“Mut’a” ve “takiyye” üzerine!

Abdurrahman Dilipak

VAN 23.03.2014 10:51:17 0
“Mut’a” ve “takiyye” üzerine!
Tarih: 01.01.0001 00:00

Din cahili toplulukların cehaletlerini istismar ederek dini polemik konusu yapmak; alay konusu ya da gevezelik vesilesi yapmaktan daha masum bir iş değildir..

10 emirden biri “Allah’ın (cc) adını gayri ciddi bir şekilde telaffuz etmeyi” yasaklar..

Mut’a konusu Şia’da fıkhi bir kurum.. Sünni gelenekten tek farkı, “zaman / süre şartı” olması. Yoksa şahidi de var, neseb de, mihri de bellidir.. İddet süresi de bellidir, eğer çocuk doğarsa bunun velayeti ve mirası da bellidir..

Birileri, hem Alevi açılımı diye, tek mekanda cami-cemevi inşasından yola çıkacak, hem Şia’daki fıkhi bir kurumu diline dolayacak, hem de takiyye yapacak, üçünün bir yerde aynı anda yapılıyor olması çok kafa karıştırıcı bir durum değil mi?

O ahlaksızlığı yapacak olan önce niye nikaha gerek duysun.. Ya da yaptığı ahlaksızlığa dini bir kılıf uyduracaksa, mut’aya gerek var mı? “2. eş” bahanesi ile, basar nikahı, sonra da boşar!

Bana kalırsa bu işi siyasi bir tartışmaya alet edenlerin yaptıkları ahlaksızlık, o işi yapanların yaptığı ahlaksızlıktan daha az değildir..
Zina isnadı konusunda fıkhi kurallar bellidir. Bu iş had-i lian’a kadar gider. Bunu bilmiyorlar mı? Suçlayan kişinin suçlaması, suçlananda yoksa, o kişi öbür dünyada o işi yapmış gibi muaheze edilecek. Bu dünyada ise, fiili durumu 4 şahidle isbatlamıyorsa, susması gerekir, yoksa iftira suçundan ceza alır! Bunlar ahlak, namus, din-iman diye AK Parti’ye karşı ve İran’a karşı birilerinin tetikçiliğini yapıyorlar sanki.. Bu yapılan iş bizatihi ahlaksızlıktır!

Ben mut’anın doğru bir tercih olduğunu düşünmüyorum ve istismarının ortaya çıkartacağı ahlaki ve sosyo psikolojik sorunların nelere malolabileceğini biliyorum.. Ama bir başka mezhepte varolan bir müessesenin bu şekilde uluorta tartışılmasını da doğru bulmuyorum. Hatta ahlaksızca buluyorum!

Bu işi yapanların Sünni gelenek içinde uydurdukları gizli nikahların mut’anın istismarı ile ortaya çıkan ahlaksızlıktan daha az bir ahlaksızlık olduğunu düşünmüyorum. Kendi ahlaksızlıklarına Allah’ı şahid tutmak, yaptıkları işin günahını azaltmaz, artırır..

Tekrar söylüyorum, mut’a tartışmasını, siyasi bir bahane ile gündeme taşıyarak dini bu siyasi tartışmaya alet edenlerin yaptıkları ahlaksızlık, bu işi yapanların yaptıklarından daha hafif bir şey değildir. O işi yapan zaten genelde buna da gerek duymaz.. Birilerinin ahlaki zaafları üzerinden siyasi rant elde etmeye çalışanların ahlaki durumu, ötekilerden daha üstün olmadığı gibi, suçlananlar masum olabilirler, ama bu ahlaksızlığı yapanların yaptıkları kendi eserleri ile ortadadır.. Sünni geleneğin ve bazı Şii grubların yorumuna göre Mü’minûn sûresinin 6 ve 7. âyetlerinin nazil olması üzerine, mut’a nikahı kesin olarak haram kılınmıştır. Şii mezheplerinden bazıları ise mut’a ile ilgili ayetin neshedilmediği ileri sürülerek şeriata uygun görülür. Rafizilik’te de mut’aya izin verilmiştir. Şia’nın önemli kollarından biri olan Zeydiyye mezhebinde, Nusayrilik’te ve Alevilik’te de “batıl” kabul edilir ve uygulanmaz. Şiiler ve Rafiziler normal nikah yanında mut’a nikahını uygularlar. Anadolu Aleviliğinde ve Şia’nın önemli kollarından biri olan Zeydiyye mezhebinde mut’a nikahının “batıl” olduğuna inanılır. Cemaat mut’a konusunu bıraksın da, Şia’da yine çok önemli bir kural olan takiyye konusunu kendisi için bir yöntem olarak kullanmasının hesabını versin önce..

Yurtlarda düzenledikleri beddua ayinlerini dua ile takdim etmeleri de takiyyeci anlayışın bir eseri olsa gerek.. Takiyye “tehlikeden sakınma amacıyla inancını ve mezhebini inkâr etme” iznidir.. Kur’an-ı Kerim’in Nahl suresinin 106. ayeti, “Kalbi imanla dolu olduğu hâlde zorlanan kimse hariç, inandıktan sonra Allah’ı inkâr eden ve böylece göğsünü küfre açanlara Allah’tan gazap iner ve onlar için büyük bir azap vardır” der ve bu anlamda Müslümanın “zorlayıcı nedenlerle inancını inkar edebilmesi veya gizleyebilmesi” ruhsat verir.

İslam alimleri bu ayetin esbabı nüzulünün Ammar bin Yasir’in başından geçen şu olayla ilgili olduğu görüşündedir: Müşrikler bir gün Ammar bin Yasir’i yakalayıp, onu putları ilah olarak kabul edip onları yüceltmeye ve Hz. Muhammed’i tahkir etmeye zorlamışlardır. O kadar zorladılar ki, Ammar bin Yasir takiyye yaparak istediklerini yapmak zorunda kaldı. Hz. Muhammed’e geri döndüğünde, O’na tüm olayları anlattı. Peygamberimiz de kendisine “Kalbinde ne hissediyordun?” diye sordu. Bunun üzerine Ammar dedi ki, “Benim kalbim sonuna kadar Allah’ın dini ile doludur”. Bunun üzerine Hz. Muhammed de buyurdu ki, “Münafıklar senden bir daha aynısını söylemeni isterlerse, söyle.”

Şiiler bunu fıkhi bir kurum halinde ve yaygın olarak kendi dışındakilere karşı kullandı. Cemaat de bu işi aynı şekilde, yaygın bir şekilde ve bu zorlayıcı sebebler olmasa da siyasi bir rant için kendi gibi düşünmeyen din kardeşlerine karşı etkin ve yaygın bir şekilde kullanmaya başladı..

Bu işin yukarıdaki örnekle bir bağı var mı? Bu yaklaşımı aşırı bir şekilde kullanıp yaygınlaştırmaya kalkarsanız, mut’anın istismarında ortaya çıkan durum gibi, bu iş münafıklığın bir başka şekli olarak ortaya çıkar. Ne istişare ve ne de şûra kalır.. İnsanın insana güveni kalmaz.. Müfsit bir hal alır.. Bunu hoşgörü ve diyalogla ambalajlayıp insanlara yutturamazsınız.

Hemen söyleyeyim, Yahudiler ve Hıristiyanlar da size aynen sizin bize yaptığınız gibi, ikiyüzlü ve çifte standartlı davranıyor olabilir.. Belki siz de onlara öyle davranıyorsunuzdur işinize geldiği gibi.. Ama unutmayın sizin yetiştikleriniz de yarın size karşı aynı şekilde davranabilirler.. Çünki bu hal alışkanlık yapan, insanı ilkesizliğe sürükleyen, oportünizm batalığına sürükleyen bir haldir.. Yanar döner bir hal almaya başlarsınız gün gelir.. Bukalemun karakteri kazanırsınız.. Bu da döner size zarar verir. İnanılırlığınıza ve ciddiyetinize zarar verir. Şüphe kalbinizi ifsat etmeye başlar.. Sizin takiyyeniz, keskin sirke gibi, önce kendi küpünüze zarar verir ve sonra da çevrenizdekilere.. Kişiliksiz, güvensiz, korkak ve saldırgan karakterlere dönüşür elinizin altındakiler.. Ava giden avlanır sonunda. Beslediğiniz karga kendi gözünüzü oyar! Kazdığınız kuyuya düşersiniz..

Gelin bu fitnenin körükçülüğünden vazgeçin. Yoksa işleriniz sarp kayalara saracak.. Yazık edeceksiniz ve yazık olacak size ve peşinizden gidenlere. Selâm ve dua ile..