindar kitleyle ticari bir bağ kurmaya çalışan kapitalistler ve modern ateistler, kendilerince onayladıkları dînî şahsiyetler üzerinden, İslam adına yıkımlara yem atabiliyorlar.

Hatta o kadar uzağa gitmeye de gerek yok, sözde İslami cemaat liderleri, tarikat şeyhleri ve daha niceleri, Mevlana’yı ağızlarına almaktan çekinmeseler de konu Kuran, İslam, Hz. Peygamber olunca nedense dilleri tutuluyor, hakkı gizlemekten hiç de çekinmiyorlar. İslamı bildiğini zanneden ama alakâsı dahi olmayan birçok cübbeli, sarıklı insan, kuran İslamını anlatmak yerine kuralların İslamını anlatıyorlar. -Şunu şöyle yapacaksın, kural gereği!- O kuralın da kaynağı neredendir bilinmez ama! Modern dünyanın filozofları bitmek bilmiyor nedense(!) Günümüzün de bitmek tükenmek bilmeyen deryası, modern çağın Mevlana’sı.

Onun sözlerini hatırda tutacak kadar ayetleri akılda tutsaydık keşke. ‘Ne olursan ol yine gel, tövbeni bozmuş olsan da gel’ denmeseydi şayet, belki de günahlara bu kadar alışık olmayacaktık. Bozup bozup yaptığımız tövbeler bizi belki de başka günahlarada çağırmayacaktı.  Mevlevî sözlere bağlanmak yerine Nisa 17’ye itaat etseydik, ardından 18’e de iman ederdik. Oysa ayetleri bırakmış, Mevlevî sözlere teslim olmuşuz çoktan. Sorsalar hadiseden, bir ayet bile örnek veremeyiz; fakat onlarca sözü doğru sıralamayı iyi biliriz(!) Çünkü binlerce sayfalık yazıyı benimseyip Mevlana’ya müritlenmişiz.

Sanki O’nun söylemlerini kabul etmekle zorunlu kılınmış bir nesil olarak.. Sorguluyorum da Peygamberin sevgisi nazarında, önde olan hangisi diye. Hz. Peygamber mi, Atatürkler mi, Mevlanalar mı yoksa diğer putlar mı? Vereceğimiz cevap belli ise de, o yüzden mi sünnetlerin terkedilişi?  Sahiden, Resûlullah’a sevginin nişanesi olduğundan mı, yahut sevmiyoruz gibi olmasın endişesinden midir sünnetlerin terk edilmeyişi, bilemiyorum..

İşte hep Batı’nın dayatmaları bilakis Kuran’nın hayatımızda olmayışındandır ki Müslümanlıkla bağdaştıramadığımız bir hayata mensup olmuşuz. Belki de bu hâl içerisinde her zaman evetlerle cevap vereceğimiz putlar oluşturmuşuz.  Zamâne putları… Her çağda diriliği bozulmadan var olan putlar, zamana göre değişkenlik gösterirmiş. Bu doğru. Çünkü putlar, ya cansız ruhsuz olurlar ya da canlı ruhsuz olurlar ama hep var olurlar. Günümüz modern putları da canlıdırlar fakat buna rağmen ruhsuzdurlar.

 Ve hayatımızda söz hakkı nedense onlarındır. Toplum olarak giyinme biçimimizden, yürüyüş biçimimize, sözlerimizden duygularımıza kadar bütün hayatımızı, büyük ötekilerden, modern çağın putlarından aldığımız şekliyle biçimlendirdik. Günümüz putlarının bizden bekleyip de bizim yapmadığımız bir şey kalmadı sanırım.İnsanların hoş karşılamayacağı şeyleri, aklımızın ucundan bile geçirmiyoruz.

Çünkü “Allah affeder, ama büyük öteki affetmez” şeklinde bir prensipvar hayatımızda.. İkinci, üçüncü yanlışı yapsak da kendi adımıza fetva çıkartırız. Ya da mayamız bu ya! Hem Mevlana da ‘tövbeni bozmuş olsan da gel’ diyor. Böylece daha güvenir oluyoruz tövbemize. Oysa iş işten geçmiştir ya da geçmek üzeredir…

Hadi buyurun, en baştan Nisa 18’e iman etmeye…



İktibas Dergisi/ Esma GÜL/Ağustos 2015/440